-16-

8.3K 762 213
                                    

Mitski - My Love Mine All Mine

Çadırın içindeki cılız loş sarı ışığın altında oturmuş gerginlikle tırnak etlerimle oynuyordum.

Kendimi o kadar gergin hissediyordum ki sanki aldığım nefes bile yanlış anlaşılmaya sebep olacakmış gibi sık aralıklarla nefesimi tutuyordum.

Ateş ile aynı çadırda kalma fikrini ortaya atarken ne düşünüyordum ben?

Onun yanında adam akıllı sakin duramazken bile şimdi bütün geceyi onunla, küçücük bir çadırda geçirecek olma fikri beni strese sokuyordu.

Rahat olmam gerektiğini kendime söyleyip duruyordum ama o hemen yanımda, üst değiştirmek için kıyafet ararken ve geniş sırtını bana bir görsel şölenmiş gibi sunarken bunu yapmam mümkün değildi.

"Normalde susmak bilmeyen çenen neden şimdi hareketsiz?"

Sorusuyla birlikte düşüncelerimden sıyrılırken bakışlarımı lacivert renkteki yorgandan çekip ona diktim. "Bu halinden şikayetçi misin?"

"Yani," dedi aldırmadan. "Alışkın olmadığım bir durum, garip geldi."

"Konuşsam sorun konuşmasam sorun," dedim gözlerimi devirerek. "Ne istediğini anlayamıyorum."

Telefonuma uzanıp saate baktığımda ekranda yazan 00.11 yazısını gördüm. Sabah olmasına daha çok vardı.

Elimde olmadan ofladığımda sanki onun söylediklerine oflamışım gibi algıladı ve "Boş konuşmadığın anlar dışında sesini duymak iyi olabiliyor," dedi.

"Boş konuşmak mı?" Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Ben hiç boş konuşmam. Beni kendinle karıştırma."

Omzunun üstünden başını çevirip acı kahve gözlerini gözlerime diktiğinde "Seni kendimle karıştırsaydım eğer," dedi tane tane. "Emin ol çok farklı şeyler olurdu."

Söylediklerini birkaç kez aklımda tartıp her seferinde farklı sonuçlar çıkararak bir karara varamadığımda "Ne demek istiyorsun?" diye sordum.

Uzun bir süre gözlerime baktıktan sonra "Hiç," diyerek önüne döndü ve valizini kurcalamaya devam etti. "O kıyafetlerle uyuyabileceğinden emin misin?"

Konuyu değiştirmeye çalıştığının farkındaydım ama bunun üstünde durmadım. Bakışlarımı üzerime çevirerek kıyafetlerime baktım.

Siyah dapdar taytım, siyah ince kazağım ve onun üstüne giydiğim siyah şişme yeleğim vardı. Bunlarla asla rahat uyku uyuyamazdım.

"Kıyafetlerim çadırımda kaldı," dedim dudak büzerek. "Etraf karanlık, çıkıp onları almaya korkarım. Sen gidip alır mısın benim için?"

Derin bir iç çekerek "Her şeyden bu kadar çok korkuyorken ne diye dağın dibine kamp yapmaya geldin ki?" diye sordu.

Sesinde bıkmışlık ifadesi vardı ve bu ifade benim yüzümden olduğu için ister istemez moralim bozulmuştu.

Asılan suratımla "Böyle olacağını bilseydim gelmezdim zaten," diye mırıldandım kısık bir sesle.

Benden bıktığı gerçeği neden moralimi bozuyordu ki? Bozmamalıydı.

Ama bozuyordu işte.

Lanet olasıca hisler.

Valizinden çıkardığı siyah renkteki kalın, yünlü kazağı bana doğru fırlattı. "Bunu giy, sana olur."

Ineffable || texting Where stories live. Discover now