middle chapter

425 58 60
                                    

"Kolay bir soru bu," dedi Harry uzun işaret parmağıyla Edgar'ın kitabının üstüne vururken. "Yapabileceğini biliyorsun. Sadece yeterince uğraşmıyorsun."

Edgar ona bir şeyler söyledi, ama duymadım bile. Bakışlarım Harry'nin parmağına takılı kalmıştı. Hayal gücüm benden bağımsız bir şekilde, saniyeler içinde zihnimi o güzel parmağın başrol olduğu çılgın düşüncelerle doldurdu. Bu düşüncelere iç geçirmemek için kendimi zor tutarak gözlerimi Harry'nin parmağından ayırdım ve saate baktım. Annemle babam, abimi de peşlerinden sürükleyerek şehir dışındaki işlerini halletmek için evden ayrılalı yaklaşık iki saat olmuştu. Bunun üstüne de Harry, Edgar'a ders çalıştırmak için sürpriz bir şekilde çıkagelmişti. Art arda gelişen bütün bu olaylar, beni çılgınlar gibi sevindirmişti, çünkü hem Harry Styles bize geliyordu, hem de ona baktığım zaman, etrafta bunu fark edebilecek onun dışında kimse olmayacaktı.

Düşüncelerime gülümsedikten sonra başımı eğip, kendime doğru çektiğim dizlerimin üzerine yasladığım eskiz defterime baktım. Sayfaya tam da görmek istediğim şekilde çizdiğim Harry, neredeyse dudak uçuklatıyordu. Saçı başı dağınık, ağzı hafif aralıktı. Üstü, ağız sulandırıcı bir biçimde çıplaktı. Güzel parmakları arasında küçük bir kiraz tutuyordu. Nedense kiraz detayını son derece tahrik edici buluyordum. Aslına bakarsanız, adam hakkındaki her şeyi, kiraz olsun olmasın, tahrik edici buluyordum ben.

Biliyorum, o salonda oturmuş, bana çok da uzak olmayan bir mesafede erkek kardeşime matematik anlatırken bunları düşünmek ve bu tarz resimler çizmek hiç mantıklı değildi. Hatta sanırım cehennemde yanacaktım bunun için, ama umurumda değildi. Riski ve haneme yazılacak her türlü günahı kabul ediyordum.

Resme devam etmeden önce Harry'e kaçamak bir bakış attım. Oldukça ciddi görünüyordu. Sanırım Edgar'a bir formül hakkında bilgi veriyordu, ama konuya tam anlamıyla yabancı olduğum için dediklerinden hiçbir şey anlamadım. Muhteşem sesini duyduğum sürece, anlayıp anlamamayı da kafama takmazdım açıkçası.

Bakışlarımı tekrar çizimime indirdiğimde, oldukça nefes kesici olduğundan tekrar emin oldum. Elimdeki kalemle vücut hatlarını belirginleştirdim. Belden aşağısını nasıl çizeceğimi düşünerek biraz vakit harcadıktan sonra aklıma gelen fikirle içim titredi.

Neden Harry Styles'ı tamamen çıplak çizmiyordum ki?

Dudaklarımı birbirine bastırdım ve heyecanlanmama engel olamadım. Görmediğim bir şeyi ne derece düzgün tasvir edebilirim bilmiyordum, ama düşüncesi bile tüylerimi diken diken etmeye yetmişti.

Sanırım kararımı vermiştim, çizecektim.

Nazik darbelerle kalçalarının kenarlarını çizdim ve en önemli yere geldiğimde donup kaldım. Neredeyse hipnotize olmuş bir şekilde uzvu yerleştirmem gereken noktaya bakıyordum.

Ah, bunun için kesinlikle cehennemde yanacaktım!

Ne yaptığımdan emin olamayarak kısa bir çizgi çizdim. Açıkçası bu durum beni germişti. Belki de bu işe hiç girişmemeli, belinden aşağı bir havlu çizip bırakmalıydım.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?"

Ben daha ne olduğunu anlayamadan, dizlerimin üstüne konumlandırdığım defter ellerimin arasından uçup gitti. Başımı kaldırıp baktığımda, Harry'nin elinde eskiz defterimle tepemde dikildiğini ve çatık kaşlarla bana baktığını gördüm.

SİKTİR!

"Sana bir soru sordum," dedi Harry, kelimelerin üstüne basarak. "Ne yaptığını sanıyorsun?"

"Hiçbir şey." Dehşet içinde ayaklanıp eskiz defterimi elinden almak için bir hamle yaptım, ama başarılı olamadım, çünkü Harry defteri yukarı kaldırarak almama engel oldu. Kısa boyuma lanet olsun!

"Yaptığın şey hiçbir şeymiş gibi görünmüyor," dedi, defterime kısa bir bakış atıp yerin dibine girmeme sebep olarak. Yüzüm utançtan dolayı o kadar yanıyordu ki, en az bir kiraz kadar kırmızı göründüğümden oldukça emindim.

"Konuşmayacak mısın Mona?" diye sıkıştırmaya devam etti Harry beni. "Bir açıklama bekliyorum."

Sessiz kaldım. Hem ne diyebilirdim ki? Mastürbasyon yaparken kullanabileceğim somut bir şeyler olsun istediğim için senin çıplak resmini çiziyorum falan mı? Hayır, kesinlikle böyle bir şey diyemezdim. Onun yerine, "Edgar nerde?" dedim etrafa bakınıp. Bu korkunç utanç anına o da şahit olduysa yandığımın resmiydi.

"Ders bitince arkadaşıyla dolanmak için dışarı çıktı. Sana söyledi, ama duyamayacak kadar meşguldün. Neye bu denli daldığını görmek için yanına geldiğim iyi oldu diye düşünüyorum."

Ağzımı açtım, ama hiçbir şey söyleyemeden geri kapattım. Kendimi nasıl bir durumun içine düşürmüştüm ben böyle? Gözlerine bakmaya bile utanıyordum. Hızlıca söyleyebileceğim bahaneleri düşündüm, ama ne yazık ki bahane uydurmakta, Harry'i değişik pozisyonlarda hayal etmek kadar iyi değildim.

Uzun bir sessizliğin ardından, en sonunda yavaşça tek bir kelime söyledim. "Üzgünüm."

Ne tepki verecek diye endişeyle yüzüne baktığımda, dudaklarının muzip bir gülümsemeyle kıvrıldığını gördüm. Ne oluyordu yahu?

"Mona," dedi gülümsemesi genişleyip gamzelerini ortaya çıkardığında. "Üzgün olmana gerek yok. Bana herhangi bir şey söylemek zorunda değilsin."

"Ama az önce..." Cümleme devam edemedim, çünkü ne diyeceğimi şaşırmıştım.

"Az önce sadece dalga geçiyordum," dedi Harry, nazikçe. Ardından kendi portresine son bir bakış atıp defteri bana geri uzattı. "Güzel çizim."

Defteri afallamış bir şekilde elinden aldım. "Teşekkür ederim."

"Rica ederim." Muhteşem yeşil gözleri doğrudan gözlerime kilitlenmişti. "Biliyor musun, bana kalırsa oldukça iyi oynuyorsun."

Kaşlarımı çattım. "Nasıl yani?"

"Demek istediğim..." Uğruna cinayet işleyebileceğim parmaklarını saçlarının arasına soktu. "Hiçbir şekilde, hiçbir şeyden şüphelenmeme sebep olmadın."

Yanaklarım daha çok kızardı. "Şimdiye kadar demek istiyorsun herhalde?"

Gülerek hafifçe başını salladı. "Evet, sanırım."

Kendimi tokatlamak ve zaten olan oldu deyip dudaklarına yapışmak arasında kaldığım birkaç saniye boyunca birbirimize baktık. Ta ki Harry, "Artık gitsem iyi olacak," diyene kadar. Şimdi kaderimi kabullenip gitmesine izin vermekten başka çarem yoktu.

Dış kapıya kadar ona eşlik ettim. Ceketini alıp giyerken kapıyı açmıştım bile. Az önce ona, onun çıplak resmini yaparken yakalanmama rağmen nasıl her şey normalmiş gibi yüzüne bakabiliyordum, inanın ben de bilmiyordum.

Harry yanımdan geçip dışarı çıktıktan sonra bana döndü ve yarım ağız güldü. "Görüşürüz, Mona. Kendine dikkat et."

Bana bir şey söylememe fırsatı vermeden arkasını dönerek hızla uzaklaştı. Ben de arkasından öylece bakakaldım.

🍒

Hangileriniz hatırlıyor bilmiyorum, ama Facebook'ta ve Watty'de bir zamanlar Harry hep karanlık, çılgın fantezilerin kurbanı olurdu. Dark gibi, pek sevmesem de After gibi (tabii bunlar çeviriler ama olsun). En azından benim Harryffleri okuduğum zamanlarda bayıla bayıla okuduklarımız bunun gibi şeylerdi. toayc'yi o zamanları anarak ve o zamanlara özlemle yazıyorum. Umarım ortaya sevebileceğiniz bir şey çıkarmayı başarmışımdır.

Yorum bırakmayı unutmayınnnnxxx

take off all your clothesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin