Chapter 11: Kıskançlık Problemleri

8.3K 653 563
                                    

Selamlar, hoş geldiniz. Bu bölümde diğerleriyle daha fazla vakit geçirmişiz, Mila ve Aren sahnelerimiz birazcık az kalmış gibi sanki ama bir sonraki bölümde daha yoğunluklu bir şekilde Milaren sahneleri olacak. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım lütfen <3 Biliyorsunuz ki, bu yolda en büyük motive kaynağım sizlersiniz. Keyifli okumalar!

🎶

Boyfriend - Dove Cameron

Raf - Deeperise, Jabbar

🎶

Küçükken sabahın köründe ayaklanıp annemle babamı uyandırdığım günlerin cezasını mı çekiyordum yoksa her gün Güneş'ten önce uyanıp onu da kendimle beraber uyandırmamın karmasını mı yaşıyordum?

Bence ikincisiydi. Çünkü canım annem ile babam, bana ne olursa olsun kıyamaz, hakkımda böyle dileklerde bulunmazlardı. Fakat aynı şeyi 1.72 boylarında, tam bir baş belası olan, aynı evi paylaştığım dostum için söyleyemeyecektim. Rüyasında mı görmüştü bilmiyordum ama beni ona modellik yapmam için sabahın 6'sında uyandırmıştı, yani gerçekten de el insaftı. Onun bu saatte uyandığına mı şaşırsaydım yoksa bu saatte kendisi uyandığı gibi bir de utanmadan beni de uyandırdığı sebebe mi?

Bu zamana kadar kızı uyandırdıklarının yerine say, sadece bir gün o senden erken uyanıp seni de kaldırmış çok mu? Sen bunu her gün yapıyorsun.

Pardon da sen kimin tarafını tutuyorsun şu an? Bizim takım olmamız lazım, ben bizim konforumuzu düşünüyorum, iki saat daha fazla uyuyabilirdik. Şuna bak, gün bile ağarmamış. Başım çatlıyor uykusuzluktan.

E, yani? Gece 2 saat Aren'i düşünmek yerine vurup kafayı yatsaydın Miloş'um, şimdi hiç mızırdanma. Hayır cidden anlayamıyorum seni. Madem aklından çıkartamayacaktın gece yarısına kadar, madem onunla olan anlarımızı tekrar tekrar hayal ederek pişmiş kelle gibi sırıtacaktın, neden bunları yapmak yerine direkt çocuğun yanında kalmadın?

Of, senin her seferinde böyle mantıklı cümleler kurman o kadar sinirimi bozuyor ki anlatamam. Hem kız evi naz evi diye bir şey var, hiç duymadın mı?

Fazla naz aşık usandırır diye bir şey de var canım, benden duymuş olma ama.

"Biraz daha dik dur, bak iğneyi sana batıracağım şimdi, göreceksin gününü." dedi boğuk bir sesle, baş belası arkadaşım. Bir eliyle üzerime tuttuğu kumaştan ölçü almaya çalışıyor, diğer eliyle ise ağzıyla tutmakta olduğu iğnelerden birini alıyordu. Ben ise put gibi ayakta dikilip işini halletmesini bekliyordum. "Konuşma," diye tersledim onu. "İğneler boğazına kaçacak geri zekalı."

"Oy, aşkım beni de düşünürmüş." dedi tatlı bir surat ifadesi yaparak. Yanaklarımı mıncırdığında yüzümü buruşturup kendimi geriye doğru çektim. "Keşke sen de biraz beni düşünsen, insan düşmanını bu saatte bu iş yüzünden uyandırmaz ya." diye isyan ettim. Haklıydım, bıraksaydı da uyusaydım. Okuldan gelince tüm vakit bize kalmıyor muydu zaten, o zaman yapamıyor muyduk bunu?

"Aman be, sen de mızır mızır ne mızırdandın başımda sabahtan beri." dedi çirkef yüzünü ortaya çıkartarak. "Ya sal beni uyuyayım canımın içi, lütfen." dedim baygın baygın bakarken, gözlerimi tam anlamıyla açabildiğim söylenemezdi zaten. Hâlâ uyku sersemliği vardı üzerimde. Ona masum masum bakmaya devam ettiği sırada bu hâlime acıyarak beni odama gönderir sanmıştım fakat öyle olmamıştı. Nuh diyordu peygamber demiyordu, salak kız.

ANKAWhere stories live. Discover now