on dokuz

3K 265 31
                                    

" Hayır başka kız yok sanki sana, Gözde diye dolandın ortalıklarda ne işe yaradı?" Sevda Hanım bir yandan oğluna söyleniyor, diğer yandan mercimek çorbasını kaselere dolduruyordu.

" Sevdam, kız oğlanı bıraktı sen bırakamadın be yavrum. Açmasana konusunu artık. " Cevdet Bey ayranları doldururken karısına bakmıştı. Her gün aynı konunun açılmasından sıkılmıştı. Ama eşini tanıyordu; bir şey bir kere yaşanıyor olsa da onların evinde, Sevda Hanım sayesinde, bin kere yaşanabiliyordu...

" Kötü mü konuşuyorum ben Cevdet? Ben oğlumu kalbini kırsınlar diye mi büyüttüm? Bak kız eski sevgilisine döndü, olan bizim oğlana oldu." Çorbaları koymayı bitirdiğinde hayıflanarak yerine oturdu.

Altay esneyerek elindeki ekmek sepetini masaya bıraktı. Mutfakta ekmekleri dilimliyor olmasına rağmen annesinin şikayet dolu nidaları kulağına ulaşmıştı. Umurunda mıydı? Tabii değildi.

Bakışları duvardaki saate takıldı. Bir süre yelkovanın hareket etmesini bekledi. Beklediği durum gerçekleşmeyince kaşları çatılmıştı. " Saatin pili bitmiş ya, ne zamandır böyle acaba?" Elini saçlarına götürüp hafifçe kaşıdı başını. Hiç de fark etmemişti saatin durduğunu, yeni bitmiş olmalıydı.

Masadaki yerine oturup, kaşığını aldı ve iştahla çorbasını içmeye başladı.

" Oğlan terk edilmiş umurunda mı baksana hanım? İki gün üzüldü vazgeçti zaten. " Eline bir dilim ekmek alırken konuştu Cevdet. Onlar Altay hakkında konuşurken, Altay onları duymuyor başka şeyler hakkında düşünüyordu.

" Yok ben bilirim onun içini, üzülüyordur içten içe. İşi gücü şakaya vurmak zaten bilmiyon mu? " Cevdet Bey, duyduğuyla aklına dolan anılara gülmüştü.

"Yedi yaşındayken kolunu kırmıştı hatırlıyon mu? Hastaneye gidiyoz deyince, sanayiye gidicez sandıydı. Alık oğlan, kolu çıkarıp parça takıcaklar sanki. " Dedi hâlâ gülerken. Sevda hanım gözlerini kıstı.

" Cevdet bence oğlan orda şaka yapmıyodu. "

Sevda Hanım'ın ciddiyetini görünce, Cevdet'in gülmesi kesilmiş göz ucuyla oğluna bakmıştı. " Doğru gerçi. "

Altay alınmış bir suratla anne ve babasına baktı. " Yedi yaşındaymışım adı üstünde, ayıp ediyonuz... Ana bişi sorcam.." masadaki dolmaya uzanıp, tabağına kalırken annesine seslendi.

" Bu Yıldırım'la Nur niye nişanı attı biliyon mu? " Meraklı tavırlarını belli etmemek için umursamaz gibi davranmaya çalışıyordu.

" Yok ama Nur seviyomuş baya Yıldırım'ı, nişanı attıktan sonra dağılmış kız. " Derin bir iç çekti. Üzülmüştü içten içe ona Sevda. " Ama Yıldırım oğlum hiç istemiyordu ki evlenmeyi, o nemrut babasının işleri hep. " Homurdandı.

" Arkasından konuşmasana hanım. " Dedi Cevdet.

" Ay aman dışarı ne kadar iyi olursa olsun, o Yıldırım'a yapmadığını bırakmıyor bilmiyoz sanki Cevdet. " Diye homurdandı.

Altay'ın kaşları çatıldı ve tüm dikkati annesini buldu. " Napmış Yıldırım'a?"

" Ne yapcak ayırıyo evlatlarını, Yılmaz'a farklı Yıldırım'a farklı davranıyor. Öyle şey olur mu hiç!" Dilini damağına vurarak olumsuz sesler çıkarmıştı Sevda.

Altay daha önce buna hiç dikkat etmemişti. Ancak şimdi düşününce pek de gerçek dışı bir şey değildi. Altay içten içe sinirlendiğini hissediyordu. İnsan Yılmaz'ı sevmezdi de, aynı şeyi Yıldırım için yapabilir miydi? Melek gibi adamdı.

" Belki akli dengesi yerinde değildir, Yıldırım'ı niye sevmez insan? Akıl var mantık var. Yılmaz malın teki biraz onu zaten Açelya'dan başkası sevmez de.." kendi kendine mırıldanarak söyleniyordu.

Yanlış °BxB°Donde viven las historias. Descúbrelo ahora