Bölüm On İki | Markus, prensesin düşüşü

9 2 0
                                    

Sophia kızmış görünüyordu.
-Hadi ama Ethan, seni yavaşlatmayacağıma söz veriyorum. Benden bu kadar kurtulmaya çalışma.
-Oh hanım efendi, beni yanlış anladınız. Önümdeki tek engel siz değilsiniz, Holmes de beni yavaşlatır.Siz ikiniz beraber hareket etseniz daha iyi olur.Çok alınmıştım, ama aksini iddia edemiyordum sonuçta beni yenmişti.
Sophia bana döndü ve cevabımı bekledi, biraz düşük ses tonunda konuştum.-Aksini söyleyemem.Sophia bir saniye duraklıyor.
-Bekle ne?
-O ikimizdende üst bir seviye Sophia, belkide onu bu akşam tek başına bırakmalıyızdır.-Bunu ne cüretle kendine söylersin Markus onu yenebilirsin!
-Ama yapamadım.
-Ne?
Ethan gülümseyerek bizi izliyor
-O beni yendi.Bu cümleleri Sophia'ya söylemek gerçekten ağrıma gidiyordu, ama bunlar gerçeklerdi. Bir gün Ethan'ı karşıma alacağıma ve onu yeneceğime söz veriyorum.Ayrılıyoruz, Biz daha önce gittiğimiz yerin zıttına kuzeye gidiyoruz, Ethan ise daha önce gittiğimiz yere güneye.Kurallarımız aynı, ben ve Sophia bu akşam birilerinin fişini çekecektik. Ethan'a bol şans diliyoruz ve yola çıkıyoruz.Bir süre sessizlik içinde yürüyoruz, Sophia korkmuyor hatta sabırsız görünüyordu, içinden bize kendini kanıtlamak istediğine eminim.-Hey Sophia.-Konuşmak yasak değil miydi?-Boşver.-Ne oldu?-Hiç Ethan ile ilgili garip bir şey fark ettin mi?-Ne gibi?-Göz.-Gözleri bozuk ve gözlük takıyor.Anlaşılan gerçekten hayal görüyordum.-Tamam boşver.Konuşmuyoruz ve yarım saat kadar yürüyoruz, dakikalar geçmek bilmiyor, zaman çok yavaş akıyordu, sıkıntıdan patlamak üzereyim. Gecenin karanlığı boyunca ilerliyoruz ve tüm bu süreç boyunca Sophia'yı inceliyorum. Hayatta kalmak ve kazanmak için elinden geleni yapan bir savaşçı. Kazanma isteği insanın doğasında mı vardır? Yoksa ödüllerin mütevazılığımı insanı kazanmaya iter? Ödülsüz bir yarışmayı kazanmayı kim umursardı ki? Peki ya işin içinde onur varsa? Daha iyi olduğunu kanıtlama ihtiyacı. Hırs, galiba.-Hadi ama bir şeyler yapmalıyız.-Ne diyorsun Sophia?Sophia şiddetle ayağıma basıyor ve kendi çığlığımı bastırıp Sophia'ya dönüyorum. İşaret parmağını ağzına götürmüş susmam için işaret yapıyor.Sonra başka bir ses duyuyorum.-Biliyorum, biliyorum, birazdan avlanmaya başlarız. Sadece Alvin'in gelmesini bekliyoruz.Konuşan ikimizden başka birileriydi.Ses bizden hemen birkaç metre öteden çalıların arkasından geliyordu, ve eğer yanlış değilsem bu ses..Fısıldıyorum.-Emma burada.Komik bir durum içindeydik onca denek içinden gerçektende öldürmek istediğimiz kişiyi zorlanmadan bulmuştuk, tek bir sorun vardı. Onu Ethan öldürmeliydi ve ayrıca etrafındakilerde kimdi? Yeni dostlar mı edinmişti?-Sophia.Cevap vermeden bana dönüyor.-Ne olursa olsun Emma'yı öldürme.-Neden?-Bizim davamız değil.Anlamış gibi başını sallıyor.-Ne yapıyoruz?-Yeni arkadaşları gelmeden önce bu grubu yok etme taraftarıyım.-Saldırıyor muyuz?