10: YILDIZ ve DAVETSİZ MİSAFİR

25.6K 2.4K 4.3K
                                    


Arabayı almak için evden çıkmamız bir haftamızı aldı. İkimiz de miskin ve sıkılmış ruh halindeydik. Bütün gün evde oturup kart oyunu oynuyor ve zaman öldürüyorduk. Ara sıra kumsalda yürüyüşe çıkıyorduk ama bu o ısrar ettiğinde gerçekleşiyordu. Acısını çoğaltmamak için ben denizden uzaklaşmamızı önermiştim, o ise burayı sevdiğini söylemişti. Onu tanıdıkça onu zorlamamam gerektiğini öğrenmiştim.

İkimiz de bir daha ciddi meselelere değinmedik. O geceden sonra ayrı ayrı uyumaya ve birbirimizden fiziksel olarak uzak durmaya devam ettik. Ama zorlaşmıştı. Benim adıma kesinlikle zorlaşmıştı. Sözüne gelmiştim ve yasak elmaya uzanmak için yanıp tutuşuyordum. Dahası günden güne bencilleşiyordum. Ona artık diyara dönmesi gerektiğini söylemem gerekiyordu ama her gün "yarın yapacağım" diye kendimi ikna ediyor ve ertesi gün yeni bir bahane buluyordum.

Arın'ın gecemize yağmur yağdıran uyarısı pembe gözlüklerimi çıkarmama neden olmuştu. Unutmuş değildim ama her saniye düşünüp durmuyordum. O geceye kadar. Sonra yeniden karanlık düşüncelere boğulmuştum. Orada ne oluyordu? Ve suçluluk bir de onun için yakama yapışmıştı. Krallığım orada bir mücadelenin içindeyken ben burada günümü gün ediyormuş gibi hissetmeye başlamıştım. İki yanımdan bastıran psikolojik ağırlık içime kapanmama neden oluyordu. Tekrara sarıyorduk. Biraz yol aldığımızda elastik bir bant bizi geriye itiyordu.

Görevliye arabanın plakasını söyleyip bir haftanın sonunda epey kabarık bir ödeme tutarı çıkınca yüzümü astım. En azından arabayı çekmemişlerdi ve bir de onu aramakla uğraşmak zorunda kalmamıştık.

"Gidip bankamatikten para çekmem gerekiyor," dedim hemen yanımda duran Daren'e.

"Sen arabayı çıkar, ben para çekerim."

Ona doğru gözlerimi kırpıştırdım. Büyükbabam kullanmamız için kartını bize ödünç vermişti böylelikle tomar tomar para taşıma derdinden kurtulmuştuk. Ve beni birçok kez bankamatikten para çekerken görmüştü. Yani oldukça basit bir işlem olsa da bunu Ateş Lordu teklif ettiğinde insan biraz afallıyordu.

"Şapşal," dedi bakışlarıma sırıtarak. Cüzdanımdan kartı çıkarıp ona verdim.

"Yapabileceğinden emin misin?" diye sordum. Sonra dudaklarımı dişlerimin arasına kıstırdım. Bunu ne zaman söylesem beni bir güzel yerin dibine sokuyordu. Henüz yapamadığı bir şey olmamıştı.

"Sen bensiz birkaç dakika idare edebilecek misin?" diye keyifle karşılık verdi.

"Çok ama çok zor olacak." Alay edercesine güldüm.

"Öyle olsa iyi olur." Alışkanlık haline getirdiği saçlarımı yüzüme savurma hareketini yaptı. Kendi saç tutamlarımdan kaşınarak burnumu kırıştırdım. Çarpık gülümsemesini de alıp yola koyuldu. Görevlinin hala bize baktığını fark edince mahcup bir tebessümle ben de arabayı çıkarmak için park alanına girdim.

Elimdeki fişten numarayı teyit edip kolonların üzerindeki sırayı izlemeye koyuldum. Günler sonra burada olmak garipti. Panayır otoparkın ön tarafında, konser dinlediğimiz kumsal ise arka tarafında kalıyordu. Her şeyi kaldırmışlardı. Lunapark hala orada olsa da panayırın bütün izleri silinmişti. Artık ne çadırlar vardı ne de yemek stantları. Kumsal ise terk edilmiş görünüyordu. O gece yaşanan her şeye sihirli bir değnek değmişti ama güneş doğana kadardı işte.

"Suya ait olan yanlış karada yol alıyor."

Duyduğumu sandığım sesle birlikte durdum. Arkamı döndüm ama araba yığını dışında etrafta kimse yoktu. Kaşlarımı çattım. Suya ait olan karada yol alıyor. Duyduğumu sanmak için fazla uzun ve fazla manalı bir cümleydi.

EJDERHA ve YILDIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin