susmuşum dünyanın dönüşlerine,
vızırtısız bir sinek dokunuşunda.
kasarken, gözlerimin en derin bakışını.
ya da
yatarken intiharın en ince kanadına.bir yerlere çakılırken, az önce çok mutlu olduğun yerden
ya da
uyanırken az önce, bir kızın orta kanadında.bakmışım en alçak yerlerden,
en güzel manzaralara.
kırgın bitişler,
ardından,
gülümseten kızgın hatıralar,bir güneş sıcaklığıyla kavurur,
bitirir,
eritir
en soğuk dağlarımı..sarsılmış bir bilimin ardına gizlenmiş
en yaralı dinazor fosiliyken
inanamadıklarım,bir kuşun,
bir kızılderili dumanından haber almasıyla başlar,
inanamadıklarıma yapılacak tüm yolculuklar.kayıp bir geçmişin ardından
yaşanmış bir gelecek gibi bitiverir yanımda
son haykırışlar,ya da
kurgulanmış bir yemindir iyilik
niyeti belli olmayan ama yapılan bir ibadet misali.
susarken gerçeklere arsızca,
hazırda kalmış birkaç hüsrana el sallar sevaplar.
ya da
yaşanacak bir kaç göz yaşına engel olur günahlar.
elimi atmışken en inandığım
yere,
kutsal bir zemin eşiğinde,
yaşlı bir vuslat bekler beni,
hem de ölümüne.ne kadar sussam da,
bir yerlerde
konuşturur tüm günahlar.kurban verirken
en önde kendimisonra da
beni,bu yerde,
beni,
bana kurban eder
yaptığım tüm sevaplar.bu gece yarısı bunca sevaptan sonra
beni bir kadeh günah paklar.