-İşaretimle.Kafamı çalıların arasından uzatıyorum ve bir grubun iki kütüğü karşı karşıya koyup üzerlerine oturduklarını görüyorum. İçlerinden biri Emma'ydı bunu küçük boyundan anlayabiliyordum. Bir tane daha kız vardı. O an fark ettim ki Emma ile müttefik olan herkes ölüyordu. Ash, Zoe, şimdide bu kız, kaderleri aynı olacak. Kim bilir? Belki de Emma böyle rakip eliyordur. Ne korkunç bir yöntem ama, onların dostu olup onları felakete sürüklemek..Saldırmak için harika bir zamandı.-Dinle beni Sophia, sen şu kızı alacaksın bende o sırada Emma ile azıcık sohbet edeceğim.-Anlaşıldı.Daha fazla konuşmaya lüzum yoktu.Ayağa kalkıyorum, arkamdan Sophia kalkıyor. Ayağa kalkar kalkmaz bizi gören Emma ve dostu bir kedi misali zıpladı ve bize döndü. Bende hemen şov yapmaya başladım. Zira Ethan olsa öyle yapardı.-İyi akşamlar hanımlar!Emma bana döndü ve gergin şekilde konuştu.-Markus..Ekledi.-Ve Sophia, üçüncünüz nerede?Sophia cevap verdi.-Burada olduğunu bilse kesin gelirdi ama şuanda kampüsün öbür ucunda bir av köpeği gibi seni arıyor.Yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi.-Oh, bu üç parlak yarışmacı çıkmış ve beni arıyor. Ne büyük onur! Ne yazık ki şimdi iki tanesi ölecek.Sophia öbür kızın gözlerinin içine baktı.-Bakalım neler yapabiliyorsun.Bende Emma'ya döndüm.-Bana Ethan'ın kardeşi olduğunu kanıtla. Cebimden karambiti çıkarıyorum, profesyonelce kullanmayı bilmesemde, bıçak bıçaktır.Emma irkiliyor.-Silahsız bir kıza silahla mı saldıracaksın?-Tabii ki hayır, kanın akmayacak, şimdilik.Bıçağı otların arasına atıyorum ve attığım yeri aklıma kazıyorum.Otların içinden aslan gibi Emma'nın üzerine atlıyorum, o bir adım geri çekiliyor bende kafasına doğru bir yumruk sallayarak ileri adım atıyorum, iki eliyle benim yumruğumu bir şekilde durduruyor ve benim fark etmediğim bir hızda tek ayağıyla eğilip baldırıma sert bir vuruş yapıyor. Baldırım yıldırım çarpmış gibi irkiliyor ve uyuşuyor, o kadar büyük bir acı patlak vermişti ki hissetmiyordum. Hemen ardından bacağıma sarıldı ve ağırlığını üzerime verdi. Beni geri geri bir süre sürdü ve beni bir ağaca vurdu. Kafamı ağaca çarpmam vücudumdaki tüm sinir hücreleri öfkeyle bağırdı. Hayır, Ethan'ı yenme hayali kuruyordum ve şimdi onun ufak kız kardeşine mi kaybediyordum?Ağzımdan birkaç kelime hüzün ve öfke içinde dökülüyor.-Lanet olsun.Ağzımdan kan fışkırıyor.Vücudum hareket edip kurtulmayı reddediyor. Kafam sanki sarhoşmuşum gibi dönüyor. Beynime giden acı düşünmemi engelliyor. Ne yapmalıyım? Düşünemiyorum. Düşünemezsem yapamam. Sakin kalmalıyım.Derin bir nefes alıp veriyorum.Emma çoktan beni bırakmış dalga geçiyordu.-Söylesene Ethan'ın kardeşi gibimiymişim?Cevap yok, kendi kendine kahkaha atarak konuşuyor.-Ondan çok daha iyiyim.Kendime geldiğimde Emma arkasını dönmüş yavaş yavaş Sophia ve öbür kızın kavgasına doğru ilerlerken buluyorum.Hayır, daha işim bitmemişti.Zıpkın gibi kalkıyorum ve Emma'nın üzerine atlıyorum. Emma daha ne olduğunu anlamamışken yerde yuvarlanıyoruz.Emma ile yerde iki metre kadar yuvarlanıyoruz, bir anda ummadığım şekilde benden ayrılıyor ve kalkıyor. Aynısını yapıyorum ve kısa süre için göz göze geliyoruz.