- Ritüel -

338 4 2
                                    


"Ve ben
sende hiçbir şeydim
sen bende her şeyken"

Gözüm mutfaktaki saate takılı kalmıştı herhalde yarım saatten fazla bakıyordum. Gece saat tam on ikiye gelmişti ve evde yalnızdım. Tam da bu günü şeçmiştim. Ev halkı İstanbul'a akrabamızın düğününe gitmişti ve bir gece orada kalacaklardı.
Daha sonra mutfaktan odama doğru yürüdüm.

Penceremden kızıllaşmış dolunaya baktım, göz bebeklerime tamamen dolunayın o yüksek enerjili yaydığı ışığının dolduğunu hissediyordum.
Çalışma masamın çekmecesinden ritüel için aldığım ellili mum kutusunu çıkardım ve mumları dolunayın aydınlattığı penceremin önüne ve odamın köşelerine sabitleyerek yaktım.
Odamdaki paspasa benzeyen halıyı kaldırıp elimde kalan mumlarla içine girebileceğim bir üçgen yaptım ve onları da ateşe verdim.

Sonbaharın sonları olduğu için odam soğuktu ama mumlar sanki odamı ısıtmıştı.
İçim titriyordu ama soğuktan değildi tamamen yapacağım ritüelin heyecanı vardı.

Ritüel için hazırladığım malzeme kutusunu kitaplık rafımdan aldıktan sonra derin bir nefes alıp odamın ortasına mumlarla yaptığım üçgenin içine bağdaş kurarak oturdum. Kutuyu açıp içinden bakır kaseyi, eski bir bıçağı, birkaç kuş tüyü (farklı farklı kuş türlerinden alınmış) ve mühürlenmiş bir şişede gelen suyu çıkarttım.
İlk önce bakır kaseye mühürlenmiş suyu koydum ve ritüel için söylenecek sözleri söylemeye başladım:
"cari Mary, ikat Mary dan bakar Mary"
Su hafif  dalgalanmaya başlamıştı, ritüel gerçekleşiyordu ve onun adını üç kere suya söyledim.

Söylediğim ilk anda sanki deprem oluyormuş gibi kaseden sular dökülmeye başlamıştı tam da o anda elime kutudan çıkarttığım eski bıçağı alıp, bıçağın ucuyla avucuma derin bir kesik attım ve hala etrafa dalgalar halinde saçılan suya damlattım.

Kasedeki su kanla birlikte artık durulmuştu ve mumlar bir anda sönmüştü. Ritüel bitmişti derin bir nefes alıp içimden bir kez daha tutmasını diledim.

Elimdeki kesikten kanlar yere damlıyordu. Çalışma masamda duran peçeteden koparıp elime bastırdım.

Canım çok yanıyordu, odamdan çıkıp evdeki ilk yardım çantasını alıp banyoya gittim ve lavaboda oksijenli suyu elime boca ettim. Sanki elime asit dökmüşüm gibi bir ses çıktı ve bağırmamak için kendimi zor tuttum.

Göz ucuyla elimdeki kesiğe bir kere daha baktım çok derindi ve dikiş atılması lazımdı ama şu an hastaneyle hiç uğraşacak güçüm ve gidecek bir arabam yoktu.

Yanıma aldığım gazlı bezi kesiğe bastırdım ve ayak ucumda duran ilk yardım kitini karıştırmaya başladım.

Çantanın en dibinde acil durum dikiş zımbası vardı.
Sanırım yapmak zorundaydım bunu yoksa kan durmayacaktı, durmuyordu.

Derin bir nefes alıp ağzıma oradan bulduğum bir çubuğu aldım ve kesiğe yapışmış olan gazlı bezi çıkartıp zımbayı elime bastırdım ilk dikiş canımı fena yakmıştı ama sonrakileri fazla hissetmedim.

Her tarafıma sanki su dökülmüş gibi terlemiştim.
Kalbim sanki çok yavaş atıyordu. Kulaklarımda çınlama vardı, başım hafif dönüyordu. Tekrar diğer elimi ilk yardım çantasına atarak eleastik bandajı arıyordum.
Bir gözüm açık zar zor bandajı buldum ve dikişli elimi, bileğimden başlayarak sarmaya başladım. Böylece eğer soran olursa bileğimi burktum diyecektim.

Sanırım adrenalin ve korku yüzünden şoka giriyordum. Bandajlı elime plastik eldiven geçirerek kendimi hemen duşa attım ve soğuk suyla bir duş aldım.

Yavaş yavaş yüzüme buz gibi gelen suyla sakinleşiyordum. Bedenim şokdan ayrılmıştı.
Biraz daha duşta kalıp çıktım. Üstümü başımı çıkartıp bir çöp poşetine koydum. Gardırobuma gidip yeni, temiz kıyafetleri giyip yere damlamış kanları ve ritüelden kalan her bir kanıtı toparlayıp çöp poşetine koydum ve site dışındaki çöp kovasına attım.

Ritüelden kalan son şey kasenin içindeki kanlı suydu. Gece saat üç buçuğa geliyordu ve ben yorgunluktan ölüyordum. Odama geçip yatağımın başına oturdum.

Yapmam gereken son bir şey vardı; o kanlı suyu kasede kalmayacak şekilde son bir damlasına kadar içmem gerekiyordu. Düşünürken bile midem ayağa kalkıyordu ama bunca eziyet çektikten sonra bunu yapmak zorundaydım.

Nefesimi tutup kaseyi elime bir çırpıda aldım ve yavaş yudumlarla içmeye başladım.
Başım yine dönmeye başlamıştı ama devam edip son yudumu da aldıktan sonra nefesimi bıraktım.
Bırakır bırakmaz ağzımda yoğun bir demir tadı olduğunu fark ettim. Miğdemden garip bir gurultu geliyordu ve bedenim sanki donuyor gibiydi. Ellerimi yumruk yapamıyor, ayak parmaklarımı hareket ettiremiyordum.
Yerden aldığım bir destekle kendimi yatağıma doğru yatırdım ve öylece uykuya daldım..

NOT: Eğer kitabımın ilk bölümünü beğendiysen yorumlara emoji koymayı ve kitabıma oy vermeyi unutma 🥰🙏💫💫

Aşkın Gözyaşları +18Where stories live. Discover now