VI.

1.3K 150 44
                                    

Tae uyuyakalan Jungkook'u fark ettiğinde elindeki çayı yavaşça masaya bıraktı. Jungkook koltukta uyurken Tae ona kısa bir bakış attı ve üşümemesi için üstüne battaniye örtmeye karar verdi.

Bir battaniye getirmek için odasına doğru yürürken Eunhwi de onun peşine takılmıştı. "Oyuncağım nerede Tae?" Eunhwi heyecanlı bir şekilde sorduğunda ona gülümseyerek yanındaki minik çocuğa döndü. "Salonda, abinin yanında. Getirmemi ister misin?"

Eunhwi hızla kafasını sallayarak konuştu. "Gerek yok, kendim alacağım!" Eunhwi minik adımlarla salona geri dönerken Tae odasına girmişti bile. Dolaba yaklaştı ve içine koyduğu yedek bir battaniyeyi alarak salona geri döndü. Eunhwi çoktan oyuncağını alıp tekrar Yeontan ile oynamaya başlamıştı.

Tae, Eunhwi'ye ve Yeontan'a kısa bir süre baktıktan sonra Jungkook'a yöneldi. Kafasını geriye atmış, ellerini ise koltuğun iki kenarına yerleştirmişti. Alnı ter içindeydi. Baş ağrısı daha da kötüleşmiş olmalıydı.

Tae onu uyandırmamak için yavaş adımlarla yürürken tam karşısında durduğunda yavaşça battaniyeyi açarak üzerine örttü. Bir süre uyuyan Jungkook'u izledi, bakışları ağır ağır onun yüzünde dolaştı. Hafifçe boğazını temizledi ve salonun köşesinde oynayan ikiliye doğru yürüdü.

Tae, Eunhwi'nin yanına oturduğunda Yeontan dilini çıkarmış, kuyruğunu hızla sallayarak onun kucağındaki yerini almıştı. Eunhwi ise gülerek onları izliyordu.

Tae, Eunhwi'ye döndüğünde gülümsedi ve sıcak bir ses tonuyla konuştu. "Köpeği sevdin, değil mi? istediğin zaman gelip onu görebilirsin." Eunwhi ona doğru yaklaştı ve minik eliyle köpeğin sırtını okşamaya başladı. "Evet, hem de çoook sevdim! Ama gelip onu göremem ki... abim seninle konuşmamı istemiyor."

Tae ufak bir hayal kırıklığı ile kaşlarını havaya kaldırırken bu sefer alınmış bir şekilde konuştu. "Nedenmiş o?"

Eunhwi geri çekilip bağdaş kurarak oturduğunda ellerini kucağına yerleştirdi. Omuz silkerek dudağını bilmiyorum anlamında büzdü. "Ama ben seni çok seviyorum! Evden tekrar gizli gizli çıkar senin yanına gelirim, olmaz mı?"

Tae sessizce kıkırdadı. "Olmaz tabii ki. Abini daha fazla sinirlendirmekten başka bir işe yaramaz bu. Ben abinle konuşup ikna ederim... sanırım."

Jungkook yavaşça gözlerini aralamış, karşısında duran kardeşini ve sözde arkadaşım dediği adamı süzüyordu. İkili gülerek konuşurken oldukça eğleniyor gibi görünüyorlardı. Jungkook her ne kadar bu adamdan hazzetmese de Eunhwi'nin ona çoktan bağlandığı hissine kapılıyordu.Eunhwi yabancılara karşı genelde soğuk ve içine kapanık davranırdı ve bu yüzden abisinden başka yetişkinlerle konuşmayı çoğunlukla reddederdi. Tae denilen bu herife bu kadar çabuk ısınmasının bir sebebi olmalıydı.

"Ben senin yanına gelemiyorsam sen gelebilirsin. Bizim eve gelsene, beraber oynarız! abim buna kızmaz." Eunhwi masumca konuşurken elleri ile bacaklarını tutuyordu.

"Öyle yapamayız... abin benimle konuşmanı istemiyorsa ona da izin vermez. Ben bir şekilde halledeceğim, tamam mı?" Tae gülümseyerek onun yanağını sıktı.

Jungkook tam azarlamak için ağzını açmıştı ki Tae'nin gülümsemesini gördüğünde hiçbir şey söylemeden geri kapattı. Belki bir süre onlara izin verebilirdi. İmalı bir şekilde öksürdü ve yerinden kalktı. Eskisine göre daha iyi görünüyordu.

Tae onun öksürme sesini duyduğunda kafasını ona doğru çevirdi, bu sırada Jungkook onlara doğru yürüyordu. Eunhwi ise abisini fark ettiğinde hızla ona doğru koşarak kucağına atladı. Jungkook, Eunhwi'yi kucağına aldığında Tae'nin yüzüne bakmadan konuştu. Sesi uykuluydu. "Oyuncağını aldığına göre eve gidiyoruz. Hadi bakalım." Ardından kapıya doğru yöneldi ve ağır adımlarla yürümeye başladı.

Tae şaşkınlıkla onun arkasından bakarken hızla yerinden doğrularak onları takip etti. Öylece uyumuş, kalktığında ise hiçbir şey söylemeden gidiyor muydu? Tae hızla onlara yaklaştığında Jungkook çoktan kapının eşiğindeydi.

Tae onun arkasından çatık kaşlarla bakarken sinirleri bozulmuştu. Aksi bir tavırla konuşmaya başladı. "Ben de çay için teşekkür ederim Bay Jeon, iyi akşamlar."

Jungkook ifadesiz bir suratla ona sinirli bir şekilde bakan Tae'ye döndü. Amacını anladığında bıkkın bir soluk aldı ve konuşmaya başladı. "Teşekkür etmemi falan mı bekliyorsun? çay yapmanı ben istemedim bile. Sadece oyuncağı alacağımı ve gideceğimi söylemiştim zaten." Lafını bitirir bitirmez arkasını dönüp gittiğinde Tae'nin konuşmasına izin vermedi.

Tae kelimelerini yuttuğunda sertçe kapıyı kapattı ve söylene söylene salona ilerledi. Jungkook'un az önce uyuduğu koltuğa yaklaştı ve battaniyeyi aldı. Tekrar yerine bırakmak için odasına çıktı. "Her defasında konuşmama izin vermeden arkasını dönüp gidiyor, mafya bozuntusu. Kafayı yiyeceğim!"  Battaniyeyi katlamak için açtığında Jungkook'un ağır erkeksi kokusunun sindiğini kokunun burnuna dolması ile fark etti.

Battaniyeyi hışımla dolaba fırlattı ve kendini yatağa attı. Yarın erkenden pastaneye gitmesi gerekecekti. Erken uyanmaktan nefret ediyordu. Lanetler yağdırarak telefonunu açtı ve vakit öldürmek için telefonunda gezinmeye başladı. Bu sırada ekranına Jungkook'tan gelen bir mesaj daha düştü.

***

UZUN YAZMAYA ÇALIŞIYORUM AMA HİÇ EĞLENCELİ DEĞİL. Sonraki bölümün yarısını texting yapmayı düşünüyorum.😔

lil broTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon