Filiz

82 0 0
                                    

İsayla mesafeyi açmıştım aramda epey. Sonunu görebildiğin olayların kötü senaryosuna  hazırlıklı olabiliyormuş insan. Haftalardır beynime kazıdığım , zihnimde yer edindikçe sancılar içinde kıvrandığım günlerin yerini sakin monoton bir süreç halini alıverdi. Kabullendim. Bu adam beni öyle yada böyle bir gün terkedecekti.
Bu durumu kabullenebilmek psikolojimi daha olumlu yönde etkilediğini inkar edemezdim. Artık saatler boyu bir noktaya dalıp gitmiyordum. Acı çekişlerim azalmıştı. Çünkü ben biliyorum ki kendimi de o kadar iyi tanıyorum ki. Benin en büyük marifetim kendimi kandırmaktı. Neymiş efendim İsa bir gün yola gelecekmiş. İsa vicdanlı adam imiş. Bana kazık atmaz imiş. Miş miş miş. Bazen hayret ediyorum bu Pollyanna hallerime.

Aynı işyerinde çalışıyorduk ve ben onu her gün görüyordum. Yan yana oturuyorduk ve ten kokusu burnuma geliyordu. Başımı göğsüne koyup kokusunu içime çekmek istiyordum. Yanlarına minik minik buseler kondurmak için içim gidiyordu sanki. Ama sakin durmalıyım mesafeli olmalıyım. Ve bu tek taraflı ilişkiye bir son vermeliyim. Bir hafta boyunca ona hiç ama hiç yaklaşmadım pas bile vermedim. Ararsa açmadım. Göz teması kurmadım. Ne de olsa beni red etmişti zaten. Ne diye gurursuzluk yapacaktım. Ne uğruna. Saf saf beni sevsin bana değer versin diye beklemek için mi?

