opening chapter

769 67 27
                                    

On üç yaşındaki erkek kardeşim Edgar'ın matematiği berbattı. Ne kadar çalışırsa çalışsın hiçbir şey anlamıyor, sınavlardan hep düşük not alıyordu. Sonbaharda yirmi bir olacak olmama rağmen her sıkıştığımda parmak hesabına başvurduğumu düşünürsek, bu konuda kesinlikle bana benziyordu. Yine de ben bir şekilde paçayı sıyırmıştım ve üniversitede, sayısal zekâmı olabildiğince az kullandığım bir bölüm okuyordum. Onunsa daha çok yolu vardı. Bir şekilde matematiğini düzeltmesi gerekiyordu, yoksa bu durum sadece başarısını etkilemeyecek, anne babamın da sinir sahibi insanlar olmasına yol açacaktı. Neyse ki abim bir gün, yanında iki kelimelik bir mucize ile kapımızı çaldı.

İki kelimelik mucize dememe bakmayın, adı Harry Styles'tı. Edebiyat okuyan abimle aynı üniversitede, matematik okuyordu. Birbiriyle tamamen alakasız bölümler okuyan bu iki insan, bir partide tanışıp yakın arkadaş olmuşlardı. Bu arkadaşlık başladıktan ne kadar zaman sonra abim, Harry'e Edgar'ın matematikte felaketler yaratmasından bahsetti bilmiyorum, ama bu konu Harry'nin dikkatini çekmiş olsa gerekti, çünkü abim ona herhangi bir ricada bulunmamasına rağmen yardımcı olmayı teklif etmişti. Böylece Harry, bütün bir kış boyunca müsait olduğu vakitler gelip Edgar'a ders anlatmaya başladı.

Benim, başta bütün bu olan bitenler hakkında bildiğim tek şey, abimin bir arkadaşının Edgar'a ders çalıştırdığıydı, çünkü abimin aksine ben üniversiteyi Machester'da değil, Boston'da okuyor, kışın büyük bir bölümünü ailemle birlikte yaşadığım konforlu hayattan uzakta geçiriyordum. Harry Styles benim için herhangi bir gerçekliğe sahip değildi anlayacağınız, sadece fikirdi. Ta ki okuldan bir haftalığına kaytarıp ailemi ziyarete gitmeye karar verene kadar... Harry Styles ile işte bu karar sayesinde tanışmıştım ve inanın bana, bir karar, hiç tanımadığınız bir insanı sizin için ancak bu kadar gerçeğe dönüştürebilirdi.

Annemlerde geçirdiğim ikinci günün akşamı, Harry, Edgar'ı ders çalıştırmak için bize geldi. Onu ilk gördüğümde ne kadar büyülendiğimi çok net hatırlıyorum. Sanırım bu, onun biricikliğiyle alakalıydı. Öncelikle inanılmaz güzel saçları vardı. Koyu kahve, parlak... Dokunmak isteyesin diye özellikle yumuşacık görünüyordu sanki. Biçimli dudakları fevkalade bir pembe rengindeydi. Bu o kadar güzel bir tondu ki, hiçbir kozmetik markasının üretmeyi başaramayacağı kadar eşsiz olduğuna kendimi ikna etmiştim hemen. Ve enfes bir güzelliğe sahip olan gözleri, saydam bulutlarla kaplı yeşil bir gökyüzünü içine hapsetmiş gibiydi. Boyu uzundu, hoş bir vücudu vardı. Hayatımda o zamana kadar birini incelerken hiç dilim damağım kurumamıştı.

Benimle tokalaşırken yüz ifadesi son derece ciddiydi. Kaşları çatılmış, dudakları ince bir çizgi halini almıştı. Elimin elinin arasında olduğu o birkaç saniye, üzerimdeki haşin bakışlarını pek de umursamadım. Çünkü onun sahip olduğu gibi ellere, uzun parmaklara hayrandım ben. Elim, benimkine nazaran oldukça büyük ve sıcak olan elinin içinde neredeyse kaybolmuştu. Büyük bir keyifti bu benim için, ama ne yazık ki kısa sürmüştü.

Konuşmasını duymak ise bambaşka bir zevkti. Tabii ki de sesi harikaydı. Aksanı, kulağa tatlı bir ezgiymiş gibi geliyordu. Ayrıca konuştuğu zaman dudaklarının inanılmaz biçimde kıvrılışını izlemek harikaydı. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, bir de gamzesi vardı! İşin içine nezaketi, esprileri ve zekâsı da eklendiğinde, ortaya çıkan şeye hayran olmamak elde değildi. En azından benim elimde değildi ve ona hayran olmakla kalmayıp en tutkulu fantezilerimin başrolü olmasına izin verirken bunun üstünde pek düşünmedim bile.

Gizli günahım ve zevkim olan bu adama yaklaşma cesaretinde bulunamamıştım hiç, ama bazı zamanlar okul gibi sıradan şeyler hakkında konuşurduk. Çok uzun olmasa da, tatmin edici sohbetlerdi bunlar. Açıkçası benim için tatmin edici olmaması imkânsızdı zaten, çünkü ondan ne kadar şey alabilirsem yanıma kâr sayardım. Bir "merhaba" bile önemliydi bu yüzden benim için.

Edgar'ın akıbetine gelecek olursak... Harry'nin başarılı öğretmenliği sayesinde kısa sürede notlarını toparlamıştı. Harry'i de seviyordu ve bir sonraki yıla sınıf arkadaşlarından önde başlayabilmek için Harry yazın da müsait olduğu zamanlar gelsin diye onunla anlaştı. Bu haber beni içten içe çıldırttı, çünkü Harry ne zaman bize gelecek olsa, onu görebileceğimi bilmek, çikolata delisi bir çocuğun, kendisini Willy Wonka'nın fabrikasına götürecek altın bileti bulmasıyla eşdeğerdi.

İşte hayat benim için bu şekilde akıp giderken, bir Salı günü her şey beklenmedik bir şekilde değişiverdi. 

🖤

Selammm!

Ödevlerimle çılgınca mücadele ederken, kafa dağıtmak ve sorumluluklardan biraz olsun sıyrılmak için yazdığım bu üç bölüm sürecek hikâyemle karşınızdayım. Ben ilk gerçek hayran kurgularımı Harry Styles için yazmıştım, bu sebeple kendileri oldukça mühimdir ve hep de öyle olacak benim için. Bunu yazarken de onu betimlemeyi bile özlediğimi fark ettim. Tabii Harry'i betimlediğim kısmı bir arkadaşıma okudum, kendileri bana "Çok güzel betimlemişsin, ama bu Harry değil yani," dedi dsjflksg Bakmak ile görmek kesinlikle ayrı şeyler:)))

Son olarak, bu hikâyeyi, benim gibi ruhu 2013'te kalmış bütün Directionerlara adıyorum. Umarım keyifle okumuşsunuzdur ve yeni bölümde görüşürüzzz!

take off all your clothesWhere stories live. Discover now