~36.Bölüm~

9.4K 787 130
                                    

"Çok eşlilik konusunu daha önce neden dile getirdiğinizi merak ediyorum."

Yüzüme bakıp bir süre sessiz kaldı. Aslında yüzüme bakıyor gibi değil de orada manevi bir şey görür gibi bakıyordu gözleri.

"Aslında bu Ömer'in fikriydi. Kendisi benim en yakın arkadaşım olur."

Hümeyra sağ olsun, bunu zaten biliyordum. Peçemin altından gülümsedim.

"Sana dün söylemiştim. O rüyayı gördüğümden beri senden kaçar oldum. Çok korkmuştum, çok şaşırmıştım. Sonunda bir gün camiideyken bu derdimi Ömer'e açtım. Anlattıkça rahatladım. O da bana böyle bir öneri sundu. İlk başta 'öyle bir soru sormalısın ki farkı anlayabilesin. Farkı gördükçe de işin çok daha kolaylaşacak' dedi. Ben de ne yapmam gerektiğini sordum. Çünkü o zamanlar doğru düzgün bir şey düşünemiyordum. O kadar boşluktaydım ki Ömer olmasaydı ne yapardım bilmiyorum. Allah ondan razı olsun."dedi ve Ömer görecekmiş gibi gülümsedi. "Bana çok eşlilik ile ilgili bir soru sormamı önerdi. 'Biri nefsi için cevap verecek, diğeri Allah rızası için' dedi. Ve tam dediği gibi oldu. Mukaddes hanım istemedi ama sen tereddüt bile etmedin."deyip tekrar gülümsedi. Bakışları o kadar manevi kokuyordu ki.

"Ama sakın yanlış anlama. Benim asla öyle bir niyetim yoktu. Olamaz da. Benim aklımın ucundan bile geçmedi. Sadece Ömer 'onları dene' dedi. Ben de kalbim mutmain olsun diye denemek istedim. Kur'an'ı Kerim her çağa ayrı hitap eder. Peygamber Efendimiz (SAV) döneminde öyle gerekiyormuş, öyle olmuş. Lakin bizim devrimizde böyle bir şeye gerek yok. Şartlar bunu gerektirmiyor. Yüce Allah her zaman ve ilk önce bir tane eş önerir. Peygamber Efendimiz (SAV) döneminde ki gibi şartlar bugün olmadığına göre buna gerek de yok."

Böyle bir cevap bekliyordum. Aldığım için de çok mutluydum. Allah senden razı olsun Ahmet. Sen de, Ömer de çok güzel insanlarsınız.

"Bu cevap senin için yeterli oldu mu?"

Peçemin ardından tekrar gülümsedim ve başımı salladım.

"Başka sormak istediğin veya kafana takılan bir şey varsa lütfen çekinmeden söyle Ceylan. İçinde hiçbir şüphe kalsın istemiyorum."

"Size dair içimde hiçbir zaman bir şüphe oluşmadı ki. Size tuhaf bir şekilde her zaman güvendim. Sanırım bunun sebebi alnınızdaki secde izi..."deyince Ahmet'in bir an afalladı,  gözleri doldu.

"Ne dedin sen... Secde izi mi?"

"Evet. İlk başlarda bakıp bakıp bunun ne olduğunu anlamaya çalıştım. Hani tanıdık bir yüz görmüş gibi olur ama bir türlü hatırlamazsınız ya başlarda öyle zannettim ama meğerse gördüğüm şey bambaşkaydı ve bunu çok sonra fark ettim. Bana güven veren şey hep o secde iziydi."

"Sana bir şey söyleyeceğim ama inanmayacaksın."

"Nedir?"

"Ben de başından beri sende aynı şeyi görüyorum. Kitaplarda okurken hep secde izinin nasıl bir şey olduğunu merak ederdim. Sana her gözüm çarptığında alnındaki o nurun secde izi olduğunu anladım. Bu çok ilginç... İnsanın tesadüf diyesi asla gelmiyor. Bu ilahi bir tevafuk Ceylan."

Benim de gözlerim dolmuştu. Allah'ım biz neler yaşıyoruz böyle?

"Ceylan sana bir şey sormak istiyorum."

"Evet?"

"En büyük hayalin nedir? Veya şöyle sorayım. Bana hayallerinden bahseder misin?"

"En büyük hayalim her müslümanınki gibi elbette şehit olmak lakin şehit olmayı hak etmek için şehit gibi yaşamak gerekiyor. Dahası şehadetine şahit tutman gerekiyor. En başta Allah'ı..."

          

Beni hayranlıkla dinliyordu.

"Devam et lütfen."

"Benim her zaman en çok istediğim Allah'ı iki cihanda da razı etmek ama bir gün Nureddin Yıldız hocanın namaz sohbetlerinden birini izlerken çok ilginç bir şey söylemişti ve bu benim oldukça dikkatimi çekmişti."

"Namaz vakfı..."

"Evet evet."deyip gözlerim ışıldarcasına gülümsedim. Nasıl bilmişti bunu? "O gün bugündür hep aklımda namaz vakfı kurmak vardı."

"Benim de en büyük hayallerimden biri namaz vakfı kurmak. Hatta birkaç aydır Ömer ile bu konu üzerinde çalışıyoruz."

"Bütün bu olanlara inanamıyorum. Bu yaşanılanlar gerçekten tevafuk mu yoksa ben rüya mı görüyorum?"dedim hayretimi koruyarak.

"Bizim tanışmamız hiçbir zaman tesadüf olmadı Ceylan. Bu hayatta hiçbir şey tesadüf üzerine kurulmaz. Her şeyin bir nedeni olduğu gibi her insanın bu dünyada bir vazifesi vardır. Allah'ın herkes için bir planı vardır. Benim seni rüyamda görmem, bütün bu olanlar tamamen Yüce Allah'ın planı. O ne derse öyle ilerliyor her şey."

"Haklısınız."diyebildim sadece.

"Ana konulara geçmeden önce tekrar sormak zorunda hissediyorum kendimi. Aklına takılan bir şey var mı?"

"Dediğim gibi sizin hakkınızda aklımda hiçbir zaman bir şüphe yoktu. Bu yüzden hayır. Ama sizin bana sormak istediğiniz bir şey varsa sorun lütfen."

"Pekâlâ. Aslında benim de seninle ilgili bir şüphem yok ama merak ettiğim bir şey var?"

"Buyurun lütfen?"

"Sevdiğin biri var mı?"deyince dondum kaldım. "Beni yanlış anlamanı istemem. Bu eş adayları için önemli bir konu biliyorsun. Ben içimdekini bitirmeye çalışıyorum. Ve sana bunu sormak zorundayım çünkü..."

"Aslında yoktu."deyip sözünü kestim. "Ama artık var sanırım."deyip utançla bakışlarımı kaçırdım. Ona tek sevdiğim sensin ve sen oldun diye nasıl söylerdim.

"Anlamadım?"diye gözlerini kıstı.

"Şey ben bunu nasıl söylerim bilmiyorum. Kendimi bunun için pek hazır hissetmiyorum."

"Benim yanımda rahat olabilirsin. Bak ben sana her şeyimi anlatıyorum. İleri de bir hayat kuracağız inşaAllah seninle. O yüzden sen de çekinmeden anlat lütfen."dedi sakin ses tonu ile.

"Konu şu ki, eğer başka bir sevdiğim olsaydı  sizinle görüşmeyi kabul etmezdim zaten."

Ahmet şaşırdı. Sonra da ağır ağır gülümsedi. Gülen gözleri hiç solmuyordu. Gülümsemesi huzur vericiydi.

"Pekâlâ. Bunları atlattığımıza göre asıl şeyleri konuşmanın vakti geldi sanırım."

Başımı salladım. Utançtan hiç başımı kaldıramadım. Konuyu değiştirmesi benim için çok iyi olmuştu. Lakin son anda aklıma gelen şeyle gözlerimi yüzüne çektim refleks ile. Az kalsın unutuyordum. Ela ona çocukluk aşkı mevzusunu açıklamamı tembih etmişti. Bu mevzunun anlatılması da benim için kolay bir şey değildi. Nasıl açıklayacağım hiç bilmiyordum.

"Aslında-" Garson bir çocuğun gelmesi ile sözüm kesildi. Sanırım çayları değiştirmeye gelmişti. Taze çayları bırakıp gitti.

Ahmet çayından bir yudum alıp konuya girdi.

"Rahmetli dedem hep şöyle derdi. Hayırlı işler ertelenmeye gelmez. Hemen yapılmalı bereket açısından diye. Ben söz, nişan ve düğünün bir hafta içerisinde yapılması taraftarıyım. Annem ve babam da benimle aynı fikirde."

Hayallerinin hepsi bu kitapta toplanmış,sadece ben doktor olmak istiyorum,hatta ve hatta gelecekte ki eşimde istediğim meslekler ve iman da var...

6mo ago

Nasıl çay içiyon

1y ago

1
YÜREĞİME GÜLÜMSEWhere stories live. Discover now