38.Bölüm Rahatlama

3.1K 257 22
                                    

Yeni ve kaossuz bir bölümle geldim. Eğer kaos yazacak olursam -ki bence yazmam- araya biraz zaman girmesi gerekiyor.

Bakalım bölümü beğenecek misiniz, iyi okumalar.

YAZAR'DAN

Sesli bir şekilde çalan kapı, Umut'u uyandırmasın diye hızlıca kapıya gidip delikten baktı. Pars amcasının görünce bekletmeden kapıyı açtı ama ondan önce iri yarı üç adam dalmıştı içeriye. Üçü de kapıyı açan çocuğun önünde durup aynı anda aynı soruyu sordular.

"Umut nerede?"

Furkan, bir anda karşısına çıkan ve ona endişeyle Umut'u soran adamlara şaşkınca baktı. Üçlünün cevap bekleyen sabırsız yüzüne daha fazla kayıtsız kalmadan Umut'un kaldığı odaya yönlendirdi adımlarını.

Pars Bey, yanında damat aday adayları -biricik oğlunu paylaşmak istemediği için hâlâ tam olarak damat demiyordu onlara- ve babası ile önünde oldukları odaya hızla girdi.

Odaya hızla giren adamlar, yatakta huzursuzca yatan bedeni görünce sessiz bir rahatlama yaşadılar. Odaya girmelerine nazaran daha sessiz adımlarla beyaz yatakta uyuyan siyahlar içindeki bedene ilerlediler.

Yağız, sevdiği çocuğun baş ucuna oturup, beyaz ve küçük sağ elini kendi büyük elleri arasına hapsetti. Kalan ikili de yatağın diğer tarafına oturunca, uyuyan çocuğun çatılan kaşları düz bir çizgi halini alarak düzeldi.

Umut, huzursuz bir şekilde uyurken etrafını saran üç koku ve vücudunda hissettiği şefkatli temaslarla gevşedi. Bir anda huzuru bulan bedeniyle tatlı bir uykunun kollarına geçiş yaptı.

Pars Bey ve babası Asım Bey, Umut'un iyi olduğuna emin olduktan sonra dördünü yalnız bırakarak odadan ayrıldılar.

Salona geçen ikili, karşılarındaki kendilerine bakmaya utanan çocukla kısaca tebessüm etti. Pars Bey hâlâ ayakta suçlulukla başını önüne eğmiş bir şekilde duran çocuğa şefkatle seslendi. Tanırdı Furkan'ı, asla bilerek kötü bir şey yapacak bir çocuk değildi.

"Otur oğlum, ayakta durma. Bir de senden dinleyelim şu olayın aslını." Furkan, kendisine her zaman baba sıcaklığında yakalaşan adamın sözleriyle tekli koltuğa oturdu.

"Ben haftaya gelecektim ama işlerimi erken bitirince Umut'a sürpriz yapmak istedim. Sizden de evinin adresini bu yüzden istemiştim. Sonra okulda olduğunu hatırlayınca evine gitmek yerine okuluna gittim." İçindeki bulunduğu araba en yakın arkadaşına çarpıp ona zarar verdiği için vicdan azabı çekiyordu genç adam.

"Şoförüm Reşat abi arabayı kullanırken yola kedi atladı, yerdeki kar yüzünden direksiyon hakimiyetini kaybedince araba Umut'a çarptı." Sesi git gide kısılan gencin bir suçu olmadığına emin olan adamlar onu rahatlatmak için gülümsediler.

"Sonra biz de hastaneye gittik. Doktor bir sorun olmadığını söyleyince sizi arayıp endişelendirmek istemedim ben de. O yüzden tek yaşadığı evine götürmek yerine kendi evime getirdim." 184'lük adam, olduğu koltukta küçüldükçe küçülmüştü resmen.

Tamam, kazanın kendi suçu olmadığını biliyordu ama karşısındaki adamları gece gece endişelendirdiği için kendine kızıyordu. Keşke haber verseydim, diye düşünüyordu.

Ama bir kere iş işten geçmişti. Neyse ki Umut iyiydi.

O sırada sevdikleri oğlanı sapasağlam bir şekilde bulmuş olan üç adamın mutluluğuna diyecek yoktu.

Umut'un kendileri için ne kadar değerli olduğunu elbette biliyorlardı ama daha yarım gün bile haber almadıklarında hissettikleri kaybetme korkusu, içlerinde ne kadar yer edindiğini gösteriyordu.

Pars Bey için artık 'damat aday adayı' konumundan, 'damat adayı' konumuna yükselebilmişlerdi.

Gözlerinden bu sefer mutluluk yaşı akan Emir, kafasını sevdiği çocuğun boynuna gömdü. İmkanı olsa hiç ayrılmayacağı yer, onun cenneti olmuş gibiydi.

Yusuf ve Yağız da yaşadıkları adrenalinden dolayı hissetmedikleri yorgunluklarının gün yüzüne çıkması ile yataktaki ikilinin yanına kıvrıldılar.

UMUT'TAN

Etrafımı saran sıcaklık ve vücudumda hissettiğim ağrılar yüzünden gözlerimi yavaşça araladım. Birkaç saniye kendime gelmeyi bekledikten sonra kısık gözlerimi etrafımda gezdirdim.

Üzerimdeki sıcaklığın sebebini fark edince istemsiz bir tebessüm oluştu yüzümde. Sağ tarafımdaki Yağız, sol tarafımdaki Emir ve Emir'in üzerinden kolunu üzerime atmaya çalışan Yusuf sayesinde bu kadar terlemiştim.

Kolumu oynatmaya çalıştığımda omzumda hissettiğim ağrı yüzünden ağzımdan acı bir inilti döküldü. "Ahh!"

Her ne kadar sessiz de olsam, yanımda uyuyan üçlü hemen uyanmıştı. Bu durum oldukça şaşırtıcıydı, çünkü uykuları fazla ağır olmasa da hemen uyanacak kadar hafif de değildi.

"Ne oldu, bir şey mi oldu?" Emir'in endişeli ve uykulu sesinin hemen ardından Yusuf'un sesi doldu kulaklarıma, "Bir yerin mi ağrıyor bebeğim?"

"Söyle yavrum, ne oldu?" Soru yağmuruna Yağız da katılınca her ne kadar kolum ağrısı da ağzımdan bir kıkırtı döküldü.

"Sakin olun, bir şeyim yok. Sadece omzum ağrıyor biraz." Onlarla konuşurken aynı zamanda aydınlık odada gözlerimi gezdiriyordum. Bu oda bana biraz tanıdık geliyor gibiydi ama çıkartamıyordum.

Kaşlarım gittikçe çatılırken alnımda hissettiğim dokunuşla bakışlarım elin sahibini buldu. Yusuf işaret parmağı ile kaşlarının arasına dokunmuştu. "Çatma o güzel kaşlarını, başın ağrır sonra."

"Burası kimin odası?" Sorduğum soruyla bu sefer kaşları çatılan onlar oldu.

"Nerede olduğunu bilmiyor musun?" Emir'in sorusu ile gözlerim onun mavilerine kaydı.

"Hatılasam sorar mıyım aşkım?" Kaşları hemen düzelirken gülümsedi.

"Aşkın diyen ağzını öperim senin." Bir anda dudaklarıma sesli bir öpücük bırakması ile neye uğradığımı şaşırdım. Yağız sert olmayacak bir şekilde Emir'in ensesine vurdu.

"Sence şu an konumuz bu mu Emir? Çocuk ne yaşadığını hatırlamıyor, nerede olduğunu bile bilmiyor." Gözlerini Emir'den bana çevirdi. Bana sunduğu hafif tebessüm ile içimin ısındığını hissettim. Alnıma yumuşak bir öpücük bıraktıktan sonra aşığı olduğum dudaklarını araladı.

"Dün sen ufak bir kaza geçirdin. Arkadaşın Furkan seni bulmuş, şimdi onun evindeyiz." Dedikleri ile gözlerim kocaman oldu. Düşünmeye başlayınca aklıma kesik kesik anılar dolmaya başladı.

Dün bir araba çarpmıştı bana, bayılmadan önce birinin adımı seslendiği hayal meyal hatırlıyordum. Daha sonra hastanede uyanmıştım, bir doktor konuşmuştu ama ne dediğini hatırlamıyordum.Başka da bir şey yoktu zihnimde.

Hem Furkan mı demişti onlar?

"Furkan mı?" Gözlerimin parladığına emindim. Furkan benim kendimi bildim bileli en yakın arkadaşımdı. Ailesi bir iş için Kanada'ya taşınınca üniversiteyi orada okumak için gitmişti.

Ben haftaya geleceğini sanarken daha erken gelmişti demek.

"Evet Furkan, da sen niye bu kadar mutlu oldun?" Yusuf'un kıskanç sesi, sesli bir şekilde gülmeme neden oldu. Ondan beni kıskanmaları en mantıksız şey olurdu.

"Nasıl mutlu olmayayım sevgilim, benim en yakın arkadaşım o. Hani size başka bir ülkede olduğundan bahsetmiştim ya, o işte."

Acaba benim dev üçlüyü gördüğünde ne tepki vermişti?

Yine buradayım. Size güzel bir bölümle geldim.

Dev üçlünün kıskançlıklarını okumaya hazır mısınız? Sadece adını bile duyunca kıskandılar, bakalım daha neler olacak.

Umut başta bir şeyler hatırlayamadı ama merak etmeyin hafıza kaybı gibi bir şey söz konusu bile değil, sadece o an uykusu tam atamamıştı üzerinden diyelim.

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi belirtin lütfen.

Sonra görüşürüz...

Zengin Mahalleli [BxBxBxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin