13. bölüm

61.9K 3.6K 602
                                    

Salonda büyük bir sessizlik vardı. Kuzey'le gözlerimiz kitlenmişti ve etraftan soyutlanmıştık sanki. O pislik çukurunda birlikte yaşamıştık. İkimiz de birbirimize rol yaparak 7 ay geçirmiştik.

"Gökçen Toprak, evimde ne aradığını sorabilir miyim?" Diye sordu genizden gelen boğuk bir sesle.

"Oğlum siz tanışıyor musunuz?" Diyerek yanımıza geldi Vildan hanım.

Oğlum mu? Gözlerimi Kuzey'den çekip Vildan hanıma oradan da etrafa göz gezdirdim ve herkesin bize baktığını görüp rahatsızca yerimde kıpırdandım.

Vildan hanım "oğlum görevden döndü onun için kutlama yemeği" demişti. Kuzey onun oğlu muydu yani? Dünya gerçekten çok küçüktü...

Kuzey'de ben de 'tanışıyor musunuz?' Sorusuna cevap vermemiştik. Bizden cevap gelmeyeceğini anlayan Vildan hanım, elini sırtıma koyarak beni koltuklara yönlendirdi. Koltuğa ilerleyip annemin yanına oturdum. Annem bana 'sonra hesabını soracağım' bakışları atıyordu. Annemin bu bakışını çok iyi biliyordum. Genelde terlik firlatmadan önceki bakışıydi bu. Kuzey'in de yoğun bakışlarını üzerimde hissediyordum.

"Gökçen, Özgü hanım hoş geldiniz. Burada olmanıza çok sevindim." Diyen Abdullah beye göz devirdim ve cevap vermedim. Annem "Hoş bulduk" demişti.

Abdullah bey pes etmeyip koltukta yanıma oturdu.

"Gökçen bak seni tanıştırayım" deyip yaşlı çifti eliyle işaret etti. Çifte baktığımda, adamın bakışlarından bile otorite aktığı belli oluyordu. Eşi ise son derece tonton bir yüze ve iyi niyetli bakışlarla bana bakıyordu.

"Kızım, eşim Sare'nin anne ve babası. Kemal babam ve Akkız annem. Seninde anneannen ve deden oluyorlar." Yaşlı çifte sert bir şekilde baktığımı fark edip bakışlarımı biraz yumuşatmaya çalıştım. Kemal bey gözlerini dikmiş sanki düşüncelerimi okuyormuş gibi bakıyordu.

"Kızım deden emekli Albaydır." Zaten adamda, asker disiplini olduğu 50 metre öteden bile belli oluyordu.

Ağzımı bile açmadım, tek kelime bile etmedim. Onlar ve aileleri hakkında bir şey öğrenmek istemiyordum. Sadece sertçe bakıp, sonra da bakışlarımı çekerek tepki veriyordum. Burada muhattap olacağım insanlar belliydi...

Abdullah bey bozuldu. Bu çok net belliydi. Hatta bu duruma, Kemal beyin dudaklarının hafifçe kıvrıldığını bile fark ettim. Kemal bey de benim fark ettiğimi fark etti. Ihtiyar resmen benim taktiğimi uyguluyordu.

Gözünü dik, izle, çöz, harekete geç...

Vildan hanım ve eşi, herkesi masaya buyur edince ayaklandık. Annemin kolunda masaya ilerliyordum. Gül'de annemin diğer koluna girince, Sare hanım resmen bozulmuştu. Bu durum içimdeki yangına biraz su serpmedi değil.

Masaya oturana kadar üstümde birçok göz hissetmiştim. Giydiğim kıyafet açıktı ve beni rahatsız etmişti. Neredeyse belime gelen sarı saçlarımı salık bıraktığım için, fondötenle kapanmayan bıçak izi kabarıklıkları, fark edilmiyordu.

Üstümde hissettiğim gözlerden en net olanı ise Kuzey'indi. Onun için de şaşırtıcı bir karşılaşma olmuştu. Ama Allah için o kampta, bakımsız bir hâldeyken bile yakışıklı olan adam, şu an podyumdan fırlamış gibiydi. Bu kadar yakışıklı olan bir adam, büyük ihtimal her limanda sevgilisi olan tipten olabilirdi.

Ben şimdi neden böyle şeyler düşünüyordum ki? Ye yemeğini uza buradan Gökçen!

Masada herkes yerleşmişti. Yemek servisleri yapılmaya başlandı. Önce başlangıç yemekleri geldi. Herkes bir yanında oturanla sohbet ediyordu. Benim yanımda annem, annemin yanında Gül ve Alihan. Benim diğer yanımda ise Göktuğ oturuyordu. Göktuğ masanın altında telefonuyla mesajlaşıyordu.

 TOPRAK (Düzenlenecek)Where stories live. Discover now