13

610 32 8
                                    

Yorum yaparsanız çok sevinirim.♡

Hayat gerçekten çok garip birşeydi. Yıllardır beraber olduğum, aynı evde yaşadığım kişiyle belki de ilk defa böyle oturup beraber yaşadığımız şeyleri konuşmuştuk. Hani derler ya film şeridi gibi geçti gözümden, tam da öyle olmuştu işte. Sanki bir daha birbirimizi asla göremeyecek gibi konuşmuştuk. Sanki birimiz taşınmıyor da ölüyor gibi. Helin de aklın da bir sürü şey kurmuş, nasıl beni üzmeden gidebileceği hakkın da söylemeyi bile tercih etmemiş . Aramızı açmayı denemiş belki ondan soğursam umursamam üzülmem diye, bir de kızılla takıldığım için de ona kapılıp onu unutacağımı düşünmüş. Bu hem onun işine gelmiş hem de oturup ağlamış. Dün gelen bir kız için onu unutacağımı düşünmüş. Böyle bir şey büyük şerefsizlik olurdu, benim için ailesini bırakıp yanıma gelmiş insanı yıllardır yanım da olan tek kişiyi bir aşk için unutmak. Bu Helinle kızılı karşılaştırma gibi bir duruma gelmişti, ama asla böyle bir şey değildi. İkisinin yeri çok ayrıydı, biri hayatta sahip olduğum tek kardeş, tek dost . Diğeri aşık olduğum kişiydi.

Helin gidince onu unutmayacaktım ya da o beni unutmayacaktı. Bir daha asla birbirimizi görmeyecek değildik. Sürekli telefonla konuşmaya söz vermiştik hatta, ama buluşma konusu biraz zordu. Yurt dışına taşınıyorardı. Benim yurt dışına gidebilme  ihtimalimi de düşünürsek de o gelmediği sürece imkansızdı.

Son katladığım kıyafeti Heline uzattım. Yaklaşık 1 saat olmuştu eve geleli, eşyalarını topluyorduk Helinin.

"Yeni okulun da benim gibisini bulamazsın haberin olsun."

Benim dalgasına gülerek söylediğim şey onu yine duygulandırmıştı. Hafiften bir gülümseme olsa bile sonunda kafasını eğmişti.

"Ağla diye mi söyledik kızım ya."

"Of çok özlicem ben seni."

Tam sarılacakken kapı çalmıştı. İkimizde birbirimize kimin gelmiş olabileceğini düşünerek baktık.

"Belki annemdir?"

"Bakayım ben"

Ayağa kalktığım da arkamdan oda kalkmıştı. Birlikte kapıya gittik, biz gidene kadar 2-3 kez daha çalmıştı zil. Kızıl, kızılım daynamayıp beni görmeye gelmiş yine. Zilin çalışından anlamalıydım onun olduğunu. Sabırsızım benim. Ortamda garip üçlü bir bakışma dönmüştü. Bakışmayı bölerek konuştum.

"Gel içeri."

İçeri girdiğin de odağı hala Helindeydi.

"Sen neden ağladın?"

"Seni ilgilendirmez."

Ah be Helin kızı terslemeseydin iyiydi.

"Pardon, Azra'yı merak etmiştim ben okuldan gidince."

Ben onun da çıkışmasını beklemiştim ama çok nazikti. Benim bile kalbimi sızlatmıştı şuan.

Yemek istiyordum şuan onu.

"İşim çıktı, önemli bir şey yok canım."

Ortamı yumuşatabilecek tek kişi bendim, başka da çarem yoktu zaten.

Helin sessizce gitmişti, arkamdan. Normalde o da böyle sert davranmazdı ağladığı için yapmıştı .

"Arkadaşın çok kötü."

Dudak büzdüğünde içimde birşeylerin eridiğini hissettim. Anlık duygularımla elim yanağına gitmişti. Yaptığımı sonradan farketmiştim ama rolüde bozmadım. Yanağını okşayarak cevapladım.

"Normal de böyle yapmaz, anlatırım sonra. "

"Önemli olmayan işin o muydu?"

"Helin söylememi istemez diye öyle dedim. "

Bunları da beğenebilirsiniz

          

Kafasını hafifce salladığın da haraketlerini izledim. Önce başını eğdi yere baktı kısa bir süre sonra tekrar bana baktı. Bugün enerjisi çekilmiş gibiydi, herzamanki inatçı kızım yoktu bugün karşımda.

"Gideyim ben o zaman, yarın görüşürüz."

Kal demem saçma olacaktı şuan, Helinle olmam lazımdı. Onunla ilgilenemezdim.

"Yine beklerim."

"Gelirim."

Onu uğurladıktan sonra odaya geri dönmüştüm. Helin eşyaları toplamayı bitirmiş, oturuyordu.

"Ben senin gibisini bulamam ama sen bulmuşsun bile."

"Saçmalama Helin, biliyorsun zaten. Sen benim tek arkadaşım, tek kardeşim, ailemsin. O başka sen başkasın."

Duygusal, ciddi anlardan nefret ediyordum. Vedalardan da..

...

Bir kaç hafta geçmişti aradan. Artık Helin yoktu ama söz verdiğimiz gibi konuşuyorduk hep. Hatta şaşırtıcı bir şekilde bazen onunla konuşurken yanımda kızılda oluyor. Kızılımla artık daha da yakınlaşmıştık. Her okul çıkışı bana geliyor,beraber bir sürü şey yapıyorduk. Hiç birşey yapmayıp oturduğumuz zamanlarda oluyordu, ama onunla boş boş oturmak bile güzeldi. Aramızda da bir yakınlaşma başlamıştı, yeni iki arkadaş bazen flört ediyor yakınlaşıyordu. Bazen onun için belki hala arkadaşıyımdır diye düşünüyorum, umarım öyle değildir. Umarım ben kendi kendime gelin güvey olmuyorumdur.

Şimdi ise yanımda hoplayıp zıplayan kızla birlikte onun evine yürüyorduk. Evine ilk defa gidiyordum, bu yüzden o fazlaca heyecanlıydı. Babası bugün akşama kadar olmayacakmış. Akşam gelince de benle tanıştıracaktı.

Gerilmeli miydim ki? Babasının nasıl biri olduğuyla ilgili hiçbir fikrim yoktu, kızını çok seven bir adam olduğunu biliyordum sadece. Telefon konuşmalarından Alevin anlattıklarından.

"Baban nasıl biri?"

"Çok tatlı bir insandır."

"Sana karşı değil, başkalarına karşı nasıl biridir?"

"Hmm.."

Gözlerini uzaklara çevirip düşünmeye başladığın da dudaklarımı kemire kemire bekledim. Çocukluğumdan beri huy edindiğim birşeydi bu.

"Yani, sevdiği insanlara karşı gayet iyidir ama hoşuna gitmeyen insanlar için biraz şeydir."

Umarım bana karşıda biraz şey olmazdı.

Yan tarafta gördüğüm tekel dikkatimi çekmişti, bu şuana kadar gördüğüm en yaratıcı tekel ismiydi galiba.

"Tuttuğum tek el senin elin."

"Ne?"

Kızılım şaşkın şaşkın bana bakarken bir elimle tekeli gösterdim.

Tuttuğum Tek-el Senin Elin.

"Aa, burası babamın en sevdiği tekel."

İşte babasıyla anlaşabileceğimiz bir konu.

"Artık benim de öyle o zaman hem size yakın."

Alakasını sorgulamazsak sevinirim.

"Bize yakın olduğu için mi en sevdiğin?"

Yüzünü buruşturduğun da alakasını sorguladığını farkettim. Ben oda düşünmez diye ummuştum. Ne deseydim ki şimdi,

"Sana yakın olan herşey, benim favorim bebeğim."

En iyisi dalgaya vurmaktı. Ses tonumdan belliydi dalga geçtiğim, her şakanın altında bir gerçek vardır kelimesinin de en büyük örneklerindendi.

Kolumu omuzuna atıp sırıttığım da oda cilve yapar gibi bakmıştı. Mesela tam şuan hazır onun evine giderken, babası gelene kadar onu yiyebilirdim.

"Sen yine de tüketme bunlardan canım."

Hanımcılığın kazanmayacağı bir konuydu bu. Üzgünüm prenses paspas ol de olurum ama bunu deme.

"O nedenmiş?"

"Zararlı?"

Bir an kahkaha atmaya başlamıştı, beklemiyormuşki irkilmişti.

"Ne gülüyorsun be!"

Çemkirişini yediğim.

"Paspas ol de içme deme güzellik."

"Pıspıs  ıl de ıcme dımı guzıllık."

Beni taklit ettiğinde sarılır gibi çekmiştim kendime. Sonra güle güle devam ettik yola hayatımın sonuna kadar sürse de olurdu.

GİNGER - gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin