BİRİNCİ BÖLÜM

11.3K 777 212
                                    

Not: Beklediğiniz için teşekkür ederim. Bu arada yazar olarak ilk defa instagram hesabı açtım lütfen beni yalnız bırakmayın takip edin olur mu :)

---- tug.cesrgl----

Hem dostumu hem de hayatımın aşkını aynı anda kaybettim.

Emre Mert benim çocukluk arkadaşımdı. Tıpkı Sibel ve Ceren'in olduğu gibi. Arkadaşlığın ne olduğunu bilmediğimiz zamanlarda bile mahallenin sokaklarında beraber koşturuyorduk. Yaşlarımız aynı olduğu gibi annelerimizde arkadaştı. Ne zaman bir araya gelseler biz dört afacana yaramazlık için gün doğardı.

Sibellerin evinde tabureyi kullanıp tezgaha ulaşmaya çalışırken düştüğümde çenemin altına üç dikiş atılmıştı.

Emre Mert'in bacağındaki yara Cerenlerin bahçesinde koşarken telle çizildikten sonra olmuştu.

Diğerlerinde de böyle yaralar vardı. Arkadaşlığımızın daimi izleri gibiydi onlar.

Sonra büyüdük.

İşler o zaman karıştı.

Telefonumun alarmı durmadan çalınca uzanıp kapatma düğmesine bastım. Gözlerim dalgın bir halde telefonun ekranına takılı kaldı. Ne bir cevapsız arama ne mesaj vardı. Sonunda insanları kendimden uzaklaştırmakta başarılı olmuştum demek ki.

Yatağa sırt üstü yatarak yatak odamın tavanına baktım. Penceremin önünden geçen arabaların ve sokağın ilerisinde kurulan pazarcıların sesini duyabiliyordum. Yataktan kalkmak için bir sebebim yoktu. Yaşadığım ihanetten sonra o kadar darmadağın olmuştum ki işimi kaybetmiştim. Hala da toparlandığım söylenemezdi.

Çaresizlik ve geride bırakılmanın verdiği o kıvrandırıcı histen kurtulamıyordum.

O gideli yirmi gün olmuştu.

Sibel'le nişanlanalı ise on beş gün.

Yataktan doğrulduğumda zihnim eski anılara daldı. Liseye başladığımız sene Emre Mert'in benden çaldığı ilk öpücüğüm. Oysa o zamanlar ne kadar da hayal kurardık. Üniversiteyi bile beraber tercih etmiş, farklı bölümler olsa da aynı üniversite de okumuştuk.

Evlenmeyi düşünüyordu. Benim kaçırdığım nokta ise Emre Mert'in beni Sibel'le aldattığıydı.

Halıya çıplak ayaklarımla bastım. Midemdeki ağrıya bakılırsa bir şeyler yemeliydim. Elimde gelse yemek yemeği ertelerdim ama son kez bayıldığımda Ceren tarafından tehdit edilmiştim. Onun başıma musallat olmasını istemiyordum. O yüzden sarsak adımlarla mutfağa doğru ilerledim. Kapalı perdenin arkasından günün nasıl bir havaya sahip olduğu belli olmuyordu. Açıkçası umurumda da değildi.

Mutfağın kapısında durduğumda bir an kendimi yeniden Sibellerin kapısında görür gibi oldum. O gün deli gibi yağmur yağıyordu. Emre Mert beni terk edeli beş gün olmuştu ve gelinliğimi seçen ben aldığım bu haberle yıkıntıdan ibarettim. Ceren yurt dışında iş seyahatindeydi. Bu yüzden kendime geldiğim an Sibel'i görmek için onlar gitmek istemiştim. Sibel ve Emre Mert beraber hukuk okumuş, aynı firmada çalışmaya başlamışlardı. Emre Mert'in bir başka ilişkisi varsa elbet hissetmiştir diye düşünüyordum.

Kapılarını açan Hamiyet teyzenin birden beyazlaşan yüzünü gördüğümde aslında ne olduğunu anlamalıydım.

"Sibel," dedim ama devamımı getirmedim. Getirmeme gerek yoktu. Hamiyet teyzenin arkasında görünen oda kapısında birbirine bakan Emre Mert ve Sibel'i görecek kadar vaktim olmuştu. Biri en iyi takım elbisesini giymiş, öbürü mor bir elbise.

Emre Mert ve Sibel nişanlanmıştı.

Sevdiğim adam ve yakın dostum bana ihanet etmişti.

Oradan nasıl ayrıldığımı eve nasıl geldiğimi hatırlamıyordum. Emre Mert ayrılmasıyla beni uçurumun kenarına sürüklemişti.

Dük ile Beş ÇayıOnde histórias criam vida. Descubra agora