Asel'in Balca'sı

75 23 31
                                    

"Çocukluk uzun sürmez ama çocuklukta yaşanılan hisler ömür boyu sürer."

Asel, evde tek başına epey sıkılıyordu. Televizyonun düğmesine basıp, karşısındaki koltuğa oflayarak oturdu. Resim çizmekten ve bebekleri ile oynamaktan fazlasıyla yorulmuştu. Belki bir kardeşi olsa, onunla eğlenceli vakitler geçirebilirdi ama tek başına olduğu için, ilgiyle başladığı bir şeyi keyifsizce yarıda bırakıyordu. 9 yaşında bir çocuk için pek sıkılgan ve çabucak bıkkınlık gösteren bir yapıya sahipti. Oysa onun yaşındaki çocuklar ne kadar canlı ve enerjikti. Televizyondan Şeker kız Candy'nin jenerik müziğinin sesleri duyuluyordu. Asel, bu çizgi diziyi pek severdi. Fakat bugün, çok sevdiği bu çizgi diziyi bile ilgisizce izliyordu.

Annesi, babası bütün gün çalışıyorlar ve eve yorgun argın dönüyorlardı. Asel, okuldan döndükten sonraki saatlerde, yardımcıları Sultan'ın gözetiminde olurdu. Asel, Sultan ablayı huzursuz davranışları ile bütün gün bıktırır, hiçbir şeyden memnun olmazdı.

- Sultan abla acıktım, Sultan abla sıkıldım, Sultan abla yaptığım resimlere bakar mısın? Sultan abla bu bebeklerle oynamak istemiyorum benimle oynar mısın?

- Asel, görüyorsun ya işlerim var. Bak en sevdiğin çizgi dizi çıkmış, o bitince oynarız olmaz mı?

Kimse Asel ile oynamak istemiyordu. Herkesin işi vardı. Dünyanın işleri hiç bitmiyordu. Neden kimse onunla ilgilenmiyordu. Asel, aslında sevgiye aç bir çocuktu. Bir sıcak sözün, tatlı bir öpücüğün ne olduğunu bile bilmiyordu. Huzursuzluğu, sıkılganlığı, ilgi isteyen davranışları bundandı. Asel, isteksizce izlediği dizisinin bitmiş olduğunu gördü ve yüksek sesle harfleri uzatarak bağırmaya başladı.

- Sultaan ablaa! Hadi gel artık dizi bittii. Sultaaan ablaaa!

- Asel, neden bu kadar bağırıyorsun? Hem ne çabuk bitmiş bu dizi, benim işlerim de bitmedi ki akşama yemek hazırlıyorum. Dur bakalım şu yemekleri hazır edeyim geleceğim tamam mı?

Asel, aldığı cevaba oldukça öfkelenmiş ve ağlamaya başlamıştı.

- Beni hep kandırıyorsun. Yalancısın işte.

Sultan hanımda sinirlenmiş, küçücük çocuğa olmadık sözler etmeye başlamıştı.

- Ben seninle baş edemiyorum küçük hanım. Beni çileden çıkarıyorsun yeter artık ağlayıp durma.

Sultan hanım, Asel'i kendi haline bırakarak mutfağa gitmişti. Asel, televizyonu kapatıp, odasına gitti, yatağına uzandı. Aslında uyumak için vakit daha çok erkendi. Sıkıntıdan olacak ki, ağlaya ağlaya uykuya daldı. Rüyasında anne, babası ile kendisini lunaparkta gördü. Birlikte parktaki oyuncaklara biniyor, eğleniyor, gülüşüyorlardı. Babası Asel'in elinden tutmuş, annesi Asel'in yanağına öpücükler konduruyordu.
Bu rüyadan uyanmayı hiç mi hiç istemezdi. Ancak Sultan hanımın sesi Asel'i uyandırdı.

- Asel, hadi uyan. Annen ve baban geldi. Babanın sana bir sürprizi varmış.

Asel, yataktan kalkıp koşa koşa salona gitti. Annesinin karşısında durmuş, güçlü bir merak içinde etrafına bakınıyordu. O sırada babası yan odadan, elinde bir kese kağıdı ile gelerek, koltuğa oturdu.

- Asel! Gel bakalım sana bir sürprizimiz var. Bu kese kağıdının içinde ne olduğunu tahmin edebilir misin?

Asel, kese kağıdına dikkatle bakıyordu. Kese kağıdından tıkır tıkır sesler geliyor, içindeki her ne ise kımıldanıp duruyordu. Kese kağıdının içinde, hareket eden bir şey olduğu kesindi. Asel biraz korktu, içinde ne olduğuna dair hiçbir fikri yoktu. Birden bire kese kağıdı açıldı ve içinden minik bir kafa uzandı. Babası:

ÖYKÜLERİMTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang