~3

94 8 13
                                    


...

Jeongguk o geceden sonra kendini aptal gibi hissediyordu. Nasıl ilk görüşte bu denli sevebilmişti? Elleri ellerine değdiğinde neden heyecanlanmıştı? En önemlisi ise kurdunu onun yanındayken kontrol edememesi garipti. İlk defa yaşıyordu Jeongguk bunları. Prens Jeongguk odasından kraliyeti izlerken arkasında ki ses ile kendine gelmişti. Seokjin prensinin uzaklara dalıp gitmesine alışık değildi, aksine o sinirlendiğinde veya başka bir şeyde etrafı yakıp yıkardı "Prens Jeongguk Ne oldu?" Prens Jeongguk biraz durdu ve Seokjin'e döndü "Hiç."

Kırık kalplerin hikayesi kısa olur. "Ne oldu" derler. "Hiç" dersin biter...

Jeongguk hâla Taehyung'u sevmediğini savunuyordu. Onu kafaya takmasının tek sebebi kendi gibi birini, geleceğin alfasını istememesiydi. Başka biri olsaydı şimdiye kapımda köle olmuştu diye iç geçirdi Prens. Belkide Taehyung'u özel kılan şey buydu. Herkesin istediği şeyleri istememesi...

Hiç sarayda durmak istemiyordu prens. Çünkü bugün Taehyung saraya yerleşecekti. Onu görmek istemiyordu, def etmek istiyordu etrafından. Ama bir yanı gözlerinin omegaya bakmadığı her saliseye lanet ediyordu. Jeongguk'un korktuğu başına gelmişti. 24 senelik hayatında ilk defa birine karşı savunmasız kalmıştı. Sorunda bu ya! Jeongguk kimseye karşı başını eğmez, savunmasız kalmazdı o bir Alfaydı. O yüzden nefret etmek istiyordu Taehyung dan. Tabii bunun imkansız olduğunu oda kavramaya başlamıştı.

...

Taehyung ailesinden ayrılıyordu. Onlar şimdiye kadar her daim Taehyung'un üzerine titremişlerdi. Onu korumuşlardı. Abilerinden en büyüğü Namjoon onu pek takmasada Taehyung önemsemiyordu. Sonuçta o abisiydi. Ama Abisi Yoongi. Çocukların ilk aşkları her zaman babaları olurmuş. Benimki ise abimdi, onun kardeşi olmak en büyük övgüsüydü. Taehyung kırılgandı abileri gibi savaşamazdı hiçbir zaman. Eşyalarını aldıktan sonra merdivenlerden indi. Onu bekleyen ailesini görünce göz yaşlarını tutamadı. Aileside onunla beraber ağlamıştı. Hatta şimdiye kadar yüzünde farklı bir mimik görmediği abisi Namjoon bile bir kaç damla akıtmıştı. Sadık dostu Jimin ile çok vedalaşmamıştı çünkü izdivaçtan sonra Jimini yanına alacaktı Taehyung.

Her biriyle sarılıp yüzlerini aklına kazıdı. Sanki birdaha göremeyecekmiş gibi. Kapıdan çıktığında karşısında Kraliçe Jeon ve eşi(!) olacak Jeongguk'u görmüştü. Jeongguk'un bir saliselik sert bakışına karşı geri dönmek istemişti evine.

Jeongguk atı ile uğraşırken burnuna gelen eşsiz Gül kokusu ile mayışmış bir şekilde Taehyung'un geleceğini anlamış ve annesinin yanında durmuştu. Taehyung çıktığında direk Jeongguk'un gözlerinin içine bakmış ve gülümsemişti. Jeongguk ne kadar o gülüş için canını vereceğini bilsede sert ve kısa bir şekilde bakıp geri çevirmişti kafasını. Kurdunda bir acı hissettiğinde göz ucu ile Taehyung'a baktığında gülüşünün solduğunu görmüştü. Bunu kurdunda hissetmesi Prensi şaşırtmıştı. Neden onun kalbinde yaşadıklarını hissedebiliyordu?

Kraliçe Taehyung'un yanına gidip sırtını sıvazlamış ve rahatlamasını sağlamıştı. Taehyung gülümseyerek Kraliçe ile beraber At arabasına yürümüştü binmeden önce dönüp bir kez daha gülümsemiş ve el sallamıştı ailesine. Jeongguk'un onu hayranlık ile izlediğinin farkında değildi. Taehyung arabaya oturmuş ondan sonra Jeongguk karşılarında ki yere oturmuştu. Jeongguk'un, Taehyung'un kokusunu bu denli yakından alması Jeongguk için hiç iyi değildi. Kurduna laf geçiremiyordu çünkü.

Taehyung giriş yerlerini yarım kapatan örtünün arasından dışarıyı izliyordu. Yüzüne gelen güneş ışığının farkında olmadan. Jeongguk ne kadar bakmamak için çabalasada gözü kaymıştı Taehyung'a, yüzüne gelen güneş turuncusu onun harikalığına harikalık katmıştı. Jeongguk yeniden kendini onu izlerken bulmuştu.

Lavinia ~ Taekook Where stories live. Discover now