62. Bölüm- Özel Bölüm

18.2K 2.4K 525
                                    

9 Milyon olmuşuzzz! Hikaye final olalı uzun bir süre geçmesine rağmen okuyan, yorum yapan herkese çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız 🥹Sizin ilgi ve sevginize karşılık ben de ufak bir sürprizle gelmek istedim, bu sefer alternatif bir S9 evreniyle karşınızdayız 🥳 Barış ve Dila lisede tanışsaydı nasıl olurlardı kısa da olsa okumak isterseniz bölüme bekleriz. Seviliyorsunuz ve öpüldünüz 💖 Nice 9'lara!

Bir ufak duyuruyu da bölüm sonuna sakladım 🙊 

******

Sol ayağım.

Sol ayağım sanırım tahmin ettiğim kadar iyi değildi. Sol çaprazdan çektiğim şut özgürlüğe kanatlarını açtığında anlamıştım. Kaza riskini en aza indirgediğimize inanıyordum. Kaleleri öyle bir konumlandırmıştık ki balta Tufan'ın şutları bile bizi müdürün eline düşüremezdi.

Nereden bilebilirdim ki sol ayağımın böylesine bir felakete yol açacağını? Şutu çekmemle büyük bir gürültü kopması bir olmuş, sağ tarafımızda kalan binanın bir camı gürültüyle patlamıştı. Neyse ki reflekslerim kuvvetliydi. Daha müdür kafasını camdan çıkartmadan içeri doğru koşturmayı başarmıştım.

"Ne oluyor yine!"

Kendisinden kaçsam da sesinden kaçamıyordum belli ki. Arkama bakmadan koridorda koşturmayı sürdürürken ilk aklına gelecek ismin ben olduğumu herkes biliyordu. Arasından geçtiğim kalabalığın tuhaf bakışlarına takılmazken büyük bir çoğunluk bu slalomların sebebini zaten biliyordu.

Geride bıraktığım lavukları düşünecek vaktim yoktu. Muhtemelen çift ciğerli Müco çoktan evine varmış, kova Altay asla kaleci gibi durmadığından dikkatleri üzerine çekmemişti. Baş şüpheli balta Tufan ve bendim. Tufan'ın da saklanmakta benden daha ehil olduğunu düşününce endişelenecek başka biri kalmıyordu.

Telaşla merdivenlere yöneldiğimde hızımı alamayıp basamakları üçer beşer inmiş, ne olduğunu anlayamadan bodrum kata ulaşmıştım. Biraz daha koşsam yer kürenin çekirdeğine ulaşacaktım. Müdürün korkusundan coğrafyayı sökmüştüm. Halil Hoca şu halimi görse gözleri dolardı.

Az biraz nefeslenmek için rastgele bir sınıfın kapısını araladığımda vakit kaybetmeden kendimi içeri attım. Ellerimi dizlerime yaslayıp soluklarımı düzenlemek için eğilmemle sınıfta yalnız olmadığımı fark etmem bir olmuştu. Bu farkındalığı yaşayan muhtemelen yalnızca bendim. Çünkü kulaklıklarını takmış, tüm odağı yere serdiği kanvasta olan kız varlığımdan haberdar bile değil gibi görünüyordu.

Elindeki fırçayı ustaca hareket ettirirken ortaya çıkartmaya çalıştığı şeyi çözemesem de bakışlarımı ondan alamamıştım. Önüne düşen saçlarını ara ara elinin tersiyle ittiriyor, bu sırada saçlarını ve alnını boya yaptığını muhtemelen fark etmiyordu. Dudakları hafifçe kıpırdanıyordu. Çalan şarkıya eşlik ediyor gibiydi.

Dünyadan bu derece soyutlanması garip gelirken sessizce çıkıp gitsem farkında olmayacağına emindim. Ama nedense bunu yapmak içimden gelmemiş, bir süre daha durup izlemek cazip görünmüştü.

Yeni miydi?

Onu gördüğümü hatırlamıyordum. Çünkü görsem unutabileceğim bir yüzü yoktu. Gözlerine bakma isteğim karşısında durduğum her saniye artıyordu. Ne renkti, ela mı?

Önüne düşen uzunca bir tutam bu kez burnuna değdiğinde onu ittirmek için gecikmişti. Fırçayı kanvastan uzaklaştırmak zorunda kaldı. Yüzünün ortasına özenle yerleştirilmiş küçük burnunu kırıştırdığında dışını boya yaptığı elini bu kez burnuna bastırdı.

SAHTE DOKUZWhere stories live. Discover now