5. Bölüm - İngiliz Kraliyet Ailesi ∞

2.4K 161 10
                                    

Babamın  bağırışlarından sonra Kerem'in elimi daha da sıkıca kavraması, gözümden akan yaşa engel olamamıştı. 

Babamın ve benim Stuck in Love da ki Bill ve Samantha gibi mükemmel bir ilişkimiz vardı. Diğer Türk babaları gibi değildi, beni kısıtlamazdı, bana güvenirdi. Güvenini sarsacak hiçbir şey yapmadığımı düşünürken Kerem beni aldatmıştı ve ben daha bununla başa çıkamazken Seda'nın hamile olduğunu, Kerem'in başka birisinden bir çocuğu olacağını öğrenmiştim. O an her şey değişmişti. Depresyonda olduğum haftalar boyunca yataktan tuvalete gitmek dışında hiç kalkmamıştım. Yemeğimi, ağladığımda yanımda olması gereken peşetelerimi, fazla göz yaşı döktüğüm için ağrıyan başım için ağrıkesicimi, her şeyimi ama her şeyimi ailem düşünmüştü. O haftalar boyunca banyo bile yapmadığımı ve kokarca gibi koktuğumu hatırlıyordum.  Beni bu durumda bile bırakmamışlardı.

O benim her şeyimdi, ama beni aldatmıştı. O an düşündüğüm tek şey buydu. Anıların içinde boğulurken düşünce denizimden çıkamıyordum. Çıkmam için hep bir çift el gerekiyordu. Ve o el hep babamınkiler oluyordu. Nasıl acı çektiğimi en yakından gören tek kişi babamdı. Melis ve annemde yanımdaydı ama babam yanımda değil, içimdeydi sanki. Olayı benimle birlikte yaşıyor gibiydi. Ben ağladıkça kalbinden bir parça sökülüp atıyordu. 

Babam benim ilk aşkım, kahramanım; kısacası hayatımın anlamıydı. Ve şimdi karşımda sinirden gözlerini açmış, ağzından tükürükler çıkartarak bana bağırıyordu. Hiç olmadığı kadar sinirliydi.

En kötüsü ise, kararımın sebebini hiç dinlememiş olmasıydı.

‘’Baba, anlatacağım size. Lütfen sakin olun.’’ Dedim kısık ses tonumla.

‘’Bak hala bu karaktersizin elini tutuyor!’’ diyerek kükredi babam anneme bakarak.

‘’Çek ellerini kızımın üstünden, buraya gel Zeynep.’’ Diye eklediğinde gözlerim irice açılmıştı. Şaşkınlıktan gözlerimden yaş bile gelmiyordu. Karşımdaki babamın paralel evrendeki başka bir versiyonu gibiydi sanki.  Fringe’de ki Walter Bishop’un paralel evrendeki hali gibiydi. Acımasız ve sert.

Melis boğazını sesli bir şekilde temizledikten sonra ‘’Baba,’’ dedi.

‘’Sen karışma Melis. Ablanın her şeyini bize yetiştirmesini biliyorsun, neden bunu da söylemedin?’’

Babam bu kez gözlerini bizim üstümüzden alıp Melis’e öldürücü bakışlarını atmaya başlamıştı.

‘’Bu Zeynep’in hayatı, basit bir şey değil. Bana Dedikoducu Kız muamelesini yapmayı kes ve kendine gel. Karşındaki kişi kızın, iş yerindeki çalışanın değil. Onunla düzgün konuş ve kendini anlatması için bir şans tanı.’’ Dedi Melis dişlerini sıkarak.

Melis benden daha dengesizdi. Çabuk sinirlenir ve çabucak sönerdi. Bu da sinirlerinin tavan yaptığı dakikalardı. Sinirlenince gerçekten kimseyi tanımazdı. Hiçbir şey umrunda olmazdı.

‘’Sana mı soracağım? Deve kadar oldunuz ama hala aklınız bir karış havada!’’

Babamın ses seviyesi evlilik kararımızı öğrendiğinden beri hiç düşmemişti. Melis’te bundan nasibini almıştı.

‘’Sen odana git Meliscim. Onlar baba kız halletsinler.’’ Dedi annem Melis’in kolunu sıvazlayarak.

Melis yavaşça kafasını döndürürken yüzünde müzrip bir gülümseme vardı.

‘’Haklısın, Demet Anne. Benim karışmam hataydı.’’ Dedi ve merdivenlere doğru yürümeye başladı.

‘’Ben öyle demek istemedim. Hay Allah. Melis, dur bekle kızım yanlış anladın sen beni.’’ 

Anadolu EfesWhere stories live. Discover now