-O kadar kolay pes edemeyeceğim.-İnatçılığın ölümüne yol açacak.Elimi direk boğazına götürüyorum, elimi havada yakalayıp kırmak için dirseğime doğru alttan bir vuruş yapıyor.O bunu yapmadan kolumu hayvani bir güçle kendime çekiyorum ve bunun etkisiyle bana yaklaşan Emma'ya kafa atıyorum. Dikkati dağılıp elimi bırakınca kaburgasına sağlam bir yumruk indiriyor ve daha kafamın şokunu atlatamayan Emma'nın öksürük krizine tutulmasına yol açıyorum. Sonra çelme takıyor ve kendisini yere düşürüyorum ve yerdeyken midesine bir tekme indiriyorum.-Ethan'ın yarısı bile olamazsın.Sesi cızırtılı ve acı içinde çıkıyor, bağrıyor.-KES SESİNİ OROSPU ÇOCUĞU!Kahkaha atıyorum.Kendi kendime fısıldıyorum.-Fiziksel iyileşme iki saat, psikolojik iyileşme ise Ethan'ı yenene kadar.Sophia on metre kadar uzağımızda yere yatırdığı rakibini yumrukluyordu.Bağırıyorum.-Sophia?Bana dönüyor ve gözleri neşeyle parlıyor.Ona doğru yürümeye başlıyorum oda bana doğru geliyor ve kucağıma atlıyor. Neden bu kadar mutluydu ki?-Bir şey mi oldu?-Daha ne olabilir ki?Anlamıyordum.-Onu yendin Markus.Emma arkada acı içinde kıvrılıyordu ve hala kan kusuyordu.Mütevazı olmalıyım.-Büyük bir şey değil ya. Daha büyüklerini de indireceğiz. İzle ve gör.Dudaklarıma yapışıyor.Dudakları yumuşacıktı, vücudumun çektiği onca acıdan sonra Sophia'nın dudakları bana ilaç gibi geliyor. Dudaklarını bana bastırdıkça bastırıyor ve adeta nefes almamı engelliyordu. Parmaklarını saçlarımın arasında gezdirip huylanmama neden oluyordu. En sonunda hayatımın en keyifli o on saniyesi sona eriyor ve ikimizde Emma'ya dönüyoruz.Emma'nın anlından kan sızıyordu ve öfkeyle kendi kendine bağırdı.-Gebereceksin Markus! Seni kendi ellerimle geberteceğim!Sophia onu önemsemeden bana dönüyor.-Hayatını bağışlayacak mıyız?-Tabii ki.Yüzüme olabilecek en şeytani gülümsemeyi takındıktan sonra Emma'ya gülümsüyorum.-O sürtüğe şuan sadece fragman izlettik. Onun filmi daha başlamadı.Sophia bir anda canavar görmüş gibi koluma sarılıyor.Afallıyorum ve onun baktığı yere bakıyorum.Gözlerime inanamıyorum. Hayır ben hayal görmüyordum..Bir çift mor göz karanlığın içinde hissizce Emma'ya kilitlenmişti.Vücut hatları yok. Kafa yok. Sevgi yok. Nefret yok. Sadece iki mor göz.O mor gözler fark edilince kayboluyor, sanki hiç orada olmamış gibi. Varlığı biliniyor ama kanıtlanamıyor.Birkaç salise süren koyu bir karanlık.Ve karanlığın içinden kahverengi iki göz beliriyor. İleri adım atmasıyla vücut hatları ve yana doğru yatmış siyah saçlarıyla Ethan ortaya çıkıyor.O an gerçekten çok korkmuştum ama daha çok korkması gereken biri vardı.Emma bizim korkuyla arka tarafına baktığımızı görünce arkasını döndü ve hemen birkaç santim arkasında ona bakan o mor gözleri gördü.Çığlığı basıp sürünerek hemen oradan uzaklaşabildiği uzaklaştı. Sonra ayağa kalktı ve koşmaya başladı.Ethan ikimize baktı ve alkışlamaya başladı.-Tebrik ederim. Ne demiştin Holmes? Fiziksel iyileşme iki saat? Ve psikolojik iyileşme?Bir saniye, BİR SANİYE NE KADAR UZUN SÜREDİR ORADAYDI LAN O?Bunu ondan sonra öğrenecektim ama şuan değil.Cevap verdim.-Seni yendiği zaman.Kıkırdıyor.Sophia hala konuşamıyordu, koluma sarılmış ve aslan görmüş bir ceylan gibi Ethan'a bakıyordu. Sonra titremeye başladığını fark ettim. Çok korkmuş gibiydi. Tek elimle onun omzundan tutup sarstım.-Sorun yok. İyiyiz Sophia.-Sophia hanım korkmuşa benziyor?Sophia kekeleyerek konuşuyor.-Sö-Söylesene Ethan, gözlerinde ciddi bir bozukluk var mı?Beynimde şimşekler çakıyor. Gördü, oda gördü! Zafer kazanmış edasıyla Ethan'ın cevabını bekliyorum.-Oh uzağı göremiyorum o kadar, gözlerimdeki hasar birazcık büyük, biri yedi buçuk diğeri sekiz ama öyle ahım şahım ciddi bir hastalığım yok.Cevap veriyorum.-Ne dedin sen?-Duymadın mı?-Hayır, hayır. Duydum, peki gözlerinin ara sıra değişik mor ışıklar saçmasını bize bir şekilde açıklar mısın?-Ne hakkında konuştuğunuz konusunda bir fikrim yok.Sophia fısıldadı.-İmkansız..Ethan omuz silkti.-Belki de sonra hastalanmışımdır? Eğer dediğiniz gibi bir durum varsa. Belki de kampa geldikten sonra?Hayır, ben birçok konu hakkında araştırma yaptım. Göz doktoruyum demiyorum ama sonradan kapılan hiçbir hastalık gözden mor ışık çıkarmaz.Sonradan düşününce ne kadar aptal olduğumu fark ettim, yüksek ihtimalle gözlükten kaynaklıydı, camdan kaynaklı bir yansıma bize mor ışığı yansıtabilirdi. Bu konu hakkında hiçbir bilgim yoktu. Ama başka bir açıklaması yoktu.Ethan bana bakıyor.-Etkilendim Holmes, Emma'yı yakın dövüşte yenebilmek zordur.Övgüye karşı zaafım vardı, hemen göz konusunu unutuyorum.-Oh çok teşekkürler, cidden sırf onu hazırlıksız yakaladığım için.-Gördüm ama oda bir taktikti sonuçta.Öylemiydi?-Evet tabi ki taktikti. Neyse.-Ve sizi de tebrik etmeliyim Sophia Hanım, rakibinizi ustalıkla alt ettiniz.-Ben o anları kaçırdım, Sophia bana neler olduğunu anlatsana?Sonuç olarak Sophia eve döndükten sonra anlatma konusunda ısrarcı oldu bizde eve döndük.Yol boyunca Sophia asla konuşmadı ben ise Ethan'ın ne kadar süre orada olduğunu merak ediyordum. Başından beri bizimi takip etmişti? Yoksa bir şekilde denk mi gelmiştik?Ethan'a döndüm.-Ne zamandır oradaydın?-Sizden önce.-Peki bana az kalsın ölürken neden yardım etmedin? -Etseydim için rahat edecek miydi Holmes?-O da ne demek?-Emma canını bağışladı. Sende onu yendin. Eğer ben yardım etseydim ve onu beraber yenseydik bu senin aptalca bir gurur yapmana sebep olabilirdi.Sessiz kalıyorum, bu adam cidden göründüğünden daha zekiydi, yaptığı ufak bir hamle ile gelecekte olabilecek söz konusu tartışmaları engellemişti. Bu yaptığı biraz onur kırıcıydı tabii, uzun zaman sonra cidden bir çocuk gibi hissettim. İstediği gibi yönetilen bir çocuk, sonra kafamdan bu aptalca düşünceleri attım. Çok yorulmuştum, ciddi anlamda. Tek ihtiyacım olan ciddi bir dinlenme süreciydi. Ah evet birde içki.

Şeytanlar Savaşı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin