⚘2⚘

32 7 0
                                    

şarkı | awake - bts

Seokjin bu hayata altın kaşıkla gelmişti.

Harika bir ailesi, çok fazlaca parası ve asla endişe etmemesi gereken parlak bir geleceği vardı. Toz pembe ceketini sürekli giyip okulda adından söz ettiriyor, en az Namjoon kadar tanınıyordu. Fakat kötü tanınan oğlanın aksine Seokjin için kurulan her cümle güzel iltifatlar ve saf ilgi barındırıyordu.

Herkes onun hayatının mükemmelliğini kendi hayatıymışçasına detaylı bir şekilde biliyor ve zararsız kıskançlıkta onu gıpta ediyordu. Özeniyorlar, onun gibi olmak istiyorlardı.

Sahip olduğu parası, nüfuslu ailesi bir yana herkes onun yakışıklılığına tutulur, yanlarından geçtiğinde ağızları salya akıtarak izlerlerdi. Fakat Seokjin hayatının anlatılanlar gibi olmadığını bizzat kendisi yaşadığı için tüm bu güzel cümlelerden, iltifatlardan kaçınmak istiyordu.

Kimse bilmiyordu ama Kim Seokjin, dış görünüşüne tahammül edemiyordu.

Aynadaki kişi hoşuna bir türlü gitmiyor, sahip olduğu vücudundaki her santimi bir şekilde kapatmaya çalışıyordu.

Somut örneği olarak asla kısa kollu giymez, yazları ince de olsa bir ceket bulundururdu üstünde. Herkesin tarz olmak için sürekli boyadığını düşündüğü saçlarını da aslında sahip olduğu kahvelikleri kapamak için boyardı.

Sahip olduğu para onun kendisini sevmesini sağlayamıyordu, aşırı korumacı ve baskıcı annesi, ailesi ise bunu önemseyecek kadar onunla randevuları dışında ilgilenmiyordu.

Öyle ki annesi onun dersleri ve ortamı ile kafayı bozmuş birisiydi. Sürekli yüksek notlar alması için bir sürü ders kurslarına gönderiyor, her bir adımını didik didik takip ettiriyordu. Ailesinin muhteşemliği her yerden yansısın diye evinin her bir köşesinde ayna bulundurmayı da eksik etmiyordu. Kendisi de kendisini oldukça beğenen bir kadın olduğu için aynalar onun cennetiydi.

Fakat farkında değildi ama onun cenneti olan aynalar, Seokjin için cehennemin yedi katından da beterdi. Hatta bu yüzden her yeri ayna dolu olan evi aksine odasında küçük bir parçası bile bulunmuyordu. Çünkü Seokjin ne zaman bir aynayla karşılaşsa strese giriyor ve vücudu karıncalanıyordu. Öyle ki aynadaki kendiyle bile göz göze gelemiyordu.

Kimsenin anlamayacağını düşünüp kimseye bu yaşadığı acı dolu anları anlatmamıştı. Kendisine dokunmak bile onun için katlanılmazdı. Çirkin olduğunu düşünüyordu ve katlanamadığı kendisini tamamen değiştirmek istiyordu.

Hastalık boyutunda olan bu rahatsızlığını düşünmek için vakti bile yoktu. Okulu, her dersinden ek olarak özel ders alması ve bu da yetmezmiş gibi yetenekli olması için gittiği diğer kurslar.. Küçükken en azından kurslarda istediğini yapabileceğini düşünüyordu. Piyano çalmak en büyük hayaliydi ama annesi onun keman çalmasını istediği için keman kursuna yazdırmıştı ve piyanonun tuşuna bile hiç dokunamamıştı.

Annesine kızamazdı. Onun geleceğini düşünüyordu. Öyle ki okulu biter bitmez evleneceği kişiyi bile kendisi seçmeye çalışıyordu.

Seokjin bazen hayatının çöp olduğunu düşünüyordu. Annesi ne derse onu yapıyor, bir hayale bile sahip olamıyordu.

Sürekli şık giyinmek zorunda olması, görmeye dayanamasa bile aynalardaki kendi yansımasına bakmak zorunda kalması, hayatının her bir anının annesi tarafından planlanması ve hiçbir şeyle uğraşmak zorunda kalmadığı için kendisini bir robot gibi hissetmesi farkına varmasa da her gün onu yavaşça öldürüyordu.

Hayatında her şeyin bir saati vardı ve o sadece, o saatlere uyup sonrasında gece yatağa erken giriyor ve annesi için doğru bir evlat oluyordu.

Reflection | NamjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin