ⅰ.

400 30 76
                                    



Merhaba! Konu olarak fazlasıyla klişe bir hikaye ile karşınızdayım ama Childe sevdama yenik düşerek yazmış bulundum. Ana hikayeyle birçok  farklılık söz konusu, bu yüzden lütfen dikkate alarak okuyun.
Güzel okumalar!













Liyue'nun kırmızı kaldırımlı caddelerinden birinde bulunuyordu Rex Lapis. Tabelasında iri bir ejder motifi bulunan bu kafe şehirle bütünleşmişti; ahşap sandalyeleri ve kiremit renkli masa örtüleri ile geleneksel bir görüntü sergiliyordu. Ajax bu mekanı keşfettiğinde henüz lise sondaydı. Kız arkadaşıyla vakit geçirebilmek için farklı bir yer arayışındaydı yalnızca. Başlarda bu yeri beğenmemişti. Arka planda çalan müzikten, çalışanlarının giyiminden ve menüdeki bin bir çeşit çaydan nefret etmişti. Ama kız arkadaşı onunla aynı fikirde değildi. Kafenin sıcak havasından etkilendiği için onun sayesinde sık sık buraya gelir olmuştu. Önceleri tek sebebi buydu; ayaklarını yere sürüyerek kafeden içeriye girerken sonraları yalnızken bile burada bulur olmuştu kendini. Zihnine başka bir yaşama ait hatıralar doluşup durmuştu her gelişinde. Bir başkasınınmış gibi hissettiren- ama göğsünü özlem ve acıyla dolduran o görüntüler. Ajax hepsine alıştı zamanla. Ve böylece birkaç yıl geçip gitti.

"Günaydın!" diye seslendi kafeden içeriye girerken.

"Hoş geldiniz." Çalışanlardan biri onu görerek selam verdi. Bu Hu Tao'ydu. Ufak tefek sevimli bir kızdı. Ajax onunla sohbet etmekten hoşlanırdı. Kız da ona kafenin yemekleriyle ilgilenen Xiangling'in yeni tariflerini denetir, ne düşündüğünü sorardı.

"Hu Tao!" Mutfak kapısından saçlarında yeşillerin olduğu bir çocuk çıktı. Ajax'ın kafeye ilk geldiği gün de buradaydı çocuk, yaşına rağmen uzun zamandır çalışıyor olmalıydı burada. "Gevezelik edeceğine müşterilerimizle ilgilen."

"Öyle yapıyorum zaten!" Hu Tao omuzunun üzerinden çocuğa dil çıkartarak Ajax'a döndü. "Siz ona aldırış etmeyin. Xiao hep böyledir. Kafeye ve patronumuza düşkün olduğu için işini çok ciddiye alıyor. Komik, değil mi?" Ajax başını sallayarak gülümsedi. Çocukla birkaç kez göz göze gelmişti daha önce ve kendisinden birazcık bile hoşlanmadığını hissedebiliyordu. Sorun değildi, o da Xiao denilen çocuktan hoşlanmıyordu. Onu gündüz düşlerinde görmemişti ama geçmiş hayatında da iyi anlaşamadıklarına emindi.

"Ne istersiniz bugün?"

Ajax menüye bakma ihtiyacı duymadı. Nasıl olsa noktasına kadar ezberleyecek kadar çok gelmişti buraya. Bir yemeğin, bir çayın ne kadar sürede yapıldığını bilebilirdi. Kulağa tuhaf gelse de Ajax bunları çaba sarf etmeden öğrenivermişti.

Hepsi onun sayesindeydi.

Hu Tao siparişini alarak onu yalnız bıraktığında çantasından bir kitap çıkartarak masaya koydu. Henüz okumaya hazır olmadığını hissetmişti. Kahvesi gelene kadar beklemeye karar verdi. Gözleri tezgahta ve mutfak kapısındaydı. Günlerden salıydı ve kafe sahibi hemen hemen bu saatlerde ortaya çıkardı. Ajax onu görebilmek için sabah derslerini ekmek zorunda kalırdı ama buna değdiğini düşünürdü. O adamı gördüğünde tüm pişmanlıkları yok olurdu. Beklediği gibi de oldu. Dakikalar sonra mutfak kapısında uzun boylu bir adam göründü. Üzerinde kolları yarıya kadar katlanmış krem rengi bir gömlek, kahverengi bir yelek vardı. Aralarında karamel tutamlarının olduğu saçları belli belirsiz yüzüne düşmüştü. Oldukça yakışıklı bir yüzü vardı. Zayıf olmasına karşın hareket ettiğinde gömleğinin üzerinden kaslarını fark edebiliyordu Ajax. Sapık olduğundan değildi, görüvermişti bir şekilde. Önlüğü olmasaydı üzerinde onun bir model olduğu düşünülebilirdi. Ya da sadece Ajax'ın hayal gücünün bir abartmasıydı hepsi. Yine de çizdiği tasarımları onun üzerinde görebilmeyi çok isterdi. Ondan daha iyi taşıyan kimse olamazdı yarattıklarını.

Dear, Rex Lapis - ZhongChiWhere stories live. Discover now