🌷1🌷

44 7 0
                                    

şarkı | epiphany - bts

Kim Namjoon ağzındaki şekeri emerken karşısına çıkan bir tenekeye daha tekme attı ve uzaklaşmasını sağladı. Sinirliydi. Etraftaki her şeye, herkese oldukça sinirliydi. Dünyadan ve yaşamaktan iliklerine kadar nefret ediyordu.

Nefreti için oldukça geçerli sebepleri vardı. Sahip olduğu sevgiden yoksun bir aile, maddi sıkıntıları, etraftaki sahte insanlar. Uzun zamandır kalbi, sevgi duygusunu tatmamıştı. Hiçbir şekilde. Ne sevmeye değer biri yer edinmişti hayatında ne de kendisi sevilmeye değer biriydi.

Karşısındaki okulun tabelasına baktığında derin bir iç çekti. Zekiliği sayesinde ilklerde olan üniversitelerin birine girebilmişti ama ilk aylardan buna pişman olmuştu bile. Uyum sağlayamıyordu. Bu insanlara, bu ortamlara hiç mi hiç yakışmıyordu, yakışamıyordu.

Ağzında döndürdüğü lolipopunu biraz daha emip yanındaki çöpe attı ve bahçeye girdi. Rahatsız olduğunu hissetse de artık buna alışmalıydı. Zaten kimsenin de onu önemsediği yokken neden gergindi, anlam veremiyordu.

Ortada bir gerçek vardı ve Kim Namjoon o gerçeği çok iyi biliyordu. Etrafında bulunan herkes ondan nefret ediyordu.

Kendisine atılan her bakışta, söylenen her sözcükte bunu anlayabiliyordu. İnsanlar onunla konuşmaya katlanamıyormuş gibiydi, onu sevmedikleri bariz ortadaydı. Bu da Namjoon'un işine gelirdi aslında. Yalnız olmak, kimseyle iletişim kurmamak ve bununla beraber sürekli kulaklıklarıyla gezmek işine gelen bir şeydi.

Bazen derdini paylaşabileceği başka birilerinin olmaması, sevincini paylaşacağı arkadaşa sahip olmaması onu hüzünlendiriyor olsa da kabul etmeliydi, bunu kendisi istiyordu, tüm bu nefrete kendisi sebebiyet veriyordu. Dışarıdan davranışlarıyla kaba biri gibi görünüyordu ve o bunu düzeltmek için hiç uğraşmıyor, özür dilerim sözcüklerini ağzına bile almıyordu. Dışarıda bakan her insan onu it kopuk sınıfına koyup, ondan uzak kalmaya çalışıyordu ve o bunu bazı zamanlar dışında hiç umursamıyordu. Uzak kalmak istiyorlarsa kalabilirlerdi. Namjoon yine onlara aynı şekil davranmaya devam edecek ve eninde sonunda bu lanet okulu bitirip düzgün bir iş bulacaktı. Zorundaydı.

Babasının borçları için bir sürü yarı zamanlı işlerde debelenip tüm aileye bakmak zorunda olması, bir yandan da okulunu devam ettirmeye çalışması zaten onu yeterince yoruyordu. Bir de insan ilişkileri konusunda zaman harcayamazdı.

Hatta bazı zamanlar okulunu bırakmayı bile düşünmüştü. Okuduğu bölüm hayallerine hizmet etmeyen sıkıcı, sadece kolay iş bulması için seçtiği bir bölümdü ve o tüm bu pesimist hayatında optimist olmayı deneyip hayallerinin peşinden koşamayacak kadar korkaktı.

İşte bu yüzden,
Kim Namjoon tüm dünyadan nefret ediyordu ve tüm dünyanın da, ondan nefret ettiği su götürmez bir gerçekti.

Savsak adımlarıyla yürümeye devam etti. Bahçe güzel havanın getirisi olarak öğrenciler ile doluydu. Herkes gruplar halinde durmuş sohbet ediyordu. Kapüşonunu kafasına geçirdi ve kulaklarını kutsayan şarkı ile beraber açık kantine doğru yürüdü. Dersinin başlamasına daha yarım saat vardı ve o bu süreyi her zamanki yaptığı gibi bahçedeki kantin masasında oturarak geçirecekti.

Kulaklığı onun için vücudunun  bir uzvu gibiydi. Kimi insanlar başka kitaplar okuyup, dizi filmler izleyip kendini bu dünyadan soyutlarken Namjoon için şarkılar yeterliydi bu dünyayı unutması için. Gözlerinin önünde insanlar kulağındaki ses sayesinde yokmuş gibiydi.

Bir şey almadan oturmak yasak olduğu için derin bir nefesini verdi ve her zamanki yaptığı gibi sıcak elma çayı alıp geri oturdu.

Hava ister sıcak olsun ister soğuk, kesinlikle elma çayından vazgeçemiyordu. Zaten elmaya aşıktı, güneşli havalarda bu sıcak çayı içmemesi için bir sebebi yoktu. Tabi hava bazen bunaltıcı derecede oluyordu ve o, o zaman da aldığı çayını bekletiyor, soğumasından sonra içiyordu.

Reflection | NamjinWhere stories live. Discover now