Cesaret Kırıntıları

11 2 0
                                    

1.GÜN

İnsan bazen hayal kırıklığı yaşardı. Erkek arkadaşının aldattığını öğrenirdi mesela, dostunun arkasından konuştuğunu, öğretmeninin hak ettiğinden düşük verdiğini, ertesi gün sınavı olduğunu, saatlerce üzerinde çalıştığı sunumu kaydetmeden sildiğini, kargosunun iptal olduğunu, piyangonun çıkmadığını...

Peki benim yaşadığımı her insan yaşar mıydı? 

Her insanın babası yem olarak kızını ortaya atıp düşmanlarını tercih eder miydi?

Yattığım rahatsız yatağa rağmen hareket etmedim. Öylece durdum, rüya olmasını bekledim. Delirmiş olmayı, babamın sadece bir şaka yaptığını. Mümkün müydü?

Uyanalı 5 dakika olmuştu, belki de 10. Bilmiyordum. Zihnim bunu ayırt edemeyecek kadar bulanıktı. Bedenim tonlarca ağırlıkta gibiydi. Kalkıp gitmem gerekiyordu, o gücü kendimde bulamıyordum. 

Yattığım yatak ve klozetten başka hiçbir şey olmayan kutu gibi bir odaydı burası, Buğulu camın ardından vuran bir ışık görüyordum. Gün ışığı mıydı, lamba ışığı mıydı ayırt edemedim. 

Başıma balyozlarla vuruyor gibilerdi. Yanağımdaki ve kaşımın üzerindeki kurumuş kanı hissedebiliyordum. Huzursuzlukla yüzümü buruşturdum. Çok üşüyordum. Ağır hareketlerle yataktan kalktım, duvara tutunarak yürümeye başladım. Yürümekten çok sürünmek gibiydi. Adım atamıyordum. 

Kapıya ulaştığımda ellerim ağır ağır kapıya vurdu. 

"Su." 

Mırıldanmalarımı duymaları imkansızdı, ben bile duyamıyordum. Boynumu çevirip yatağa bakmak istediğimde kulağımın arkasındaki yara öylesine acıdı ki gözlerim doldu. Kısıkça inledim. Bütün acılarımla yüzleşiyordum. 

Elimi kaldırıp kapıya sertçe vurdum. Bir kez daha, bir kez daha.

Kimseden ses yoktu. Vurmaya devam ettim. Ağlama isteğiyle dolup taşıyordum. Engel olmak zordu. Vücudumun her noktasından acı yükseliyordu. 

Adımlarım yatağa döndü. Bedenim devrildi. Cenin pozisyonu aldım. Göz kapaklarım ağırlaştı. Kısık inlemelerim odadaki tek sesti. Ağırca yutkundum. İçine çekildiğim karanlık tek yuvamdı.

---------

2.GÜN

Aynı pozisyonda tekrar uyandım. Bu sefer camın ardındaki ışık yoktu. Akşam mı olmuştu, lambayı mı kapatmışlardı?

Bedenimdeki acılar yerli yerindeydi. Başım dönüyordu, çok susamıştım. Yataktan kalkmayı denedim. Kafamı dik tutmak çok zordu. Oturur konuma geldiğimde midemin bulandığını hissettim, elim çaresizce mideme indiğinde yutkundum. Kapıya gitmeli, yardım istemeliydim.

Kim yardım edecekti, teröristeler mi?

Yavaşça ayaklarımın üzerine ağırlığımı verdim. Bacaklarımı hissetmiyor gibiydim. Yatakla temasım kesildi. Dik tutmakta zorlandığım bedenimi iyi olduğuma ikna etmeye çalıştım. Sağ bacağımı ileriye doğru hareket ettirmeyi denediğim anda yere yığıldım. Derin bir inlemeyle elim dönen başıma gitti. Göz kapaklarım ağırlaştı. Yığıldığım yerde hareketsizce uykunun kucağına atladım.

-------------------

4.GÜN

Gözlerim aralandı. Zifiri karanlıkla göz göze geldim. Yatağımın başında gördüğüm gölge ile sıçradım. Gözlerim karanlığa alışmaya başladığında sadece gölge olduğunu fark ettim. Derin bir nefes verdim. Paranoya beynime hükmetmeye başlamıştı. Günlerdir kimse içeriye girmiyordu. 1 yudum su, 1 lokma yemeğe muhtaç olan bedenim zihnime oyunlar oynamaya başlamıştı. Bazen burada unutulduğumu, herkesin ülkeden kaçıp gittiğini düşünüyordum. Ama mümkün değildi. Cumhurbaşkanının kızı öylesine bir depoda bırakılmazdı, acı çektirmek isterlerdi, öyle değil miydi?

Je hebt het einde van de gepubliceerde delen bereikt.

⏰ Laatst bijgewerkt: Apr 03 ⏰

Voeg dit verhaal toe aan je bibliotheek om op de hoogte gebracht te worden van nieuwe delen!

MAKBERWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu