32. Bölüm

6.8K 601 108
                                    

Dönen başımı umursamadan kusmamak için elimi ağzıma bastırdım ve sarsak adımlarım ile koşarak banyoya girdim. Kapıyı kapatacak fırsatı bulamadan klozete yönelerek midemde olan ne varsa boşalttım. Midem rahatlamamıştı. Tekrar kusmaya başladığımda arkadan bir el terli saçlarımı avucunda topladığında bunun Akgün olduğunu anladım. Beni böyle görmesini istemezdim fakat şu an bunu düşünebilecek durumda değildim.

Yarım dakika kadar kendime gelmeyi beklediğimde Akgün'ün yardımı ile ayağa kalkıp elime ve yüzüme su çarpmıştım. İçeri geçtiğimizde biraz bile mecali olmayan bedenimi yatağa bıraktım ve cenin pozisyonunu aldım. O sırada Akgün dudaklarını alnıma bastırmıştı.

"Ateşin düşmüş ama hâlâ var güzelim." Yanağımı yastığın serin yüzüne sürtüp mırıldandım.

"Başım dönüyor." Akgün bana cevap vermek yerine tahminimce biriyle mesajlaşıp sonrasında telefonunu ceabine koymuştu.

Tam olarak açamadığım, kısıkça araladığım gözlerim ile her hareketini izliyordum. Dolaşbıma gidip içinden fermuarlı sweatlerimden birini çıkardı ve büyük adımları ile yanıma gelip belimden tutarak beni oturur poziyona getirdi. Destek olmadan gövdemi dik tutamadığım için direkt yatak başlığına yaslanmıştım.

"Bana biraz yardımcı ol güzelim, hırkanı giydireceğim şimdi." Yapabildiğim kadar yardımcı olduktan sonra en sonunda fermuarımı çekti ve ayağa kalkmadan önce şakağıma bir öpücük kondurdu.

Çok geçmeden ellerini bacaklarımın alt tarafından ve sırtımdan geçirerek yanlamasına beni kucağına aldı. Evden çıktıktan sonra ayakkabımı giymemiştim, bu yüzden hâlâ evde giydiğim peluş ayakkabılarım ile duruyordum. Ayrıca aylar sonra neredeyse varlığını unutmak üzere olduğum asansörü kullanmıştık aşağı inerken.

Binadan çıktıktan sonra sağ kolu olan Fatih bizi arabanın önünde karşılamış ve içeri geçmemiz için siyah arabanın kapısını aralamıştı. Yaklaşık yirmi dakika süren yolculuğumuzun ardından hastaneye gelmiştik ve ben hâlâ daha Akgün'ün kucağındaydım.

Şikâyetçi miydim?

Asla.

Arabadan indikten sonra konuşmalarından Akgün ile samimi olduğunu anladığım bir doktor bizi önünde ilerlettiği tekerlekli sandalyeyle hastane kapısının önünde karşılamıştı.

"Kardeşim istersen sandalyeye otursun yenge, öyle girelim içeri."

Ben olanları yarı açık yarı kapalı bilincim ile film izler gibi izlerken Akgün kafasını iki yana sallayıp doktoru reddetmişti.

"Hayır, kucağımdan inmeyecek."

"7. katta oda, belin ağrımas-"

"Ağrımaz Sinan."

Sinirli çıkan sesi bile bana huzur veriyordu. Onu duymak beni rahatlatıyordu.

Daha ne kadar yaklaşanilirdim ona bilmiyordum ama daha fazla temas etmek istiyordum. Bu istekle başımı boynu ile omzu arasındaki boşluğa yaslayıp burnumu boynuna sürttüm kedi gibi.

BAŞSAVCI || Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin