10

289 23 0
                                    

Uyku sersemi halimle "günaydın anne" diyerek konuşup kahvaltı masasına oturdum. Daha sonra ise annenim erken gittiğini ve şuan yanlız olduğumu idrak edince olumsuz anlamda kafamı salladım. Kesinlikle kafayı sıyırıyordum. Fakat bunun suçlusu ben değildim bunun suçlusu tamamen Demir'di. Sabaha kadar mesajlaşmaktan uyutmadığı için bu derece uyku sersemi olmam tamamen onu suçuydu.

Kapının çalmasıyla ayağa kalkıp kapıyı açtım. Caner elindeki poğaçalarla gülümseyerek bana bakıyordu. Aynı şekilde karşılık verip gülümseyip onu içeriye davet ettim.

"Kanka çay koydun demi?" Demesiyle olumlu anlamda kafamı salladım.

"Çaysız kahvaltı yapıldığı nerde görülmüş Caner'im tabikide hazır" diyerek poğaçaları hazırladım.

"İyi o zaman. Savaş bana buraları gezdirecekti onuda çağırdım sorun olur mu?" Demesiyle "iyi yapmışsın" diyerek karşılık vermiştim.

Zilin çalmasıyla sofrayı hazırladığım için kapıyı Caner açmaya gitmişti. Bende

"Günaydın Melis" diyerek duyduğum sesle "günaydın" diyerek gülümseyerek arkamı dönüp Savaş'a kısa bir bakış atmıştım. Fakat yanlız gelmemişti Demir'de onunla gelmişti.

"Günaydın Melis. Bende sana yardım edeyim" diyerek yanıma gelen Demir'e baktım. Oda bana bakıp göz kırpmasıyla hızla önüme dönüp domates doğramaya devam ettim. Şimdi ben buna kibar gözükeyim diye rahat rahat kahvaltıda yapamazdım ki ama!

Hep beraber masaya oturduğumuzda her bir şeyden ufak parçalar alıp çay ile azar azar yemeye başladım.

"Ciddi ciddi Savaş'ın abisinin sen olduğuna hala inanamıyorum. Geçen sabah benle Melis'i sizin okulun önünde sarıldık diye dövecektin neredeyse" diyerek konuştu Caner.

"Oha cidden yaptın mı böyle bir şey?" Diyerek şaşkınlıkla konuştu Savaş.

"Evet yapmış olabilirim biraz. Olayı pek hatırlamıyorum" diyerek konuşan Demir'e 'tabi tabi kesin hatırlamıyorsundur' bakışı atmıştık Caner ile.

"Kıskandın demi Melis'i." Diyerek imalı bir şekilde konuştu Savaş

"Sevgilimi kıskanmamdan daha doğal ne olabilir?" Diyerek bu kez konuşan Demir ile ağzımdaki çayı püskürtüp öksürük krizine girmiştim. Az önce ne demişti o?

"Sevgili mi?" Diyerek şaşkınlıkla konuşmuştu Caner. Savaş ise gülüyordu. Sanırım haberi vardı.

"Aaa Melis yoksa Caner'e ağabeyimi öptüğünü söylemedin mi?" Diyerek alayla konuştu Savaş. Kıpkırmızı kesildiğime emindim. Caner'e baktığımda ise ağzı o şeklinde açık kalmıştı.

"Şey yani pek şey edemedim onu ben" diyerek ağız içi konuşmaya çalışmamla Demir ve Savaş gizliden gülmeye başlamışlardı. Eh be ben bunu sormaz mıyım size!

"NE!!" Caner'in gür sesiyle kulakları sağır olmuştu. Açıklayacaktım ben zaten ne diye hemen söylüyorlardı ki bunlar böyle?

Demir ve Samet'in dışarı çıkıp bizi beklemeye başlamasıyla mutfakta durup bana sinirle bakan Caner'e baktım

"Ya valla açıklayacaktım Caner dün oldu herşey" diyerek konuşup mutfaka sürekli sağa sola yürüyerek sakineşmeye çalışan Caner'e açıklama yaptım.

"Deren sen farkında değilsin ama adam senin daha adını bile bilmiyor. Hadi bunları geçtim yarın öbür gün Melis uyandığında ne yapacaksın herşey bir oyundu, sizi ben Melis'im diye kandırdım mı diyeceksin" diyerek kızmaya devam etmesiyle derin bir nefes verdim.

"Ne alakası var bunun kandırmakla! Sadece gerçek ismimi bilmiyor o kadar." diyerek konuştum.

"İyi ne halt edersen et ama sonra kalkıp bana Caner diye ağlama" diyerek sinirle mutfaktan çıkmasıyla oflayarak peşinden yürüdüm.

"Neyin var?" diyerek konuşan Demir'i bakıp 'yok bişeyim' diyerek cevapladım

"Peki o halde hadi gidelim" diyerek elimi tutmasıyla gülümseyerek olumlu anlamada kafamı salladım.

Okula yaklaştığımızda tuttuğum elini bırakarak ona baktım.

"Bir süreliğine saklasak olur mu?" Dememle tek kaşını kaldırıp bana bakmıştı.

"Neden saklayalım ki böyle bir şeyi?" Demesiyle dudağımı ısırdım. Ben bu okulda hatta onun karşısında bile Melis'tim. İleride Demir'e Melis olmadığımı açıklasam bile okuldakilere bu durumu açıklayamazdım.

"Sadece bana biraz süre ver lütfen" diyerek konuşmamla yüzü düşmüştü.

"Peki o halde bir süreliğine senin dediğin gibi olsun ama ileride yada dayanamadığım birşey olursa karışmam" diyerek benim cevap vermemi beklemeden  okula doğru yürümüştü.

Arkamda duyduğum alkış sesiyle hızla arkamı dönüp alkışlayan Tuna'ya baktım.

"Vay be Melis güzel gösteri" diyerek konuşmasıyla kaşlarımı çattım.

"Ne saçmalıyorsun sen Tuna"

"Ne mi saçmalıyorum?" Diyerek yapmacık bir şekilde gülmüştü.

"O kadar yaptığın şeylerden sonra utanmadan bide gidip sevgili mi oldun?"

"Ne yapmışım acaba ben?" diyerek sinirle konuştum.

"Dalga mı geçiyorsun sen benimle! O arabayı süren kişi sen olduğun halde sırf senin yanında olduğum için her gece kabus gördüm ben! Vicdan azabıyla her gece boğuştuğum için senden daha suçsuz olduğum halde gidip ayaklarına kapanarak özür diledim ben bu adamlardan!" Diyerek konuşmasıyla yutkundum. Ne diyordu bu adam böyle?

"Bilmemezlikten mi geleceksin gerçekten. Onlar beni hala affetmemelerine rağmen bu zamana kadar asıl suçlunun sen olduğunu öğrendiklerinde ne yapacaksın acaba Melis?" Diyerek konuşmaya devam etmesiyle gözlerim dolmuştu. 'Ne yaptın sen Melis' diyerek içimden mırıldandım.

"Be-ben" diyerek konuşup daha fazla konuşamayarak susmuştum. Sesim kesilmiş konuşmama müsaade etmiyordu sanki.

"Evet sen Melis. O gün Demir Sihan'ın kardeşine çarpıp onu sakat bıraktıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam edip bide utanmadan Demir ile sevgili olan sen!" Diyerek konuşmasıyla tuttuğum gözyaşımın akmasına izin verdim. O kadar karışık duygular içerisindeyim ki kelimeler bile yetmiyor gibiydi.

Hiçbir şey demeden geri dönerek hastaneye  doğru yürümeye başladım. Gözyaşlarım iyice artmış hıçkırıklara karışmıştı sesim. Hastane camından uyuyan  kardeşime bakıp ellerime cama koyarak derin bir nefes aldım.

"Demek bunun için intihar ettin Melis" diyerek fısıldadım.

"Ben bunu anneme babama nasıl açıklayacağım kardeşim. Sadece onlar değil Savaş'a ve Demir'ede" diyerek konuştum. Keşke bugün olanlar bir rüya olsaydı diye içimden geçirdim.

ZIT İKİZLERWhere stories live. Discover now