Bölüm 14

26.6K 1.3K 94
                                    

"Açıktım..." dedim elimdeki kalemi fırlatarak. Miyase, dosyadan başını kaldırarak bana baktı. Sonra da saatine...

"İyi ama saat on bir." demişti.

"Demek ki uzmanlar boşuna sabah kahvaltısının önemi vurgulamıyor." dediğimde

"Sabah kahvaltısı yapmadın mı?" diye sorduğunda güldüm.

"Miyase, dalga mı geçiyorsun. Sabah bir gözümü on dakika da diğer gözümü bir saatte açıyorum." dedim.

"Anlamadım o nasıl oluyor?." diye sorduğunda güldüm. Bazen bu kız bana çok saf olarak görünüyordu.

"Sabah abimin sesini duymamak için alarm kuruyorum. Alarm on dakika boyunca çalıyor. Tek gözümü açarak on dakika sonra alarmı kapatıyorum. Bir saat sonra da abim geliyor diğer gözümü açıyorum. Sonrası da malum." diyerek kısaca özetledim.

"Sonuç olarak kahvaltı yapmıyorsun." dediğinde.

"Eh yâni." dedim.

"Giyimine bu kadar çaba göstereceğini kahvaltı yapan."

"Bak işte o hiç olmaz." dedim.

"O zaman böyle aç kalırsın." demişti tekrar önüne dönerek. İçimden şu repliği söyledim 'zalımın kızı'

"Abim bu işleri üstümüze yıkmasaydı kahvaltıya giderdim. Artık burada yemek yiyeceğiz." dedikten sonra Miyase'ye baktım hiç oralı değildi.
"Hey, senin içinde sipariş veriyorum."

"Gerek yok Sinan, ben henüz açıkmadım." dediğinde. Elimdeki telefonu işaret ederek.

"Olmaz biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar. Ben, bugüne kadar kimsenin karşısında yemek yemedim. Eğer eşlik etmeyeceksen söylemiyorum." dedim. Elimden telefonu bırakınca.

"Peki madem aç kalma. Ben, domatesli tost istiyorum." dediğinde güldüm. İşte böyle...

"Bir tost yeter mi?" diye sordum.

"Evet, yeterli." dediğinde.

"İyi bakalım. Beş tane tost yanına da çay mis gibi olur." dedim. Sipariş için mesaj atarken.

"Beş tane mi?" diye sorduğunda.

"Evet, neden şaşırdın?" diye sordum. Yanlış bir şey mi söylemiştim.

"Yo öylesine sordum." diyerek eline diğer dosyayı almıştı.

  Bende sesimi çıkarmadan siparişimi verdim. Sipariş yarım saat içinde gelmişti. Çalışma masasının boş tarafına geçerek kutları açtım. Çayı getiren bayan çıktıktan sonra.

"Hadi Miyase." dedim. Miyase yerinden kalkarak yanıma geldi. Aynı şekilde karşıma oturduğunda.

"Burada iki tane var." demişti. Miyase sorusunu sormadan tostan koca bir ısırık aldığım için ağzım dolu konuştum.

"Hepsi bitecek Miyase, istersen yarış yapalım?" diye sorduğumda .

"Yok ben almayayım istesemde senin hızına yetişemem." demişti.

"Peki..." diyerek yemeğime devam ettim. Çayım bitince ikincisini söylemiştim. Ben, üçüncü tostumu bitirirken Miyase yeni ikincisine geçmişti.

"Sen, çok zayıflamışsın." dedim. Miyase'yi en son gördüğüm de yüzü çökük değildi. Bir insan on günde ne kadar zayıflayabilirdi ki..

"Öyle mi?." diyerek geçiştirir gibi yaptı.

"Abimle bir sorun mu var?" diye sorduğumda başını olumsuz anlamda salladı.

"Hayır, bir sorun yok." demişti. En son gördüğüm de pek bir eğleniyorlardı. Ne gibi bir sorun olabilirdi ki benimki de soruydu.

"Abim değilse sorunun ne?." diye sordum. İlk gördüğümde de gözlerinde acı vardı. Şimdi de acı var.

"İyiyim Sinan, bir sorun yok. Sırf zayıfladım diye sorunum olmak zorunda mı?" diye sordu.

"Sende haklısın ben kimim..." derken ağzını açacaktı ki kapı çaldı. "Gir." dememle biri başını uzatarak.

"Sinan bey bizim toplantımız varda işiniz ne zamana biter..." diye sorduğunda Miyase'ye baktım.

"İşimiz bitti birazdan çıkarız." dediğimde adını tam net bilmediğim çocuk kokudan rahatsız olmalı ki.

"Peki, Sinan bey. Biz birazdan geliriz." diyerek çıktı. Hemen ardından Miyase gülerek.

"Surat ifadesini gördün mü?" diye sorduğunda.

"Görmez miyim?. Sen, dosyaları topla bende pencereleri açıyorum hava alsın.
 
   Kısa bir süre sonra toplantı odasından çıkarak benim odama geçtik. Benim odamda koltuk olduğu için daha rahat ederiz diye düşünmüştüm. Miyase ile yine karşılıklı oturduğumuzda.

"Bu tost bitecek." diyerek yarım bıraktığı tostu uzattım.

"Senden kaçış yok değil mi?" diye sorduğunda burnumu kaşıdım.

"Aslında bir yolu var. Abim ona söylersen benden kurtulabilirsin." dediğimde yine alınmış olmalı ki.

"Neden benimle çalışmak çok mu kötü sana rahatsızlık mı veriyor?."

"Hayda buyur buradan yak. Bak güzelim az önce bunu tırnak içinde söylüyorum 'senden kaçış yok mu' dedin. Bende bir yolunun olduğunu söyledim. Neden herkes faturayı bana kesiyor..."

"Ben, senin kızın değilim." demişti. Ya sabır ben neyle sınanıyorum böyle.

"Onca şey söyledim sadece burasını mı aldın. Hayır, seni de çözemiyorum ki sarışın derim ağlarsın, mavi göz derim alınırsın, güzelim dediğimde trip yerim. Şimdi sen, bana söyle. Sinan ne yapsın?" diye sordum.

"Çok basit benim bir adım var. Miyase, desen yeter." dediğinde.

"Ah Miyase, cidden seninle uğraşmak çok zor. Abime Allah kolaylık versin." dediğimde bana dosya uzattı.

"Artık işe mi dönsek." dediğinde.

"Bize bir kahve yaparsan neden olmasın." dedim gülerek.

"Az önce iki bardak çay artı yanında tost yedin. Senin nasıl bir miden var?.." diye sorduğunda ayak ayak üstüne attım.

"Sonuç?" diye sordum.

"Peki peki gidip iki kahve yapıyorum. Ama sonra iş başka bir şey istemek ya da yapmak yok." demişti.

"Kadınlar ne derse o olur..." derken ayağa kalkarak.

"Sözlerine dikkat et ve bana bir daha kadın deme. Anlaşıldı..." diyerek topuğuna vura vura gitti.

"Söylemem matmazel..."

Meğer ki mutsuzluk yalnızlıktan değilmiş. Kalbini birinin çaptırmamasındanmış.

İÇİMDEKİ SEN 👑 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin