34. BÖLÜM

2.9K 262 18
                                    

"ADA KURTAR BENİ!" diyerek elindeki mühimmatı kenarıya bırakan ve üzerime atlayan Oğuz'un bu beklenmedik hamlesi yüzünden yere düşmüştüm. Tabii o da üzerime!

"Ah! Ezildim Oğuz kalk!" dedi omuzlarından itmeye çalışarak.

"GEL LAN BURAYA!" diyerek Oğuz'u üzerimde alan Aybars çok sinirli duruyordu. Bir yandan Oğuz'a vuruyor bir yandan da küfür ediyordu.

"Sana o çeneni kapat demedim mi göt herif!" diyerek en son Oğuz'un kalçasına sert bir tekme atınca Oğuz tekrar yere düştü.

"2 dakika yalnız bıraktım sizi ya yine ne oldu?!" dedim yerimden doğrularak. Oğuz da bir yandan gülüyor bir yandan da götünü tutuyordu.

"Ya Ada ben sana bununla gönderme beni demedim mi?!" dedi Aybars sinirle bana dönerek. Kaşlarımı kaldırdım.

"Yok dememiştim zaten." dedi Aybars sırıtarak.

"Ne oldu?" dedim bir kez daha sabırla. Burdaki 3. haftamızdı. Evet, bir hafta sürer diye düşündüğüm görevin bugün 3. haftasına girmiştik ve gerçekten çok yorulmuştuk. Bu sürede Aybars ve Oğuz her mühimmat almaya gittiğinde bu şekilde kavga ederek gelmişti. Oğuz bıkmadan Aybars'ı sinir ediyor sonra da dayak yiyordu.

Işık timinin komutanı Yüksel'de iyileşmişti. Işık timi komutanı olmadığı için 2 hafta kadar önce başka bir timin gelmesi sonucu sahadan çekilmişti. Bölge de terör unsurlarından epey arınmıştı ama hala ara ara çatışmalar yaşanıyordu.

Yiğit'i çok özlemiştim. Ailemi de çok özlemiştim. Burda ailemizin sesini bile duymadan çatışmak hepimizi zorlarken en kötü durumda olanımız hiç şüphesiz Hasan'dı. Eşi Ayla 6 aylık hamileydi ve aklı doğal olarak sürekli ondaydı. Gece herkes uyuduktan sonra mevzileri kontrole çıktığımda birkaç kere Hasan'ı elindeki ultrason görüntüse bakarken görmüştüm. Bir keresinde dayanamyıp yanına gitmiş ve biraz konuşmaya çalışmıştım. Kızı olacakmış. Adını Eylül koyacaklarmış. O sessiz bildiğim Hasan bunları anlatırken o kadar duygusaldı ki karşımdaki adama inanamamıştım. Bana çocuğunun odasına kadar her şeyi anlatmıştı ve sıkılmadan dinlemiştim. Gerçeken çok iyi bir baba olacaktı.

"Ada?" diyerek yanıma oturan Sefa'yla kendime geldim.

"Efendim?" kaşlarını çatıp bana baktı.

"Bugün bir hareketlilik yokmuş ne yapacağız diyoruz." dedi. Derin bir nefes aldım ve Emre'ye döndüm.

"Emre karargahla iletişime geç. Dönüyoruz." dedim. Herkes şok olmuş bir biçimde bana bakarken kafamı 'ne var' anlamında salladım.

"Ama görev-" diye söze başlayan Orkun'un sözünü kestim.

"Arkadaşlar bize bir görev verildi ve sonuna kadar yaparız. Ben dönüş isteyeceğim ama red edilirsek de burda kalırız. Verimliliğimiz düştü. Çok yorgunuz." dedim. Birkaç saniye dursalar da biraz düşününce hepsi beni onaylamıştı. Emre biraz uzaklaşıp telsizle konuştuktan sonra yanıma geldi ve telsizi uzattı.

"Yuva dinlemede." dedi Mehmet albay. Herkes dikkatle konuşmayı dinlerken derin bir nefes aldım.

"Ben yüzbaşı Ada Görgülü. Dönüş talep ediyoruz." dedim sıkıntıyla. Bir süre ses gelmedi.

"Bir sıkıntı mı var yüzbaşı?"

"Verimliliğimiz düştü komutanım. Yorgunuz ve girdiğimiz çatışmalarda başarı oranımız azaldı."

"Anlaşıldı. Bu gece döneceksiniz." dedi ve bağlantıyı kesti. Gülümsedim. Zor durumda olmasak böyle bir şey istemeyeceğimi biliyordu ve durumun ciddiyetini anlamıştı.

GÖREVWhere stories live. Discover now