3. BÖLÜM

56.7K 440 87
                                    

3. BÖLÜM - EYVAH

Ben Adar Beye bakıyordum o da bana

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Ben Adar Beye bakıyordum o da bana.

İkimiz de hemen gözlerimizi kaçırdık.

Adar Bey, "Ne alakası var?" diye kızdı. Fakat ben hala karşımda duran bu yaşlı adamın kim olduğunu bilniyordum. "Gelsene dede."

Evet dedeymiş öğrendim.

Adae beyin dede dediği adam bastonunu yere vura vura geliyordu. "Bu kız sevgilin değil mi yani?" diye sordu. "Sen dün gece kız arkadaşım var. Çok yakınımdan biri ve onu seviyorum demiştin."

Adar bey sinirlenmişti. Görebiliyorum.

"Hayır dede, bahsettiğim kız bu kız değil."

Dede bey, "İnşallah hayali kız arkadaşın yoktur," dedi. Masanın karşısındaki tekli koltuğa oturdu.

Adae bey gözlerini kaçırıp, "Neyse dede, ne alırsın?" sordu. " Azel getirsin hemen," dedi.

Hemen öne atılıp "Evet hemen getiririm ben," dedim. "Siz söyleyin yeter. Lütfen."

Dede bey güldü. "Zencefilli çay alayım. Diğerleri dokunuyor."

Heyecanlı çıkan sesimle, "Tamam hemen getiriyorum," dedim. İki saniye sonra odayı terk etmiştim.

Kapının önünde derin derin nefesler aldım. İnanmıyorum ya resmen Adar Beyin kucağına düştüm. Çok kötü oldum kim bilir hakkımda ne düşünmüştür? Bilerek yaptığımı düşünmüş müdür acaba? Yok canım niye öyle düşünsün ki? Onun suçuydu zaten.

Off beni niye bu kadar etkilendim.

Kızıl saçlarımı geriye itip zencefilli çayla içeri girdim.

Heyecanla masaya ilerledim. Bu heyecan şimdiden beni yormuştu. Akşamı nasıl edecektim bilmiyorum.

Sonra kendi odama girmiştim. Öğlene kadar çalıştım. Adae bey telefon edip ,"Yemeğe gidebilirsin." dedi.

Tabiki teşekkür etmemi beklemeden telefonu pat diye kapatmıştı.

Odadan çıktım ama Adar bey ve dedesini göremedim.

Beni ilgilendirmiyor diye düşünerek kapıya
ilerledim ve çıktım.

Songül toparlanıyordu. Beni görünce
beraber yemeğe gitmeyi teklif etti bende
itiraz etmedim. Zaten yanıma bir arkadaş
olsa iyi olurdu.

Sonra diğer odanın kapısı açıldı ve süper
mini, dar etek giymiş bir kadın göründü. Saçları kızıldı. Önümüzden
kivira kivira giderken bana alaylı bakış
fırlatmıştı. Bacakları kalın olmasına rağmen mini etek giymişti. Biraz şey görünüyordu, baldırındakı etler sıkışmış gibi. Neyse beni ilgilendirmıyor.

Yemekhaneye indik. Boş Bir masa bularak
oturduk. Yanımıza bir iki kız daha geldi.
Kaynaştık.

Kattayken gördüğüm kız karşımdaydı. Yine
bana şöyle saçma sapan bakıyordu. "Şu kız
kim?" diye sordum.

Yeni tanıştığım ismi İrem olan kız, "O
mu?" dedi yüzünü buruşturarak. "Binnur
o. Buraların sürtüğü. Ya da Burak beyin
kapatması diyelim. Mimarlık okumuş ama
sonra Emir bey yanında asistanlık yapmasını isteyince ağzını açıp ama ben mimarlık okudum ne asistanlığı diyememiş. Tam bir sürtük.."

Şaşırırken, "Anlamadım," dedim.

"Yakında anlarsın," dedi gülerek.

Başka bir kız, "Evet, patronun odasından ya da başka bir yerden inleme sesi duyunca anlarsın," diye güldü.

Yemek bittiğinde ofise geldim. Patronum
yine ortada yoktu. Dedesiyle çıkmıştı.

Onu beklerken sıkıldım. Kitap okumak istedim ama yanımda yoktu. Kitap almanın zor ve imkânsız olduğu bir dönemdeydik çok pahalıydı kitaplar. Üstelik kendini çok uyanık sanan yazarlar ve yayınevleri üç, dört yıl önceki kitap olduğu için aslında daha ucuza satmaları gereken kitabı başka bir kapakla yeni baskıya açıp aynı, hatta daha pahalı bir fiyattan piyasaya sürerek okurları tekrar tekrar sömürüyorlardı.

Kimsenin bu gidişata dur dediği yoktu. Dur diyen olmadığı gibi bir de yazarlara ve yayınevlerine kırmızı kalp dağıtıyorlardı.

Yok ayracı var, yok posteri var, yok ciltli, yok özel kutulu diye diye sömürüyorlardı.

Kim kimi sömürebilirseydi. Nasıl olsa aynı kitabı daha pahalıya satın alacak çok enayi vardı güzel ülkemde.

Bu yüzden yeni indirdiğim telegram uygulamasına girip ordan şöyle güzel bir aşk kitabı indirip okuyacaktım.

Bir arkadaşım sayesinde keşfettiğim kitap grubuna girdim. Oradan güzel bir aşk kitabı bulup indirdim. Bu tür gruplar az olsa da kitap alamayan benim gibi zürtler için kurulmuş gruplardan biriydi. Kitap alamadığımda çok üzülüyordum ama en azından buralardan biraz olsun okuma aşkımı temin edebiliyordum. Üstelik iyi yanı kitabı alan kişiler, satın alamayanlar için pdf yapıp gruba atıyorlardı ki böylece herkes istediği kitaba ulaşıp okuyabiliyordu.

Bir an neredeyse telefonumu göğsüme yatıracaktım.

Bu sektördeki yayınevleri asla acımıyordu. Hele yazar popülerse fiyat etiketini özellikle çok yüksek basıyorlardı. Okuru düşünen kim?

Kimse tabi ki!

Ayrıca E kitapların rahatlığından bahsetmeye gerek var mı bilmem. Bir kere yanında taşımana gerek kalmıyor, her yerde rahatlıkla okuyabiliyorsun. Sonra yer kaplamıyor, ağırlık yapmıyor. Sürekli alınan kitapları bir noktadan sonra insan nereye koyacağını bilemiyor. Gerçi 2. el kitap diye bir şey olduğu için insanlar özellikle roman tarzı kitaplarını artık ellerinden çıkarıp uygulamalarda ya da sahafçılara satarak kendisi için gelir kapısı açıyordu. Özellikle öğrenci kardeşlerimiz iyi bir fırsattı bu. Böylece yüksek fiyatlı etiketinden dolayı kitabı alamayan daha uygun bir fiyata alıyordu ki bence gayet iyiydi. Böylece başka bir kitap ticareti döngüsü oluşuyordu.

Kitaba fena halde dalmışken telefonum çaldı. Adar bey, "Gel buraya," dedi ve çat diye kapattı. Manyak suratıma niye kapattın şimdi.

Sinirli adımlarla, odamdan çıktım ama ona
sinirli olduğumu belli etmedim.
Adar Bey, koltuğu gösterdi. "Otursana," dedi.

Gösterdiği koltuğa oturdum. Ben bana
yapacapım işlerden bahsetmesini beklerken.

O başak bir şey dedi. Hiç beklemediğim bir
şey.

"Benimle evlenir misin?"

Evlenmek mi? Yutkundum ve böylece
kalakaldım. "Anlamadım," diye fısıldadım.

Gözlerini devirip tekrarladı. "Evlen benimle,"dedi ama bu defa hiç kibar değildi. Sesi emir veriyordu.

Yayınlayan| Nazlı

Oy ve yorum yapmayı unutmayın 😘

SEKRETERWhere stories live. Discover now