- 1 -

44 10 2
                                    

Aşırıcılara fark edilmeden domates ve fasulye tohumunu çalmayı başarabilmişti. Yol radyasyon ve kimyasal maddelerden dolayı çekilmiyordu. Yolda yürürken elbiseleri yırtık insanların kendisine bakışları onu rahatsız etse de olabildiğince normal davranmaya çalışıyordu. 

" Ölmekten korkan biri gibi. "

Yürürken moloz yığınlarının arasından ona bakan bir çocuk görmesiyle birlikte olduğu yerde durup küçük kız çocuğunu izledi. Elinde peluş sarı saçlı bir bebek vardı ve gözleri kavga eden diğer insanları izliyordu. O kadar çaresiz görünüyordu ki bir an ona yardım etmeyi bile düşünmüştü ama bunu herkesin ortasında yapması imkansızdı.

Gökyüzü karanlık ve ıssızdı. Yeryüzündeki yıkılmış harabelerle büyük bir uyum içindeydi. Kasvetli ve dengesiz.

Adımlarını hızlandırarak yürümeye başladı ve ceketinin önünü kapatarak gözlerini acımasız insanlardan ve o insanlara masum gözleriyle bakan ezilmişlerden korumalıydı. 

" Bu dünyada tek bir kişi için üzülmemeliyim... "

Binanın önüne vardığında etrafını inceledi. Arkasında dar bir sokak aralığı vardı oraya göz ucuyla bakıp zile bastı ve mikrofondan kalın bir ses geldi.

" Kim o! "

" E-56 Kod: Naidelouys bitki koruyucusu "

" Biri seni takip etti mi? "

" Hayır efendim. Gelirken etrafı inceledim kimse ortada yoktu. "

" Tamam veri kartını bastırabilirsin. "

Veri kartını adaptöre bastırdı ve adaptör yüzünü yeşil lazerle inceleyip kapıyı açtı. İçeriye girmeden önce son bir defa etrafına bakıp sonra içeriye girdi.

Karanlık merdivenlerden yavaş adımlarla çıkarken duvarlarda asılı olan fotoğrafları inceledi. Her geçen gün fotoğrafları değiştiriyorlardı. Bunun nedeni fotoğrafların içindeki kirli oksijen taneciklerinin her geçen gün temizleniyor oluşuydu. İnsanlar dışarıda kirli hava nedeniyle can verirken bunlar burada oksijen israfı yapıyorlardı. Bu insanlık gerçekten ne zaman akıllanacaktı?

Yukarıya çıktığında siyah kapının önünde iki robot duruyordu onları atlatıp kapıyı yavaşça tıklattı. Ses her zamanki gibi gelmiyordu çünkü temiz ve masum insanların canlarına rağmen elde ettikleri oksijeni değersiz bir insana 'gir' kelimesini  söyleyemeyecek kadar önemsiyorlardı... Böyle de olması gerekti...

İçeriye girdiğinde ortadaki dev masada bir çok teknolojik alet vardı. Bunların çoğu hidrorobooksik harmanlayıcı ve yapay besin tatlandırıcılarıydı.

Deriden yapılma siyah bir koltukta oturan adam elini masaya dayadı ve el işaretiyle masaya vurup ürünü masaya indirmesini istedi.

O ise büyük bir sinirle ceketinin cebinden çıkarttığı tohumları adamın tam önüne fırlattı.

" Ürünleri getirdim. Şimdi bana ekran veri tabanını ver! "

Adam büyük bir güçlükle şişko bedenini eğip alttan bir tablet çıkarttı ve üzerine yazı yazıp Miol'a doğru fırlattı.

Tablette şunlar yazıyordu.

" Bitkilerin kısır olup olmadığına bakmam için arkanda duran zımbırtıyı ver! Üzerinde kırmızı bir ışık var ve benimle tabletle konuş!"

Elindeki tableti sımsıkı tutarken bu adamı burada neden öldürmediğini düşündü kendi kendine. Hem böylece dünya büyük bir oksijen israfından kurtulurdu.

Dev Ekran KlimatolojisiWhere stories live. Discover now