4

180 25 2
                                    

chase atlantic-moonlight

"Vienna," dedi Jimin bana doğru dönüp gözleriyle makarnayı gösterdi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"Vienna," dedi Jimin bana doğru dönüp gözleriyle makarnayı gösterdi. "Sen neden yemiyorsun?" İçtiğim su bardağını masaya bırakıp ilk önce makarnaya sonra da Jimin'e baktım.

"Vienna su içmeyi seviyor hyung. Görmüyor musun geldiğimizden beri kaçıncı bardağı." Son zamanlarda yemek görünce mide bulantımın önüne geçemiyordum.

"Midem pek iyi değil," diye mırıldanırken anladığına dair sesler çıkartmıştı. Elime telefonumu alırken dirseklerimi dizlerime yasladım ve mesajları açtım.

bilinmeyen: hayatımın en güzel anısını bana tekrar yaşatmayacak mısın yani güzelim?

bilinmeyen: ah güzel vienna
kaşlarını çatmaya devam edersen kırışacaksın

bilinmeyen: bu gece
sen ve ben
belki de biraz konuşmalıyız

bilinmeyen: daha önce bunu çok duymuşsundur ama
çok güzel gülümsüyorsun
ama o yorgun gülümsemenin kimse farkında değil

bilinmeyen: cevap vermemekte kararlısın yani
beni hiç mi merak etmiyorsun?

Gözümün önüne getirilen el birkaç kez hareket edip gözlerimi kırpıştırmama neden oldu.

"Yine daldın," dedi Jongin. Derin bir nefes alıp telefonumun ekranını kilitledim.

"Kusura bakmayın," dedim ellerimi pantolonuma sürtüp. "Son zamanlarda kafam çok dolu. En iyisi gidip biraz dinlenmem gerekiyor." Gözlerimi Jongin'le buluşturdum. Uyuşmaya başlayan ellerimi birkaç kez yumruk yapıp açtım. Ani paniğin başkalarının yanında vücudumu ele geçirmesini istemiyordum.

"Bunu telafi edeceğime söz veriyorum." Gülümsedim ve Jongin'in ayaklanıp koluma girmesini izledim.

"Gel bi elini yüzünü yıkayalım." Beni sürüklemesine izin verdim.

"İğrenç bir insanım değil mi?" Yüzümü yıkarken mırıldanışıma kıkırdadı. "Berbat hissediyorum ya."

"Değilsin," dedi saçlarımı tutarak. "Hiçbir zaman da olmadın." Doğrulup yüz ifademi düzeltmeye çalıştım.

"Vien bir şeyler olsaydı hissederdin." Bahsettiği konuyu anlayıp gözlerimi kapattım ve derin bir nefes almama izin verdim.

"Bana mesaj atıyor," dedim telefonumu çıkartıp Jongin'e uzattım. Jongin mesajları okurken kaşları çatıldı. Uzun bir süre numaraya baktıktan sonra telefonumu geri verdi.

"Halletmemi ister misin?" Olumsuzca başımı salladım. "Ciddiyim iki dakika bile sürmez."

"İçeridekilere de ayıp oluyor ama eve gitmek istiyorum."

"Onları dert etme konuya biraz hakim olabilirler." Gözlerini benden kaçırıp elini ensesine götürdü. "Seninle konuşurken duydular." Anladığıma dair sadece başımı sallamakla yetindim. "Seni ben götüreyim. Şimdi araba kullanma."

"Merak etme iyiyim. Yüzümü yıkamak iyi geldi." Jongin'i rahatlatmayı denedim ama bakışları inanmadığına dair her şeyi barındırıyordu. "Hadi içeriye geçelim."

"Gidiyor musun?" Jimin'i başımla onayladım. Çantamı alıp arabamın anahtarını çıkardım ve Haneul'a uzattım.

"Seninle geleyim." Kalkmasına izin vermeden onu durdurdum.

"Yalnız yürüsem iyi olacak." Haneul anahtarımı aldığında kalkıp yanağıma ufak bir öpücük kondurdu.

"Yarın seni alırım." Onu onaylarken diğerlerine döndüm.

"Görüşürüz," dedim elimi salladım ve kapıya adımladım. Jongin'le vedalaştıktan sonra kendimi nihayet temiz havayla buluşturmuştum. Hemen telefonumu çıkartıp bilinmeyene mesaj attım.

vien: sen iğrenç herifin tekisin

📸; photographer Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin