ÇİLEKLİ PASTA

6.5K 348 109
                                    

Sabahın ilk ışıklarıyla uyandım. O güne ait tuhaf bir ruh halim vardı. Nedensiz bir hüzün ve mutluluk iki duygu arasında karmakarıştım...

Garip olan ise kendimi hiç olmadığım kadar iyi hissediyor oluşumdu. Yataktan kalkıp, çıplak ayaklarımla pencereye doğru yöneldim. Ahşap çerçeveli penceremi açıp, bir süre gökyüzünü izledim. Taa... ciğerlerime kadar işleyen, derin bir nefes çektim içime.
Yan tarafımızda bulunan fırından, mis gibi taze ekmek kokuları yayılıyordu tüm sokağa. Güneş ise her yere cömertçe ışıklarını yayıyordu. Ekmek almak için fırına gelen insanları izledim bir süre. Dedim ya garip bir sevinç vardı içimde. Artık duş alıp işe gitme vaktim gelmişti.

Tam pencereyi kapatıyorken evimizin hemen karşısındaki parkta tuhaf bir şey dikkatimi çekti. Bir kadının penceremin karşısında hiç kıpırdamadan öylece durduğunu fark ettim. Tuhaf olan ise görüntüsüydü. Daha da garip olanı ise, günümüze uygun olmayan kıyafetleriyle bu kadını kimsenin fark etmemesiydi. Üstünde eski, oldukça da yıpranmış, rengi solmuş kahve tonlarında, neredeyse paçavraya dönüşmüş bir giysi vardı. Pelerini andıran giysisinin, yere kadar uzanan eteklerinin çamur ve yırtıklar içinde oluşu, içimi acıtmıştı açıkçası.
Kadının bir hayli yaşlı olduğu belinin iki büklüm oluşundan ve iki eliyle anca tutabildiği kaba bastonunun dan anlaşılıyordu. Kadına baktıkça içimde bir ürperti hissetmeye başladım.

Yüzünü pencereme kilitlemiş, öylece beni izliyordu. Öncesi çok dikkatimi çekmedi fakat baktıkça anormal bir durum olduğunu anlamıştım. Emin olmak için koşarak aşağıya indim. Yanına gidip onunla konuşmak istiyordum. Sokağa çıktığım da ise orada kimsenin olmadığını gördüm. Bir süre etrafa bakındıysam da kadını bulamadım.
Tekrardan odama çıkıp yine pencereden baktığımda, olamaz!! yaşlı kadın yine aynı noktada bana bakıyordu. Taştan bir heykeli andırıyordu. Artık korkmaya başladım. Hemen penceremi kapatıp hızla perdeyi çektim. Perdenin arasından bakmaya başladığımda ise hala orada olduğumu biliyormuşçasına gibi bakmaya devam etti. Hemen korkuyla yere çöktüm. Yere eğilip çömelerek hemen yanımdaki komidinin üstünde duran telefonumu alıp kamerasını açtım. Yavaşça yarım şekilde kalktığım sırada kadının orada olmadığını gördüm. Aniden yok olmuştu resmen.

Birkaç saniyede nasıl olurda bu kadar hızlı bir şekilde belirip, aniden yok olabilir üstelik de bu kadar yaşlı iken.

Şaşkındım. O sırada annemin sesiyle ilkindim:
"Uyandın mı? Ne yapıyorsun? Orada sen?"
Demin ki hadiseyi anneme anlattığımda annem çok ciddiye almadı. Aksine gülüp geçti. Mahalledeki teyzelerden biri olduğunu söyleyip geçiştirdi. Ben ısrar edince,
"Dur bakim!" dedi.

Annem pencereye yaklaşıp perdeyi çekerek:
­­"Nerede?"

"Demin oradaydı anne."
Kadın sanki birden ortadan kaybolmuştu bu nasıl olabilir?

"Hadi kızım! hadi! Kahvaltıya gel, sana öyle gelmiştir. Belki de tanıdıktır."

Evet annem haklı olabilirdi.

Eski evimizin gıcırdayan ahşap merdivenlerinden aşağı inerek mutfağa geçip masaya oturdum. Ben çayımı yudumlarken annem benim için yumurta kırıyordu.

Annem bana her zaman çok düşkün olup, her istediğimi yapar ve ilgisini hiç üstümden esirgemezdi. Hatta bazen ablalarımın bana karşı tutumlarının asıl nedeninin, annemin bana olan sevgisi miydi? diye düşünmeden edemiyordum.
Annem ellilerinde olmasına rağmen naif hoş bir bayandı. Balık etli, beyaz tenli, yuvarlak çehresi olan orta boylarda kibar bir kadındı.
İri kahve gözlere ve  uzun siyah saçlara sahipti. Annemi bildim bileli saçlarını hep topuz yapar, incili tokalarla ile bunu tamamlardı.
Genelde üstüne başına her zaman çok özen gösteren altmışlı yılların İstanbul tarzına göre giyinen tam bir hanımefendi idi. Kendini tamamen bize adamış olan annem, en öfkeli olduğu zamanlarda bile terbiyesini muhafaza ederek sakin kalmaya çalışırdı. Çok ağır ve de tane tane konuşurdu. Ona her zaman hayrandım.

ELIYS (+18)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant