🥀3🥀

32 10 1
                                    

şarkı | moonchild - rm

Seokjin gerginliğini masanın üstünde tuttuğu elleriyle oyalanarak atlatmaya çalışıyor, gamzeli çocuğu bekliyordu. Dünkü yaşadıkları konuşmanın ardından hemen ertesi gün randevumsu bir şey ayarlamasının yanlış anlaşılıp anlaşılmayacağından korkuyordu. Biraz saçma bir korkuydu. Sonuçta amaçları ders çalışmaktı.

Çok güzel çörekler yapan bir pastahanede buluşmayı teklif etmişti. Sevdiği yerin bu denli sessiz olması, burayı kafelere tercih etmesinin temel nedeniydi aslında.

İçini gıcıklayan başka bir olay vardıysa o da annesine yalan söyleyip buraya gelmiş olmasıydı. Üstelik güç bela gerçekleştirebilmişti bunu. Kalbi sıkışacak kadar sancılanmıştı ve boynunda terin yavaşça aşağı kaymasının ürpertisini bile hissetmişti o esnada. Ama annesi kendisine yalan söyleyemeyeceğinden adı kadar emin olduğu için başından savar gibi güzel oğlunu onaylamıştı. Alışveriş yapmaya çıkmasına izin vermişti.

Seokjin kolundaki parlak gümüş saate baktı ve geriye yaslandı. Neden böylesine heyecanlı olduğunu bilemiyordu bir türlü.

Açılan kapı sesiyle kapıya döndü ve bu sefer gelen kişinin beklediği kişi olduğunu görünce güzel gülümsemesinin yüzünde yer edinmesine izin verdi. Sonunda, diye içinden geçirdi.

Savsak adımlarla içeriye giren Namjoon, kendisi için ayağa kalkmış olan oğlanı görmezden geldi - her ne kadar gülümsemesini de görmezden geldiğinde karnı sancılansa da - ve bir hışımla karşısındaki sandalyeye yerleşti.

''Hoş geldin.''

Jin tekrar yerine oturup, gülümsemesini yüzünden silmeden konuştuğunda Namjoon başını sallamakla yetindi ve ''Hangi konular?'' diye sorusunu sordu.

Cidden yangından mal kaçırır gibi davranıyordu ama ne yapabilirdi ki? Önceden bu çocukla beraber olduğu iki anda da içindeki kıvılcımları hissetmişti, bunu reddedemiyordu. Ya sonunda bu küçük kıvılcımlar bir yangına dönüşürse? Yangın kendisi olduğu zaman geriye kaçıracak bir şeyi kalır mıydı?

''Bu konular. Bu arada ben kendime çörek sipariş ettim. Sen de istersen bir şeyler iste.''

Namjoon önüne uzatılan kitabın sayfalarında göz gezdirirken ''Yok.'' dedi.

''Karnım tok, yedim de geldim.''

Seokjin'in önüne en sevdiği çörek konulurken tek yemek yiyecek kişinin kendisi olacak olması garibine gitti ve ısrar etti.

''Lütfen, buranın çöreklerini tat. İnanılmaz güzeller.''

Namjoon, sayfalara göz gezdirip konuların ne olduğuna bakarken duyduğu ısrarla başını kaldırmadan karşısındaki çocuğa bir bakış attı. Neden böylesine tatlı konuşuyordu?

''İstemiyorum. Sanırsam şu son konuda en çok zorlanıyorsun, soruları bomboş bırakmışsın. Sınav için-''

O sırada sonradan getirilen limonlu çayla Namjoon'un konuşması yarıda kesilirken Jin, bu fırsatta getiren kişiye ''Bir çörek daha olsun lütfen.'' dedi hemen. Namjoon kaşlarını çatarak başını kaldırdı.

''İstemiyorum demiştim.''

Jin bu kısa zamanda bu çocuğun ona sürekli sert davranmasına alışmış olsa da yine de her seferinde üzülüyordu. Sadece ona yardım etmek istiyordu.

''İnan, pişman olmazsın.''

Namjoon sıkıntıyla nefes verirken kendi kendine söylenmeyi de ihmal etmemişti.

''Buraya ders çalışmaya mı geldin randevuya mı?''

Soruların gizli hedefi olan Jin, hafif kızarmıştı. Çocuğun kendi kendine söylendiğini anlasa bile yine de cevap vermesi gerekmiş gibi hissetmişti ve tam konuşmak için ağzını açtığında getirilen çörekle tekrar sustu, çocuğun tepkisini inceledi.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jun 08, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Reflection | NamjinWhere stories live. Discover now