-15-

12.7K 987 523
                                    

Keyifli Okumalar.

Birilerinin hırsına gelerek yaptığım çoğu işin sonucu asla iyi olmuyordu.

Çok çabuk gaza gelen bir yapım olduğunu biliyordum ve bundan şikayetçiydim aslında.

Her ne kadar bunun böyle olmaması için uğraşsam da günün sonunda kendimi yine aynı hatayı yaparken buluyordum.

Bundan çok sıkılmıştım.

Atlas bana pikniğe gitmeyi teklif ettiğinde, bunun normal bir piknik olacağını düşünmüştüm ki başta öyleydi de. Lakin son dakika alınan bir karar değişikliği ile pikniğe değil de kampa gitmeye karar vermişlerdi.

Bana planın değiştiğini söylediklerinde reddetmeyi düşünmüştüm çünkü; tanımadığım bir üniversite topluluğuyla kampa gitme fikri hiç mantıklı gelmemişti.

Ama bir şekilde kendimi burada bulmuştum. Aslında bunun nedeni de çok basitti: Ateş.

Israrla gelmememi istemesinin sebebi neydi bilmiyordum ama onun inadına kampa gelmeyi kabul etmiştim. Eğer kampa gelirsem onun moralinin bozulacağını, benimse bundan keyif alacağımı düşünmüştüm.

Yanılmıştım.

Beklediğimin aksine morali bozulan taraf ben olmuştum. Ateş ise burada olup olmamla ilgilenmiyordu. Onun keyfi gayet yerindeydi.

Sabahtan beri kurmaya çalıştığım çadırım hâlâ paketindeki gibi duruyordu. Bir türlü becerememiştim. Diğerlerinden yardım almayı düşünsem de onlar da kendi çadırların kurmaya çalıştıkları için bu seçeneğim de elenmişti.

Ne yapacağımı bulmaya çalışır bir şekilde çadırımın başında beklerken bakışlarımı Ateş'ten çekemiyordum.

O, çadırını ilk kuran kişilerdendi ve çadırını kurar kurmaz birileriyle takılmaya başlamıştı. Buradaki birileri kesinlikle kızlar oluyordu.

Çok fazla kız hem de.

Okulun popüler çocuğu olduğunu tahmin ediyordum ama onun bu kadar çapkın olabileceğini düşünmemiştim.

Etrafındaki birkaç kızın oluşturduğu küçük çemberde, kızların ortasında duruyordu. Ne konuştuklarını bilmiyordum ama gülüş sesleri birkaç metre öteden bile duyuluyordu.

Ara sıra bana olan kaçamak bakışlarını yakalıyordum. Bunu beni sinir etmek için yaptığını düşünüyordum, bence haklıydım da, bu yüzden umurumda değilmiş gibi davranmaya çalışıyordum ama lanet olsun ki umurumdaydı.

Derin bir nefes alıp sinirli bakışlarımı Ateş ve hurilerinin üzerine dikmişken "X ışınlarının gözlerinden çıkmasını mı deniyorsun?" diyen sesi duydum.

Bakışlarımı sesin sahibine çevirdiğimde Atlas’ı gördüm. Beyaz kapüşonlusu, gri eşofmanı ve elinde tutup her ısırıkta yarısını yediği közlenmiş mısırıyla yanımda duruyordu.

"Bilmem," dedim kollarımı göğsümde birleştirerek. "Belki bir ilk yaşatırım diye bekliyorum."

Anladığını belli edercesine mısırından bir ısırık daha alıp "Çadırını hâlâ kurmamışsın," dedi ambalajındaki çadırıma bakarken.

"Kuramıyorum," diye mızmızlandım. "Sen bana yardım eder misin?"

"Kanka valla ben hiç beceremiyorum," deyip kafasıyla bir yeri işaret etti. "Benimkini de Uygar kuruyor."

İşaret ettiği yere baktığımda söylediği gibi Uygar'ın onun çadırını kurduğunu gördüm. Keşke benim de kardeşim olsaydı, ben de çadırımı ona kurdururdum.

Ineffable || texting Where stories live. Discover now