KÜKÜRT

3K 209 45
                                    

Mete, Esinin hemen yanındaki kadife koltukta ellerini kavuşturmuş halde sordu?
"Bu nasıl olabilir Tuğrul? Hayatında daha önce hiç at binmemiş bir kız, nasıl olurda böyle vahşi bir atı birkaç dakika içinde ehlileştirip önünde diz çöktürebilir? Üstelik eğersiz, bu denli ustaca akrobatik binebilir?
Almıyor aklım almıyor."

Tuğrul pencerenin önünde ellerini arkadan bağlamış düşünceli bir halde.
"Bilmiyorum Allah kahretsin ki bilmiyorum. Nasıl Olabilir?"

Tuğrul ise kendi içinde bu inanılmaz durumu sorguluyordu.

"Olamaz, o olmamalı yalvarım Tanrım o olmasın"

O bu cümleleri mırıdanırken, Mete birden başını kaldırarak Tuğrul'a döndü.

"Kim! Kim olamaz Tuğrul? Kim bu Esin?" Derken Esin yavaşça araladı gözlerini.

"Neler oluyor? Ne oldu bana?"

Mete irkilerek hemen kalkıp kapıya doğru hızla ilerledi. Kapıyı açarak yaşlı doktora İngilizce içeri girmesini söyledi.
Doktor bir süre kontrol etti.
Göz bebeklerine ışık tutup, parmağıyla Esine işaret ederek komut verip bir
takım sorular sordu. Tuğrul bakmaya dahi gerek duymuyordu. Tıpkı mermer bir heykel gibi, pencerenin önünde durmuş hareketsizce dışarıyı izliyordu.
Doktor, tüm belirtilerin normal olduğunu ve iyi olduğunu söyleyerek dışarı çıktı.
Esin, sürekli olarak Mete'ye neler olduğunu soruyor, arada da Tuğrul'a bakıyordu.
Tuğrul başını dahi çevirmiyor sanki orada yokmuş gibi davranıyordu.

Mete: "Sorun yok Esin. Sadece ufak bir baygınlık geçirdin, hepsi bu. Hiçbir şey hatırlamıyor musun?"

"Hayır hatırlamıyorum."
"Ya kara şeytanı?"
Esinin birden gözbebekleri büyüdü. Ses tonu değişti şiddetle.
"Onun adı kara şeytan değil! EFİRUS!"

Tuğrul aniden döndü. Yüzü korkunç bir hal almıştı.
Rengi aniden attı. Donuk, endişe dolu gözlerle baktı Esine.

"Efirus mu? Bu adı nereden biliyorsun? Kim söyledi sana!?"

Esin başını önüne eğip, birkaç saniye parmaklarıyla oynadı. Yaramazlık yapmış bir çocuk edası ile:

"Kimse söylemedi. İçimden öyle geldi. Adı EFİRUS, sadece bunu hatırlıyorum başka hiçbir şey yok zihnimde."

Tuğrul derin bir soluk alarak hırsla yaklaştı Esinin yatağına.
Baktı, baktı, baktı o muhteşem eşsiz gözlerine.

"Peki, at senindir. Efirus'u hak ettin." Diyerek hiddetle çıktı odasından.

Esin:
"Mete neden bana böyle davranıyor? Ne Yaptım ben ona?"

***
Mete elimi tuttu, sıcacık bir dost eliydi bu. Samimi bakışlarla baktı yüzüme.
"Üzülme. Tuğrul farklı bir adamdır. Kimse onu çözemez. Sen iyisin değil mi?
Bu arada Esin bunu nasıl yaptın?"

"Neyi?"

"Kara şeytan Ah! Pardon Efirus'u nasıl ehlileştirdin. Yaptığın şey inanılmaz bu bir mucizeydi farkında mısın? "

"Bilmiyorum Mete, inan bilmiyorum. Bazen bir objeyi ya da ne bilim bir varlığı gördüğüm an, sanki onunla bir yaşanmışlığım olmuş gibi hissediyorum.
Dejavu değil bu, çözemiyorum. Efirus'u tanıyorum ve Efirus'da beni tanıyor.
Şimdi aklımdaki tek soru ne biliyor musun Mete? Peki Efirus beni nereden tanıyor? Sorabileceğim tek şahidim var, o da dilsiz. Bunu Efirus'a sorabilseydim keşke."

Mete çok şaşkındı.
Yanımda sürekli sorular sorup duruyordu. Şaşkındı ama anlatacak tek kelimem yoktu. Hiçbir şeyi hatırlamıyorum. Sadece aniden iyi at bindiğimi ve EFİRUS'un benim dostum olduğunu hatırladım. Başka bir şey yok zihnimde.
Anlam veremiyordu bir türlü. Anlatıp durdu olan biteni.

ELIYS (+18)Where stories live. Discover now