Kahretsin! Emin onca ay dile gelmeyip en mutlu günümde dile gelip her şeyi anlatmıştı. En acısıysa Ozan'ın beni affetmeyecek olmasıydı. Ozan hızla giderken başımı kaldırarak Emin'e baktım. Onun geceden kalma halini bir kez daha görünce ne söyleyebilirim ki diye düşündüm. Söylesem de anlar mıydı?
"Bengü!" Atilla Dedenin sesiyle afallasamda çivilendiğim yerden koşar adımlarla uzaklaşarak Ozan'ı takip ettim. Salonun tam ortasında onun yakaladığımda "Ozan dur bekle..."demiş Ozan ise hızla yürümeye devam etmişti. "Lütfen beni dinle Ozan, her şeyi açıklayabilirim."dediğim anda Ozan kal gelmiş gibi olduğu yere çivilenmişti ama arkasını dönüp yüzme bakmak yerine sağ elini havaya kaldırarak "Sakın... Canın yansın istemiyorsan sakın." Demiş bense sarf ettiği sözden sonra hareketsizce kalakalmıştım.
"Ozan Bey dedeniniz emri..." Koruma şefi uyarır niteliğinde Ozan'ın önüne geçer gibi olmuştu ama Ozan'ın tek bir bakışı ona kaçacak delik aramasına yol açmıştı. Ozan dış kapıdan çıktığı anda omuzlarım yenilgiyle birlikte düşüp kalmıştı. Beynim öyle bir noktaya geldi ki değil düşünmek ne yöne gideceğimi dahi unutmuştum. Ben bitmiştim değil mi? İki kardeşin arasına nifak tohumu ekerek vasiyetimi imzalamış olmuştum değil mi?
"Gidenin arkasından öylece baka kalmak onu geri getirmez."
Keşke getirseydi. Keşke hiçbir şey yaşanmamış olsaydı. Ah Emin, neden o kadar içtin de kafayı buldun. Ben zaten zamanı gelince her şeyi anlatacaktım. "Bengü şöyle geçip karşıma otur. Seninle konuşacaklarım var." Arkama dönüp baktığımda Atilla dedenin oturmuş bana baktığını görmüştüm. Ne zaman gelip oraya oturmuştu.
"Dede önce Emin'e baksam durumu hiç iyi görünmüyordu?"
"Benden kaçman önemli değil Bengü önemli olan insanın kendinden kaçabilmesidir..." Tamam, oldu o zaman diyip baş selamı verip kaçmak istesem de "Ona sert bir kahve yaptır anca kendine gelir. Eğer gelmezse bana haber ver. Emin ayık değilken falakaya yatırmak daha kolay olur." Ah, Dedem ya neden her fırsatta alay ediyorsun hiç değişmeyeceksin...
"Peki, dede..."diyerek yanından ayrıldım. Düşüncelerim dörtnala koşarken ayaklarımın beni götürecek mecali yoktu. Emin'i bıraktığım yere geldiğimde masada uyur vaziyette bulmuştum. Emin başını masaya koymuş uyuyordu. Bende o sırada içeriye giren Suzan Ablaya iki tane sert kahve yapmasını söyledim. Suzan Abla gidince hemen Emin'in yanında ki boş sandalyeyi çekip yanına oturdum.
"Uyuyor musun yoksa dedemi başından savmak için uyuyor numarası mı yapıyorsun?"
Her zaman ki ses tonuyla olmasa da zayıf çıkan sesiyle "Her ikisi de..."diyerek beni geçiştirmişti. Bende halime yanmayıp aklıma gelen hinlikle bir soru yöneltim. "Şu dünkü kız adı Çiçek galiba sen ondan ayrıldığın için mi kendini derbedere çevirdin?"
Sorumla birlikte Emin Bey doğrularak bana dik dik bakmıştı. Demek ki neymiş Emin Beyi ayıltmak için kahve değil Çiçek gerekliymiş. "Saçmalama Yenge saçmalama..."derken bilincinin gayet açık olduğunu fark ettim. Emin Bey Çiçek'in adını duyunca böyle olduysa kendisini görürse ne yapardı acaba çok merak ediyorum.
"Şuan ki derdim Çiçek ya da senin aşk acın değil..."derken Emin daha çok delirerek "Yenge son kez ikaz ediyorum bana Çiçek deme!" Tam o sırada imdadıma kahveler yetişmişti. Emin ile birlikte kahve içerken ona nasıl söyleyeceğimi düşündüm. "Kahve midemi yaktı."dediğimde aç karnına içersen normaldir.
"Emin az önce burada olanlar..."derken dudağı sağ tarafa doğru kıvrıldı.
"Sen bittin Yenge Abim bu unutmaz..." Yok, artık anlamış mıydı? "Abimi öyle delirmiş seni de öyle bin pişman görünce senin kıskançlığının kurbanı olduğumu gayet iyi anladım." Bre adam sen ne ara bu kadar zeki oldun çıktın yoksa önceden de öyleydi de Ozan'ın gölgesinde mi kalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN YÜZÜ 🚬 BİZE SEN KALA 4
AdventureSakın unutma her şer de ya bir hayır vardır ya da BEN! Sevme beni. Ben, senin beni sevdiğin kadar Sevemem. Canın yanar yok olursun...