Üçüncü bölüm

41 3 0
                                    

Ertesi sabah Jimin diğerleriyle birlikte uykulu ve mızmızlanarak kahvaltıya iniyordu. Önceki gece abisine sarılarak uyuya kalmış ve kendi yatağına geçmeyince sırtı tutulmuştu. 

"Lütfen bana hatırlatın, bir daha şu ayıyla aynı yatağı paylaşmayayım." dedi belini ovalayarak. 

"Yah, terbiyesiz. Sanki ben çağırdım. Madem yalnız uyuyamıyorsun, kendine bir oyuncak ayı al." dedi Hoseok. Dalga geçiyordu ama bir yandan da ciddiydi.

"Benim anlamadığım, şu ikisi nasıl her gece rahat edebiliyor?" dedi Jimin, Jungkook ve Tae'yi işaret ederek. Yatakhanelerinde dördü birlikte Bob adında bir çocukla toplam beş kişi yatarlardı. Ancak çoğu gece, beş yataktan sadece dördü dolu olurdu. Jungkook ve Tae, ikinci sınıfta birlikte yatmayı keşfettiklerinden beri alışkanlık haline getirmişlerdi ve sebepsizce ayrı uyuyamazlardı. Jimin genelde tek yatsa da arada ya abisinin yatağına çıkar, ya da birlikte yatan arkadaşlarını kıskanıp onların arasına sokulmaya çalışırdı. İyi ki Hogwarts'ta yataklar geniş ve konforluydu.

Tae, Jungkook'un kafasına vurup kıkırdadı. Jungkook da gözünü açmaya çalışarak yarım yamalak giydiği gömleğinin düğmelerini ilikliyordu.

Kahvaltıya indiklerinde senelerdir olduğu gibi Gryffindor masasına ilerlediler. Herkes yerine otururken Jimin bir anda kolundan çekildiğini hissetti. Bir ayağını attığı oturaktan geri kalkarken dönüp onu tutan kişiyle göz göze geldi. 

Min Yoongi?

Kaç senedir aynı okulda olmalarına rağmen ayda yılda bir kere konuşurlarsa yine iyiydi. En son geçen sene yıl sonu balosunda annesinin zorla giydirdiği cübbemsi şeyle dalga geçip gülmüştü. Ondan beri tek kelime konuşmadığı gence şaşırarak baktı ve jeton düşüp aklına tüy kalem gelince kalbi korkuyla tekledi. Tanrım lütfen o olmasın.

Yoongi onu masanın uzağına çekmiş ve kollarını bağlamış bir şekilde tip tip bakıyordu. Aklına gelen en iyi planla aptala yatmaya karar vererek, "Ne?" dedi Jimin.

Yoongi sabırsızca kıpırdandı. "Sence de bana vermen gereken bir şey yok mu?"

Jimin onun lanet kalemden bahsettiğini anında anlamasına rağmen düşünüyormuş gibi yapmaya başladı. Bilmiyorum dese kurtarabilir miydi? Çünkü parayla çoktan planlar kurmuştu ve Solar kim bilir kalemi ne yapmıştı. Ondan geri istemek zor olacaktı. Off. Ne güzel anlaşmıştık işte! Nereden gördün ki? Acaba yerden alırken mi gördü?

Yoongi omzundan sarsınca düşüncelerinden sıyrıldı. Ne yapacaktı? "Ne?" dedi tekrardan. Aklına söyleyecek kaliteli bir laf gelmiyordu, hazırlıksız yakalanmıştı. 

Yoongi sinirlenmeye başladı. "Tüy kalemim. Sende olduğunu biliyorum. Anlaşılan onu ilk bulduğunda vermeye çekindin. Bu yüzden lütfedip senden kendim istiyorum. Kalemimi ver."

Jimin yutkundu. Haksız olduğunu bilse de kolay kazandığı paradan vazgeçmek istemiyordu. Gryffindor'un yavaş yavaş dolmaya başlayan masasındaki arkadaşları da merakla uzaktan kendisini izliyordu. 

"Neyden bahsettiğini bilmiyorum, ahbap." dedi Jimin ve der demez kendisini yumruklamak istedi. Ahbap mı? Bir an önce masasına kaçmaya karar verdi. "Kalem için üzgünüm." diye yumurtlayıp koşarak masasına döndü ve yerine oturdu.

Önce arkasına bakmadı ama birkaç dakika sonra cesaret edip göz ucuyla Slytherin masasına baktığında, Yoongi'nin çatık kaşlarıyla yerine oturuyor olduğunu gördü. Bir süre sonra yanına dönüp Parvati Patil ile konuşmaya başladığında Jimin derin bir nefes alıp önüne döndü. Bu işten bu kadar kolay sıyrılabileceğinden emin değildi.

Tüy Kalem | yoonminWhere stories live. Discover now