6

1.4K 130 7
                                    

   Ilgaz Mercan'ın dediğine bir tepki vermedi, veremedi. Gözlerine bakmaya devam etti sadece geri gidemiyordu.

   Mercan birkaç saniye sonra ne dediğinin farkına varmış olacak ki kendisini bir adım geriye attı. Kıvırmak için bir şeyler gevelemek istiyordu ama kafasını toparlayamıyordu bir türlü. Hele ki Ilgaz gözlerine bakarken bu pek mümkün görünmüyordu. Bir şey demeden şarabından son yudumu aldı, sonra kadehi kaldırarak.

         "Ben şunu bir tazeliyim dedi."

   Karşılık beklemeden kendini odadan dışarı attı. Ilgaz hala o yöne bakıyordu. Mercan'ın bunu neden yaptığının o da farkında değildi. Ondan kaçamamıştı, nedenini sordu kendine bir cevabı yoktu, olması için de uğraşmadı. Silkelenip kitaplarla ilgilenmeye çalıştı.

   Mercan kadehini doldururken elleri titriyordu. Hissettiği şeylerin bilincine etkisi, onu istemediği şeyler yapmaya zorluyordu. Her bir hücresi ele geçirilmişti bu kadın tarafından

   Salonda volta atarken bir yandan da az önce yaptığı şeyi unutmak için hızlıca içiyordu. İçeriye doğru istemeyen adımlar atmaya başladı. Kapıya ulaştığında raflara bakınan Ilgaz'ı gördü. Çok geçmeden  raflardan eline bir kitap alıp koltuğa oturdu. Kitap, Kürk Mantolu Madonna idi. Ilgaz kitabın içini kurcalarken Mercan ona yaklaşıyordu. Kafasını kaldırdığında ona tebessüm etti.

         "Kitabı çok hırpalamışsın."

         " Sabahattin Ali'nin en sevdiğim kitabıdır bu, şöyle der; Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin." Bunları söylerken Ilgaz'ın yanına oturmuştu, devam etti  "O beni daha çok hırpaladı." 

   Tüm duyguları kuliste yaşardı Mercan. Sahneye indiğinde de oyununu kusursuzluk ile sergilerdi. Ama artık provalarını izleyen bir seyirci vardı. Ilgaz. Mercanı öyle etkiliyordu ki, tüm kırmızı çizgilerinin üstüne basa basa yürüyordu adeta. Doğruları yanlışlarıyla ittifak kurmuş üstüne üstüne yürüyorlardı, Mercan ise hiçbir şey yapamıyordu.
   
   Dudaklarını birbirine bastırıp Ilgaz'a doğru baktı. Ilgaz onun bu bakışlarını fark edince gözlerini ondan kaçırdı. Kitapla ilgilenmeye devam etti. Ama Mercan bakmaya devam etti.  Hayatını Ilgaz'dan önce ve sonra olmak üzere ikiye ayırıyordu, onu tanımadan önce nasıl olduğunu, neler yaptığını sordu kendine. Tek başına sandalyesi ile konuşan bir kadındı. Ondan sonrası için konuşamazdı, çünkü sonrası olmayacak, hep o olacaktı.

   Ilgaz kitabın kapağını kapattıktan sonra odayı şöyle bir süzdü tavana kadar olan kitaplıklar gözünü korkutmuştu. Mercan'a döndü sonra, hala aynı şekilde ona bakıyordu.

       "Bu kitapların hepsini okudun mu?"

       "Hayır." dedi hızlı ve emin bir şekilde

       "O zaman neden varlar."

       "Walter Benjamin'i tanıyor musun?"

       "Bilmiyorum farkında mısın ama ben de edebiyat okuyorum."

   Mercan onun bu küçük sitemine güldü ve ellerini kaldırıp geri çekildi eski halini aldığında kadehinden son yudumunu alıp önündeki sehpaya koydu

         "Bir röportajında buna benzer bir soruyu ona da sormuşlar, demiş ki; Kitaplar yalnız okunmak için değil, aynı zamanda birlikte yaşamak içindir. Bilmem anlatabiliyor muyum" Diyerek yapay bir şekilde öksürdü göz ucuyla da Ilgaz'a baktı onun komik mimiklerinin üstüne kahkaha attı, sonrasında omzuna bir yumruk yiyerek sesini bastırmaya çalıştı. Galiba sarhoş olmayı başarmıştı, koltuğa yayıldığı zaman saçma sapan gülüşleri devam ediyordu. Ilgaz'da ona bakıp bu haline gülmüştü. Yok yere karşılıklı gülüşüyorlardı.

Sanat Aşk İçindirWhere stories live. Discover now