4. ŞARAPNEL

162K 8.8K 23.7K
                                    





Yarın (2 Aralık Cumartesi) Antalya Kitap Fuarı'nda, haftaya (9 Aralık Cumartesi) ise Ankara Kitap Fuarı'nda olacağım, görüşmek üzere :) oy vermek, yorum yapmak unutulmasın^^

İyi okumalar!


🕯️



MARE

4. ŞARAPNEL



James Vincent McMorrow, Wicked Game


Hani kimse, hiçbir şey dokunamazdı ya sana çocukken; sanırsın ki kimsenin eli değemez, koparamaz seni hayattan ve hep akışta savrulur yolunu bulur bir şekilde var olursun... ama dokunurlar çocuklara gerçek hayatta, gıkını bile çıkaramayan o çocuklara ve sana uzanan eller yalnızca değmez, boğazlar seni gırtladığından yakaladığı gibi; akışta değil boşlukta savrulursun, yolunu bulamaz kaybolursun.

Yine de var olur musun?

Gerçeklerin eksilterek anlatıldığı her anı, hatıra, hikâye; bir masaldır ve seni yalancı çıkarır.

Kimseye zarar vermesin diye özgür bıraktığın yılan seni de sevdiklerini de sancıdığında zehrini dürüst olarak süzebileceğini yalnızca aptallar sanır.

Sen karanlıkta etrafını net bir şekilde görebiliyorsun diye, başkalarının gözlerinin önündeki ölümcül çukurlara düşmeyeceğini sanma; sessiz kalarak işlediğin cinayetlerden de hüküm giyeceksin.

Ve hiçkimse sana kal demediği için gittiğinde, tebrikler; artık sonsuza dek sürgündesin.

Kurşun hedefe odaklıdır. Şarapnel patlar, parçaları adam seçmez herkese saplanır.

Oturup dinlediğinde herkesin kendince nedenlerinin olduğu bu kurtlar sofrasında, insanlara hak vermek kolaydı ama affetmek imkânsızdı. Hayatım boyunca kimseyi gerçekten affetmemiştim ben, çünkü benden koparıp götürdükleri parçalarımı bir daha geri alamayacağımı biliyordum ve bu yüzden yeniden bir bütün etmek isteyen vücudum güttüğüm kinimden yama yapmıştı her yanıma.

Annemin çok istiyorum diye bozuk parasıyla almama izin verdiği yeşil zıplayan topumu çatıya atıp bayırdan aşağı düşüren ve kaybeden o sümüklü mahalle çocuğuna bile kızgındı içimde bir yer hâlâ ki benim bir parça.

Ama biliyorsun ben affetmiyorum, ve unutmuyorum da.

Çünkü kimse benden af dilemedi, ve dileyenler de öylesine geç kalmışlardı ki açtıkları yaralar iyileşmek yerine çürümüştü çoktan. İçinde çürümüş parçalarla yaşamak göğüs kafesinde atan bir kalp varken hâlâ, o kurumuş araziye su vermek bir umut toprağı ölmüşken; öyle acınası bir çaba ki. Bazen bırakması gerekiyor bu yüzden insanın. Çabalamak daha çok acı veriyor hiçbir şey yapmamaktan.

Beyin ölümü gerçekleşmiş bir hastaya neden kalp masajı yapar doktor, hastası organ bağışçısı bile değilken? Aklını kaçırmış olmalıdır yalnızca, bu yüzdendir anca; ya da kafasına şarjörü dolu bir silah dayandığından.

Gözlerimi kırpmadan izliyordum Karam'ın bacağından yere damlayan koyu, akışkan, yoğun kanı; ince ince üzerimize yağan kar yeterli değildi zemin üzerinde bıraktığı lekeleri kapamak için, ben de sanki canlı olduğunu ve bu yüzden kanadığını idrak etmeye çalışırcasına obsesif bir şekilde gözlemliyordum onu orada.

"Acımıyor."

Dikkatim dağıldı. Bir an kimin konuştuğunu anlayamadım, etrafıma baktım; uzakta gezinip çevreyi kontrol eden askerler dışında köşedeki SUV'nin önünde dikilen Efes, Beren ve Polat bir şeyler konuşuyorlardı ve Efes son yarım saattir elindeki telsizle bir sağa bir sola koşturuyordu. Jandarmayla işbirliği içinde çalışıyorlardı fakat bu saatte, bu fırtınada bir şey bulabilmelerine imkân yoktu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Dec 01, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SİYAM MAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin