32. BÖLÜM

3K 250 14
                                    

"HIZLANIN!" diye sesim çıktığı kadar bağırdım.

"Bu kadın bizi öldürmeye mi çalışıyor amına koyayım?!" diyen Caner'i duymamla düdüğü çaldım. Hepsi kolları dik bir şekilde şınav pozisyonunda kalırken artık titremeye başlamışlardı. Acelesiz adımlarla önlerine bir tur attım.

"Caner, çenenin bağını sikeyim Caner! Dilinin ayarını sikeyim Caner!" dedi Aybars dişlerinin arasından.

"Ulan Caner Ada komutanıma kalmadan ben öldüreceğim seni!" dedi Emre sitemle.

"Haklısınız abi. Allah belamı versin." dedi Caner ağlamaklı bir ses tonuyla.

"ÇÖK!" diye bağırdım bu sefer. Aynı anda kollarını kırıp yere çöktüler. Bu az öncekinden daha da zor bir duruştu.

"Yoldunuz mu?"

"Hayır komutanım!"

"Ama aranızda şikayetçi olanlar var." dedim kollarımı arkamda bağlayarak. Kimseden ses çıkmayınca derin bir nefes aldım.

"Caner hariç; şınava devam et!" dememle Caner'in bakışları bana döndü. Burak sessizce gülerken Caner'in yanına gittim ve eğildim.

"Ben öldürmeye çalışmam asker. Direkt öldürürüm. Kafanda soru işareti kalmasın." dedim ve sırtına elimle bastırdım.

"Başla Caner." dedim sakince. Caner şınava başlarken gücümü arttırdım.

Bir haftadır eğitim yapıyorduk ve normal içtimaları bile sürekli aksattığımız için bu hafta onları çok zorlamıştı ama iyi olmuştu. Çok yorulmuşlardı haklı olarak. Neyseki bugün son gündü.

Yiğit biraz daha iyiydi ama doktor en az bir ay dinlenmeli demişti. Olsundu. O iyi olsun, gerisi halledilirdi. Yiğit'in kardeşiyle de bir daha hiç konuşmamıştık. Abim gittikten sonra da Yiğit bana gelmişti ve çoğunlukla bende kalıyordu. Bazı geceler kabus görüyordum ve tek olunca biraz sıkıntı oluyordu. Hem de bu sürede Yiğit'e Aybars'tan daha iyi bakacağıma karar vermiştim.

Psikologla dün görüşmüştük. Bana bir şeyim olmadığını, çok iyi olduğumu ve bir daha gelmememi bastıra bastıra söylemiş bunun için rapor yazıp elime tutuşturmuştu. Sanırım üzerinde kurduğum psikolojik üstünlük ve denediğim manipüle yöntemleri işe yaramaıştı. Tabii bunu fark edip beni alanen kovmuş da olabilirdi. Açıkçası 'temiz' raporunu aldıktan sonrası umrumda değildi.

"Komutanım!" dedi Caner titrek bir sesle. Tüm gücümle sırtına bastırıyordum.

"Yoruldun mu yoksa?" dedim tek kaşımı kaldırarak. Alnından akan terler yere düşüyordu.

"Yok komutanım." dedi ama boynundaki damarlar belirginleşmişti. Elimi çekip ayağa kalktım. Biraz daha onları izledikten sonra artık 150'yi geçtiklerinde daha fazla uzatmamaya karar verdim.

"Toparlanın!" dedim. Hepsi ayağa kalkıp esas duruşa geçti. Yorgunlardı ama omuzları hep dikti.

"Yorucu bir eğitim haftasının sonuna geldik. Bir haftadır göreve çıkmadık ama yarından itibaren sahaya dönüyoruz. Sancak timi siz de benim çalışma stilimi anlamışsınızdır ve görevlerde ona göre davranırsınız diye düşünüyorum. Gidin temizlenin yemekhanede buluşacağız!"

"Emredersiniz komutanım!" dediklerinde kafamı sallayıp yanlarından ayrıldım. Odama gelip duş aldıktan sonra üzerimi değiştirmiştim ve Yiğit'i aramıştım.

"Sevgilim?" Yiğit'in sesini duymamla yüzümde bir gülümseme oldu.

"Canım. Nasılsın?"

"Bıkkınım hayatım! Sen nasılsın?" dedi. Güldüm.

GÖREVHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin