00:13

14.5K 989 622
                                    

Dersin bitişini belirten zil sınıfta yankılandığında herkes kalkmaya başlamıştı. Ben hala oturuyor ve boş gözlerle tahtaya bakıyordum.

"Ben rehberliğe gidiyorum kanka. Direk eve gideyim mi çıkınca yoksa seni bekleyeyim mi?" dedi Enes yerinden ayaklanıp.

"Bekleme." dedim. "Evde misafir var. Burada falan çalışırım ben."

"Tamam hadi görüşürüz." dedi ve el sallayarak gitti.

"Pişt Batu." dedim karşı sıramda oturan Batu'ya dönerek.

"Rehberliğinden sonra ne yapıyorsun? Yine kütüphaneye gideceksen birlikte gidelim mi?" diye sordum ardından.

"Aslında gidecektim ama dayım şehirdışında pazar alışverişi yapmam lazım. Ama benimle pazara gelebilirsin."

"Pazara mı?" dedim gülerek. "Ne yapayım ben orada?"

"Poşet taşımama yardım edersin. Bu 172'lik cüsseme rağmen zorlanıyorum ne yaparsın. Gerçi sen de çok zayıfsın ama 2 poşet taşırsın herhalde."

"Ya hemen geldiğime karar verdin yani."

"Evet sonra ben seni kütüphaneye de bırakırım bak." dedi sevimli bir gülümsemeyle.

"Harika seçenekler sunuyorsun gerçekten." dedim ona takliden gülümseyerek.

"Hayır demiyorsun o zaman."

"Ben en son ne zaman pazara gittim hatırlamıyorum." dedim.

Gamzesi yine kendini belli ederken göz kırpttı. "Hatırlarsın tekrar görünce."

"İyi be tamam."

"Bu evet demek mi?"

"Evet."

"Ya yerim seni. Dur sarılacağım gelip."

Benim bir şey dememe kalmadan yerinden kalkıp yanıma geldi eğilip kollarını sırtıma doladı, kollarım vücudumun iki yanında asılı kalırken hareket edemiyordum. Burnum boynuna değiyordu. Aldığım nefes ile kokusu içime doldu. Daha önce nasıl koktuğunu hiç farketmediğimi hatta düşünmediğimi farkettim. Ama şu an bu konumdayken bu kokunun ne denli hoş olduğunu düşünmeden edemiyordum. Erkeksi bir koku değildi hatta cinsiyet belirtebilecek bir koku da değildi. Tertemiz bir kokuydu. Sabun kokusu gibi denebilirdi ellerinizi yıkadıktan sonra ,ellerim ne güzel kokuyor, diye düşündürten sabunlar gibi.

Geri çekildiğinde boğazım kurumuş gibi hissediyordum.

"Ben markete gideceğim o zaman. Su ve çubuk kraker alırım. Gelecek misin?" dedim aceleyle.

"Tennefüste cici bebe yedim ve süt içtim. Yani tokum. Sen git." diye mırıldandı. Cici bebeyi öyle ciddi bir sevgiyle söylemişti ki gülmeden edemedim. Salak çocuk cidden büyük bir aşkla cici bebe alıp yiyiyordu.

"Tamam." diyerek başımı salladım. O da başını sallayıp yanımdan geriye gidip geri sırasına oturdu.

Ani bir hareketle kalkıp başka bir şey demeden sınıftan çıktım ve derin bir nefes aldım. Az önce ne olmuştu?

...

"Pazar nerede peki?" diye sordum, dar kaldırımda hızlı adımlarla yürüyorduk. Bu yoldan yürümekten nefret etme sebebim asla birilerine çarpmadan yürüyememekti. Yani İstanbul değil küçücük sehirde yaşıyorduk bu ne işkenceydi?

"Avm'nin arkasında pazar yeri var ya. Orası işte." diye açıkladi Batu.

"Orada pazar yer mi var?"

"Yuh Erçin! Buralı olan sensin ben 5 haftadır falan burada yaşıyorum." dedi şaşkınlıkla.

"Dalga geçtim be. O kadar da değil. Ama pazar alışverişi yapmam gerekmedi ki hiç. Normal olurdu bilmemem."

Batu başını sağa sola sallayarak gözlerini kapatıp açtı. "Hala pes diyorum."

Nihayet Avm'nin önüne geldiğimizde sağına dönüp yürumeye devam etti. Peşinden sırtını izleyerek ilerliyordum.

Keskin balık kokusu burnuma dolduğunda pazar yerine geldiğimizi anlamak zor değildi.

"Umarım balık almayacaksındır." dedim.

"Yok almayacağım." diyerek güldü. "Ama fırında balık güzel yaparım ben öyle deme."

"Yemek yapıyor musun?" dedim kaşlarımı havaya kaldırarak.

"Tabiki de. Neden buradayız sanıyorsun?"

"Ne bileyim?" diye söylendim.

"Bilmelisin. Erkekler yemek bilmez diye bir kaide yok çünkü."

"Neyse bu akşam yumurtalı ıspanak yapacağım. Bir de fasulye, domates, soğan, patates ve kereviz almam lazım." diyerek konuşmaya devam etti Batu.

"Vay anasını." dedim şaşkınlıkla. "Seni alan yaşadı."

"Tabiki de." diyerek göz kırpttı. "Harika eş adayıyım."

"Kereviz ne işe yarıyor?" dememe karşın kahkaha attı.

Elini omzuma koyarak hafifce sıktı. "Öğrenecek çok şeyin var çırak."

Pazar yeri gerçekten hafızamdan silinmişti. "En iyi domatesler burada!" veyahut "Gel abla gel patlıcana gel." yakarışları kulağımda şiddetle yankılanıp zihnime leke bırakıyordu.

"İlk yerden niye almıyorsun bak orada sebzeler var." dedim önümüzdeki tezgahı işaret ederek.

"O pahalı ve çok güzel değil." dedi Batu bilmiş bir tavırla.

"Ne fark eder ki?" dememe karşın göz devirdi. Tamam gerçekten pazar ne bilmiyordum.

Biraz yürüdükten sonra bir tezgahın önünde durduk. Batu sebzeleri alıcı gözle süzerken anın saçmalığına gülmemek için zor duruyordum.

"Abi 1 kilo domates ve soğan alacağım ama seçebilir miyim?"

"Hepsi güzel sebzelerimin."

"Tamam o zaman almayayım." dedi Batu omuz silkerek.

Pazarcının "Tamam seç." demesiyle Batu zafer kazanmış bir şekilde gülümsedi.

O sebzeleri seçerken belgesel izlercesine onu izliyordum.Bir sonraki yerlerde de farklı taktikler izleyerek uzman bir alısveriş yapıyordu. Sonra poşetleri bana verip ciddiyetle işine devam ediyordu. Ki ben bunu asla yapamazdım.

"Bu ne?" dedim önümde durduğumuz tezgahtaki yeşil bir şeyi göstererek. "Kereviz almayacak mıydın sen?"

"Erçin." dedi Batu eline aldıği şeyi yüzüme yaklaştırarak. "Bu zaten kereviz."

Yüzündeki ciddi ifadeye baktım o da bana bakmaya devam ediyordu. Aynı anda kahkaha atmaya başladık.

"Gerçekten seni alacak yaşamadı Erçin." dedi kahkalarının arasından.

"Olsun." dedim. "O da şansına küssün."

"Küssün." dedi beni tekrar ederek.

"Ne yapalım biliyor musun?" diye devam etti. "Bir gün bize gel mastercheflik yeteneklerimi göstereyim biraz yemek öğrendin."

"Makul bir teklif ama yemeği sana yaptırır izlerim." dedim sırıtarak.

"Sen öyle sen." dedi gözlerini kısarak. Sonra pazarın çıkışına doğru yöneldi.

....

Bu bölümu aşırı sevdim ben arkadaşlarr ckskfksmdn

Veeeee hikayeye yazdiğım en uzun bölüm oldu nerede tebriklerim???

ÇOK YORUM İSTİYOM HADİ ALLAHA EMANET BI DE BÖLÜM ATLAMAYIN

Çek Beni Kendine (Boyxboy)Where stories live. Discover now