2 Hafta Sonra;

"Tamam geliyorum."

Emir'e cevap verip mutfaktan çıktım. Salona girip ne olduğunu soran bakışlar attım.

"Yaklaşık 2 dakikadır sana ters ters bakıyorum ve sen beni izliyorsun. Ne olduğunu söylemen için davetiye mi vereyim?"

Sitemle soludum. Bu çocuk tam bir aptaldı.

"Lan cevap versene!"

"Emir'ciğim, bu yaşta adam öldürmek istemiyorum!"

"Sen kaşındın."

Üstüne atlayıp yüzüne bir tokat geçirdim.

Hâlâ tepkisizdi bu.

"Lan Emir seni şamar manyağı yaparım yemin ediyorum."

O sırada kapı çaldı.

"Bak senin kurtarıcın geldi, acaba kim?"

Büyük ihtimalle Kayra olduğu için kapı deliğinden bakmadan açtım. Karşımda bir kargocu vardı.

"Buyrun, kime bakmıştınız?"

Adam, otoriter bir sesle konuştu.

"Minel Vera Soydan, sevgilinizin deyimiyle Cennetteki İnci Tanesi'ne bir kargo var."

"Hımm, benim."

İsmimin anlamı ilk kez bu kadar hoş gelmişti.

Bir dakika, benim sakinleşmemem gerekiyordu.

"Şuraya bir imza atarsanız sevinirim."

İmzayı atıp kapıyı kapattım. Elimdeki kutuyla salona ilerledim. Salonda yoktu.

"Ulan Emir, seni dövmezsem şerefsizim."

İnsan cevap verirdi, pardon insan dedim.

"Ayı, neredesin?"

Kutuya bir bakış attım.

"Bak kutudan bok çıkarsa kafanı duvarlara sürter, seni camdan sarkıtırım."

Her zaman ki gibi cevap gelmedi. Kutuyu açtım ve tahmin edin ne oldu?

İçinden bir kutu daha çıktı.

"Lan it! Dalga mı geçiyorsun!?"

O kutuyu da açtım ve sabrımın kıyısından bir çığlık attım.

"Yeteeer!"

Çıkan kutuyu da açtım. Yine bir kutu çıkmıştı. Ama bu kutu karton değildi. Kutuyu açtım ve içinde ki notu aldım.

Kapıya bak.

Eğer ben sadece kapıya bakmak için bu kadar kutu açtıysam Emir'in sonu hiç hayra alamet değildi.

Kapının önündeyken durup bağırdım.

"Bak seni öldüreceğim Emir."

Kapıyı açtığımda yine bir kutu vardı.

Ben bugün katil olacaktım.

Kutu küçüktü, içinde tabii ki not vardı.

Üst kata, odana gel.

"Ben senin oyuncağın değilim Emir!"

Sinirli adımlarla üst kata, odama çıktım. Odama girdiğimde her yer karanlıktı. Fakat balkondan ışık geliyordu.

Işığı açmadan balkona ilerledim. Balkon bir nevi teras gibiydi. Yani büyüktü.

Balkon led ışıklarla donatılmış, ortaya çok hoş bir masa kurulmuştu.

Aklımda bir soru, bunları Emir ne zaman yaptı?

Emir'i masada görünce yanına gidip sert bir tokat attım. Şiddete eğilimli biri haline getirmişti beni.

"Vera, sadece otur ve yemeğini ye."

"Yemek yemek için mi sinir krizi geçirdim ben it."

"Ya sadece sussana."

"Bak ben seni öldürürüm."

Beni susturma amacıyla üzerime eğildi. Dudaklarıma baktı ve ben utandığım an geri çekildi.

Bu küstahlıktı!

Daha fazla diretmeyip yerime oturdum. Masadaki yemekler güzeldi. Bunları Emir yapamazdı.

"Sen yapmadın di'mi bunları?"

"Ben yaptım."

"Sen bu kadar hamarat mısındır?"

"Sadece senin için, evet."

"Höst ayı."

Güldü ve yemeğe devam etti. Ben doyduğumu hissedince gökyüzüne döndüm. Emir'e dönseydim onu öldürebilirdim.

Yıldızları izlerken omzuma bir el dokundu.

"Emir ölüm fermanını imzaladın."

Sinirle arkama döndüğümde uzaylı görmüş masum köylü gibi kalmıştım.

"Hassiktir!"

Emir elinde bir yüzük kutusu, içinde bir yüzük, tek dizinin üstüne çökmüş karşımda duruyordu.

"Bak, bugün seni sinirlendirdiğimi biliyorum. Ama sen Cennetteki İnci Tanesi, sinirlenince de çok güzel parlıyorsun. Bugün, benim ölüm fermanımı imzaladığım gün değil. Bugün ne biliyor musun?"

Sustu ve cevap bekledi. Ben şok halinde kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Cennetteki İnci Tanesi, bu yüzüğü -her ne kadar sana layık olmasa da- kabul edip benim ömrümde ki tek parıldayan inci tanesi olur musun?"

Ağzım en az bin ton O harfi şeklinde açılmıştı.

"Ev-evet!"

Parmağıma yüzüğü taktığında sıkıca sarıldım ona. Tabii ki şimdi evlenmeyecektik. Ama en azından birkaç sene sonrayı garantilemiştik.

"Keşke annemde burada olsa ve senin gelini olacağını bilse.."

"Keşke be Mirza'm, keşke.."

minel vera|texting Where stories live. Discover now