Direniş - On Altıncı Bölüm / Transformasyon

4K 363 16
                                    


Lütfen oy ve yorumlarınızı esirgemeyin!

Denitsa

Karanlık oda sürekli üstüme geliyor. Bunu hissedebiliyorum.

Yanımdaki Cveti'yi dürtmeye çalışıyorum. Bu korkunç cehennemde nasıl uyuyabiliyor? Duvarları üstüme üstüme gelip karanlığı içime işlerken ben, sadece durup Cveti'ye sarılabiliyorum.

Elliye yakın defa dürtüşümden sonra genç kız, koca kahverengi gözlerini kapayıp açıyor. "Ne var Deny?"

"Burada kötü hissediyorum, mekan değiştirelim." Biraz daha dürtüyorum.

"Öncelikle beni dürtmeyi kes." Cveti yatar pozisyondan oturur hale geçiyor ve iki üç defa esnedikten sonra konuşuyor. "Pekala, anlat bakalım sorun ne?"

"Cveti, şu duvarları görmediğini söyleme bana. Üstümüze üstümüze geliyor, berbat bir his. Işık doğru dürüst yok. Ben burada ölüyorum."

Cveti omuz silkiyor. "Pekala, öl. Çünkü dışarıdaki Roxieler de seni öldürecek."

"Gece karanlığında çıkarsak-"

"Bu son demiştim sana. Burada rahat edemeyeceksen başka yer yok. Bulgaristan'dan geriye kalanları biliyorsun, harabede yaşamamızdan daha iyidir burası."

"Pekala, ben gidiyorum."

"Görüşürüz." Cveti umursamadan yeniden uyumaya koyuluyor. Bense sinir küpü halinde yanıma bıçağım ve sırt çantamı alıp, kutu gibi odanın miniminnacık kapısından çıkmaya çabalıyorum.

Etrafta korkunç bir sessizlik var. Görünürde ise Roxie yok. Veliko Tırnovo'nun eski halini aklıma getirince, ağlamadan edemiyorum. Evrenler ötesinden gelen bu yaratıklar, tüm ailemi, tüm arkadaşlarımı katletmişti. Geriye sadece Cveti ve ben kalmıştık ve şimdi, yalnız bir şekilde ölümümü bekliyorum.

"Na Hyumään!" Arkamda duyduğum sesle, bir Roxie'yi görüyorum. Bana doğru silahını doğrulturken donakalıyorum, elimden bıçağım düşüyor. Ve öylece ölüme doğru gidiyorum.

Roxie silahını tam kalbime sıktığında acı tüm bedenime yayılıyor ve öylece yere çöküyorum.

Ölüm bu herhalde. Bu kadar soğuk, iğrenç bir şey. Her zaman huzurlu denilirdi ya, bu ne o halde? Cehenneme mi gideceğim? Hayır, hiçliğe karışacağım. Sevdiklerimle bağımız olmayacak.

Karanlıkta doğdum, ve karanlığa gideceğim.

* * *

Cveti

Gözlerim Deny'i arıyor. Bu kutu gibi odada birini görmemek imkansız ama yine de bakınıyorum. Gerçekten kaçmış olamaz değil mi? Yanı mümkün olmamalı.

Sırt çantasını ve bıçağını da almış, gerçekten kaçmış. Sinirlenip elime tabancamı alıyorum ve minik odanın çıkışına yöneliyorum.

Dışarıda mutlak bir soğuk ve karanlık var. Sessizliğe karışmış ölüm kokusunu almamam imkansız. Veliko Tırnovo'nun eski halinden eser yok. Yavaş adımlarla ilerliyorum.

"Deny?" Fısıldarcasına ona sesleniyorum. "Tanrı aşkına Deny, neredesin?"

Ve ayağım bir şeye takılıp ben yere düşerken, gözlerimin tam önünde Denitsa'nın kan döken göğsü bulunuyor.

Denitsa'nın ölüsüyle karşılaşınca çığlığı basıyorum ve arkama dahi bakmadan koşmaya başlıyorum.

* * *

Kelsey

Elimdeki kağıtları karıştırırken bakışlarım sürekli Rhys'e ait olanlardan kaçıyor. Onunla yaşadığımız o olayın aramızda kaldığını umarak, Theodora'nın çaldığı belgeleri karıştırıyorum. Elimdeki kağıtta beliren çizimle gözlerim hüzünle açılırken, disk çizimini inceliyorum. Yanında yazan Roxie harflerini çevirmeye koyuluyorum, elimdeki sözlüğü karıştırıyorum. Tate ise bir anda elimden kağıdı çekip, gülümseyerek "Ben çeviririm." diyor.

"Burada bahsettiği şey bir değişim, geri dönüşüm tarzı ama insanlar üzerinde yapılıyor," Kaşları çatılırken okumaya devam ediyor. Hepimizin dikkati onun üzerinde. "Bu disk, göğsüne yerleştirildiği insanı yükseğe çıkarıyor." Başını aşağı yukarı salladıktan sonra bir kez daha kağıda odaklanıyor. "Ve yüksekte bir transformasyon üssü var. Buradaki çizimlere göre insanların derisi ve gözleri çıkarılıyor, iskeletine yeni parçalar ekleniyor ve deri Roxie tenine dönüştürülüp yeniden insana bağlanıyor. Böylece..." Yutkunuyor, korkmuş. Ama benim kadar değil. "Böylece insanlar Roxielere çevriliyor ve bize karşı savaştırılıyor."

Gözlerimin önü bulanıklaşıyor, nefes dahi alamıyorum. Kalbimde büyük bir ağırlık var çünkü aklımdaki iki farklı şey de beni delirtecek kadar önemli.

Herkes benim etrafıma üşüşünce, ağzımdan zorla kelimeler dökülüyor. "Bu...bunu rüyamda görmüştüm."

Ve sonrasında asıl cümle ağzımdan çıkıyor.

"Annem yaşıyor olabilir mi?"

DirenişWhere stories live. Discover now