Hayır. Akıl mantık işi değildi bu yol. Üzülüyorum evet. İsa da mesafenin farkındaydı. Ama mesafe koyacağımı uzak duracağımı söylemiştim zaten. Oda çok üstelemedi zaten benimsemişti bu durumu.
Ne kadar uzak durmaya gayret etsemde İsadan küçük bı kıvılcım beni kor gibi alevlendirecekti eminim.
İçten içe istiyordum evet , bir şey söylesin adım atsın. Bazen bakışlarını yakalıyordum. O masum yüzündeki derin bakışı.
İstikrarlı bir şekilde ilerliyordum. Böyle böyle bu ilişkiye son bulacaktı işte. Bitecekti. İsa da tepkisizdi zaten kabullenmişti oda.
İşyerinde herzamanki durgunluk vardı. Aynı personeller, aynı muşteriler. Aynı aynı aynı... İsa'nın yukarı kata çıktığını gördüm. 2. Kata çıkıyordu. Orda kamera yoktu. Zihnimden geçen fikir beni anlık heycanlandırmıştı. Bir kaç saniye düşünüp , hatta fazla düşünmeden. Heyecanımın verdiği mutlulukla peşinden gittim. Arkası dönüktü. Avizelerden biriyle uğraşıyordu. Merdivenlerden çıktım. Arkası dönüktü. Duraksadım , dönüp bakmadı tabi. Yaklaştım. Yaklaştığım an , beni sarhoş eden kokusunu aldım.
'Ne yapıyorsun ?'
Arka belinden sarıldım. Başımı sırtına dayadım.
Hiç şaşırmadı ve bekliyordu sanki.
Yüzünü döndü ve sarıldı. Dudağımdan öptü.
' Çok özlemişim ' dedim.
Bu geri dönüş ikimizi de mutlu etmişti. İçimde oluşan yoğun mutluluk hissiyle aşağı indim koşa koşa.
Umrumda değildi etik ahlak falan. Ne oluyorsa olsun. Ben istiyordum ve o şuan benimleydi. İlerde beni terkedecek benimle olmayacak diye neden bugün yaşanacak anılardan çalıyordum ki. Giderse gitsin. Ne zaman giderse gitsin. Ben bu gidişi sindirecek kadar güçlü olduğumu biliyordum.
Artık gidişi korkutmuyor. Gidebilir istediğinde veya ben istediğim zaman gidebilirdim. Gerekirse gideceğim de.
İş çıkışını sabırsızlıkla bekledim yine. Herkes dağıldıktan sonra araca bindik. Nereye gidelim fasılları oldu tabi ki.
' Oyalanmayalım benim çok vaktim yok'
' Aç mısın?'
' Yoo çok aç değilim '
' Bende çok aç değilim, yine çay tatlı yapalım her zamanki yerimizde o zaman yemeğe gidersek oyalanırız'
Aracı her zaman park edip buluştuğumuz tenha bir arazi vardı oraya doğru gidiyorduk. Yolda daha önce de yediğimiz köfteciyi gördük.
' Köfte alayım mı , yer miyiz ?
' Oluur '
İsa köfteci arabasının yanında beklerken uzaktan onu izliyordum. Ne kadarda hoş geliyordu gözüme. Aklım almıyordu bazen. Bu adama ben nerden tutuldum , nerden sevdim.
Bikac dakika bekledikten sonra köfte poşetiyle geldi.
' Niye adama hesap sorar gibi başında bekliyorsun '
' Hızlı yapsın diye '
Köfteleri aldık yola koyulduk. Aracı park ettik. Onu o kadar çok özledim ki buram buram kokan tenine susamıştım adeta. Daha aracı park etmeden sarılmıştım boynuna. İsa çok memnundu bu durumdan. Ona karşı koyamadığımın farkındaydı. İpler tamamen onun elindeydi bir kuklaydım. 
Aracı park edince sabırsızca İsa nın dudaklarına yapıştım. Ellerimi saçlarında gezdiriyordum. İsa da birikmiş bir cinsel istek vardı. Bugün her zamankine göre biraz daha hırpalıyordu beni. Gömleğinin iliklerini çözdüm sabırsızca. Çoktan boynuna gömüldüm.
'Sabırsız , sabırsız ' diye tatlı tatlı sitem ediyordu.
' Köfteleri sogutmasaydık köftelerimizi yeseydik önce'
' Yeriz soğumaz hemen , hadi arka koltuğa geçelim'
' Soyunursam yemek yiyemem ben çıplak çıplak '
' Geri giyeriz üstümüzü , hadiii '
' Sabırsızzz '
Hemen arka koltuğa geçtik. İsa'yı hızlıca soydum. İsa'nın düzen takıntısı da vardı kıyafetlerini hem düzgün hemde nereye koyduğunu görmeliydi. Benim aceleci tavrıma bile bakmadan hala düzgün çıkarıp nereye koyduğuna bakmaya çalışıyordu.
' Ah ah senin şu düzen takıntın yok mu '
Ben deri taytımın fermuarını hızlıca indirip ters çıkardım.
' Bak iç kısmına dokun, yoldayken sormuştun ya bu taytın iç kısmı da mı böyle diye '
Merak etmiş bunu hakkaten dokundu güldü.
' İç kısmı öyle değil tabi ki , terlerdim yoksa '
Ters bı şekilde çıkardığım taytı fırlatıp  İsa'nın kucağına oturmuştum. Çırılçıplaktık yine. Teninin sıcaklığı ve yumuşaklığı tenime degdikçe kendimden geciyordum. Penisi çoktan sertleşmişti bende oldukça sulanmıştım bile. Penisini vajinama sürtüyordum. Sertliği beni daha da delirtiyordu. Sevişiyorduk deli gibi. Sabırsızlıkla sertleşmiş penisini içime aldım. Sol elimde bacağından destek alıyordum onun bacakları da açık bende bacaklarımı iki yana alıp penisinin üstünde hızlıca inip kalkıyordum. Bir yandan da öpüşüyorduk. Hızlıca inip kalkarken isa boşalmıştı.

Fesleğen Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