14.bölüm: Beren

96.9K 3.6K 616
                                    

Sabah uyandığımda Savaş kollarını bana dolamış vaziyette uyuyordu.

Yüzüm onun göğsüne yakındı. Biraz kıpırdamaya çalışsam da mübarek bu kasları nasıl yapmışsa bir türlü açılmıyor kolları.

Bırak bırak! Koala gibi sarıldın sende!

Uzun çırpınışlarımın sonunda vazgeçmiştim. Öldün mü arkadaşım! Ne bu kas katı kesilmiş. Bilerek mi yapıyor acaba?

Birden sirkelendim.
Saçmalama Çilem! Adamın garezi mi var sana! Allah Allah!

İçimden söylenirken, çırpınmaya devam ettim. Tam o sırada tişörtündeki parfüm kokusu beni durdurmuştu.

O an dere kenarındaki anım aklıma geldi. Bu koku ceketinin üstünde de vardı. Sanırım bu koku bana hep o anı hatırlatacaktı.

Tekrar sirkelenip düşüncelerimden sıyrılmaya çalışarak biraz dâha çırpındım. Fakat yorulmaya başladığımda çırpınışlarıma nihayet son verdim. Tam o anda kıpırdamaya başlamıştı. Ben de bir an panik olup gözlerimi kapattım.

Şimdi bu adam beni yanlış anlar, ben sarıldım zanneder hiç uğraşamam!

Dakikalarca bekledim fakat tepki yoktu. Ama uyandığından da emindim. Yine mi uyudu acaba?

Bu adamın bırakacağı yok, en iyisi yeni uyanmış gibi yapayım. Evet evet, en iyisi böyle yapayım.

Biraz kıpırdanıp uyanmaya başlıyormuşum gibi yaparak hareket etmeye başladım. Ama adam hâla sarılıydı. Mübarek bir türlü kopamadı benden!

Kapı çalınma sesi ile kendine gelip, beni bırakması bir oldu. Ben şaşkın halde ona bakarken kapı yine çaldı.

Şaşkınlığımı üstümden atarak hemen ayağa kalktım. Savaş'ın haline kıkırdayarak kapıyı açmaya çalışırken o ise göz devirerek tekrar yattı. Ben de kapıyı usulca açarak kim olduğuna baktım.

" Hanım ağam kahvaltı hazır."

"Tamam geliyorum, bu arada adın neydi?"

"Serpil, hanım ağam."

" Tamam Serpil geliriz birazdan."

Başıyla onaylayarak gittiğinde kapıyı ardından kapatarak Savaş'a döndüm. Ellerimi belime yaslarken onu kızayım mi güleyim mi bilemedim.

Bana bakmadan kalkıp banyoya girdiğinde başımı iki yana sallayarak güldüm. Sonra ben de ardından banyoya girerek onun gibi elimi yüzümü yıkamaya başladım.

O yüzünü yıkarken ben de aklıma takılan bir soruyla konuşmaya başladım.

" Sana bir şey soracağım."

" Sor."

"Beni nasıl ölü olarak göstereksin? Bir yıl sonra ceset görmek istemeyecekler mi?"

" Orta da bir ceset kalmazsa kimse bir şey demez, merak etme."

" Beni korkutmaya başlıyorsun ha! Ceset kalmaz ne demek? Kesip doğrayacak değilsin ya!"

Sırıtarak yere baktı. Herhalde şu gamzeleri hiç bu kadar belli olamazdı.

Tatlıydı...

" Orasını bana bırak, merak etme kesmem seni."

Sırıta sırıta banyodan çıkarken mal gibi ortada kaldım. Benimle dalga geçti resmen!

Ben hâla mal gibi kalırken, onun bana seslenmesi ile kendime anca gelebildim ve hemen ardından aşağı indim. Sonra da kahvaltı için oturdum.

Kahvaltıya başlarken Savaş'ın bir kaç lokma yemesini bekleyerek kendimi bir konuşmaya hazırlamaya başladım. Bugün kardeşimi görmem gerekiyordu. Çok özlemiştim onu. Hem Sevgi de kızıyordu neden gelmiyorsun diye. Aradan haftalar geçmişti bir kere bile gidemedim.

Savaş Ağa Where stories live. Discover now