192.Bölüm

156K 8.5K 8.6K
                                    

Sevgili Maça Kızı 8 Ailesi,

Nasipse, 4 Şubat Pazar günü, Kocaeli, 41 Burda D&R mağazasında kavuşuyoruz. Orada olan herkesi bekliyorum, kitabınızın olup olmamasının bir önemi yok. Tanışsak, sarılsak ve birkaç satır konuşsak yeter benim için.

Uzunca bir bölümle geldim, yorumlarda görüşürüz. ✨💛

Sizi çok seviyorum! İyi ki, iyi ki, iyi ki varsınız! Var olun!

♠️

Hayatımın hiçbir an'ında Bora'nın bir şeyden korktuğunu, kaçtığını, saklandığını görmemiş, duymamıştım. Osman Amca ve Nurcan Teyze ile karşılaşmak istemediğini biliyordum, yüzlerine bakacak yüzü olmadığını düşündüğünü de. Fakat yine de şimdiye kadar, bu meselenin onun için bu denli ciddi bir mesele olduğunu anlamamıştım. Sesine dahi yansıyan paniğin sebebi, her an Osman Amca ve Nurcan Teyze'nin gelme ihtimali olduğu için olmalıydı ve bu panik gözünü kör, kulağını sağır etmiyorsa da öyleymiş gibi davranmasına sebep oluyordu. Telefonu çalıyordu ama duymazdan geliyordu, aynı Ada'nın ağladığını duymazdan geldiği gibi. Telefonu açarsa ya da Ada'yı kucağına alıp sakinleştirirse kaybettiği vakit, onun felaketiyle sonuçlanırdı sanki. Bu öyle bir panikti ki, yengem biraz daha kapının önünden çekilmezse, yengemi de yıkıp geçebilirmiş gibiydi.

Kapının açıldığını duydum. Ardından da Osman Amca'nın sesini: "İyi akşamlar."

Bora maalesef ki yakalanmıştı.

Geçmişimize.

Tarih, onun için, artık 25 Ağustos 2017'ydi.

Osman Amca ve Nurcan Teyze, Bora'nın kendileriyle görüşmek istemediklerini bile bile hoş gelmiş olamazlardı. Buna rağmen hoş geldilerse bile hoş bulmadıkları kesindi. Yine de halam onlara "Hoş geldiniz," demişti ve Nurcan Teyze de "Hoş bulduk," diye karşılık vermişti. Bazen insanlar hissetmedikleri şeyleri ezberden, sırf âdet diye dile getiriyorlardı ve cümleler boşlukta öylece asılı kalıyor, kalplere değemiyor, gerçekten uzak oluşlarının ruhları nasıl da tırmaladığı önemsenmiyordu.

"Umarım rahatsızlık vermedik," dedi Osman Amca. Bu da öyle cümlelerden biriydi çünkü hiçbirimize olmasa da Bora'ya rahatsızlık verdikleri de aslında ayan beyan ortadaydı.

"Ben de çıkıyordum," dedi Bora.

"Bora... Lütfen... Seninle konuşmak istiyoruz..." Osman Amca'nın gitgide yükselen tonlamasının bir seslenişe dönüştüğü açıktı. Bora'nın çekip gittiği de.

"Tahmin ettiğimiz gibi olmadı..." dedi yengem. Sesi mahcubiyetle dolup taşıyordu ve bu mahcubiyet Bora'ya karşı değil, Osman Amca ve Nurcan Teyze'ye karşıydı. "Kusura bakmayın. Emrivaki yaparsak, bu kez görüşebilirsiniz sandık."

"Emrivaki yapılacak bir şey değildi bu," dedi halam.

"Tamam anneciğim," dedim, susmadan ağlayan Ada'ya. Zaten başka ne denirdi, gerçekten de bilmiyordum. Babasının sesinin tınısına dikkat etmediğine şahit olması onu afallatmıştı. Tıpkı adadayken çekip gittiğim gece yaşadığı şeyin bir benzerini yaşıyordu. "Tamam... Geçti..." Ada'nın susmayacağını anladığımda kapıya doğru ilerledim. "Merhaba," dedim Osman Amca ve Nurcan Teyze'ye. Bakışları hüzünle dolu olsa da içtenlikle bana çevrilmişti. "Bizim de çıkmamız lazım yoksa Ada durmayacak." Ada'nın montuna uzandım. Onu portmantonun köşesine oturttum ve montunu giydirmeye çalıştım. "Hadi giy bakalım bebeğim. Gidiyoruz."

Maça Kızı 8 | Devam* حيث تعيش القصص. اكتشف الآن