3. Bölüm

63 7 2
                                    

Her tarafım ağrıyor. Dün pansiyona gitmediğim için sahibi endişelenmiştir. Oraya gitmem lazım zar zor yataktan kalkıp banyoya gidip yüzümü yıkadım.

Mutfağa inerken yine gürültü başım çatlıyor zaten mutfaktan içeriye girmem ile gözlerin bana dönmesi bir oldu. Başım döndüğü için az kalsın düşüyorsun ama Hyunjin tuttu. Ve konuştu

"İyi misin nasıl uyudun"

"İyiyim bir şeyim yok"

"Tamam hadi yemek ye"

"Benim gitmem lazım teşekkürler yine de"

"Aa olmaz öyle hem beraber gideriz nereye gideceksen"

Changbin konuşmaya başladı.

"Hem sana kıyafet falanda alırız"

"Gerek yok ben kendim giderim hem kaldığım yerde var eşyalarım"

"Tamam oraya gideriz o zaman"

Salın beni diyemiyorum ya ben kimim biliyor musunuz hırlı mıyım hırsız mı belli değil ya.

Bunlara laf geçirmek imkansız bir kaç gün dayanmam lazım.

"Tamam gideriz"

Biz yemek yerken birden kapı çaldı. Jeongin kapıyı açmaya gidince sese kulak kesildim.

"Burada 170 boylarında 20-23 yaşlarında sarı şaçlı bir erkek çocuğu gördünüz mü"

Duymam ile en yakın saklanma yeri olan adam mutfakta ki(ada masa olan var ya onlardan) dolaplardan birine baktım. Dolu adamlar içeriye bakmak istiyorlar lanet olsun ah en azından diğeri boş hemen girerken yanımda sadece Hyunjin kalmış diğerleri gitmişti. Hyunjin'e yapmaları gerekenleri fısıldadım.

İçeriye gidip konuşmaya başladı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

İçeriye gidip konuşmaya başladı.

"Tabi ki arayabilirsiniz evi"

Bende ada mutfaklarda dolapların içi yani ortası boş oluyor(götümden attım bu bilgiyi). Oraya girmeye çalıştım. Biraz eski olduğu için kolayca açabilir kalitesizmiş zaten. Ortasına geçince onları tekrar dinlemeye başladım. Tam geri kapatmayı unutuyordum. Kapatayım korumalar büyük ihtimalle evi arıyorlardı bir kaç kişi buraya geldi. Herhalde adayı açacakken Jisung konuştu.

"Oraya bakmayın özel eşyalarımız var"

"Özel eşyalarınız neden adanın içinde"

"Sizi ilgilendirmez"

Hyunjin anlattığım gibi lafa atladı.

"Bakabilirler Jisung önemli şeyleri başka bir yere almıştık ya"

Hyunjin'in durumu toplaması ile gurur duydum. Jisung böyle konuşarak dikkatleri üzerine çekmişti.

Koruma ilk dolabı açtı bir şey olmasığı için hemen geri kapattı. Olduğum yerde ki kapağı açınca nefesimi tuttum. Kapak geri kapanınca nefesimi geri verdim.

Diğer korumaları mutfağa gelip konuşmaya başladılar bizimkiler içeri gidince

"Bu evde de değil patron bizi sikecek biliyor musunuz"

"Kötü düşünme mark eninde sonunda bulacağız daha çok yer var. "

"Tamam kesin gevezelik etmeyi diğerleri kaldığı pansiyona bakmışlar mı ona göre yanlarına gidelim"

"Gitmişler kimse gelmemiş dünden beri bu çocuğun bir arkadaşıda yok kalacağı nerde acaba"

"Başka şehire gitmek için tren istasyonuna gitmiş olabilir mi"

"Afferin lan mark ilk defa beynin çalıştı."

"Gidelim kaybedecek zamanımız yok"

Azalan ayak sesleri ile uzaklaştıklarını anladım. Uzun şaçlarım stresten terlediğim için boynuma ve alnıma yapışmıştı. Gittiklerinde emin olduktan sonra ev ahalisinin yanıma gelmesini bekledim. Kapağı açıp kırdığım tahtayı da açtılar.

"Sonunda gittiler"

Çıkarken konuştum.

"Teşekkürler"

"Önemli değilde sen bunu bir dakikada nasıl böyle kırdın ne böyle bir yer olduğunu nereden biliyorsun"

"Bir arkadaşım söylemişti. "

"O nerden biliyorsun acaba"

"Hırsızdı çünkü bazen onunda saklanması gerekiyordu "

"Sende mi suçlusun"

"Hayır arkadaşım suçluydu ben şuç işlemem oda arkadaşımdı yani istesemde istemesemde arkadaşım"

"Tamam Felix gel bize bir güzelce anlat"

"Ben de ne olduğunu bilmiyorum ki sadece bir tahminim var oda bana ortaokuldan beri takıntılı olan bir çocuk son aldığım bilgilerden sonra çok zengin olmuş ama kara para aklayarak ama o çocuk salak böyle bir şeyi akıl edemez aklıma başka da bir şey gelmiyor zaten. "

Seungmin hala şaşkın olduğu için aklıma geleni sordu.

"Sen nasıl bu kadar iyi biliyorsun her şeyi"

"Deneyim"

"Felix benim aklım çok karıştı sen herşeyi başından anlatır mısın? "

Hepsinin bu aşırı şaşırmış surayları o kadar komikti ki gülmemek için zor durdum.

"Ben Felix Avustralya'da doğdum ve büyüdüm ailem devlet adına çalışan önemli insanlardı. Bu yüzden düşmanımız fazla. Ben sanırım 13 yaşındayken Kore'ye geldik artık Avustralya'da ki işleri bitmişti çünkü ailemin. Döndüğümüzde iki sene sonra annem ve babam araba kazasında öldüler. Ben ve kardeşlerim daha yetimhaneye düştük ben büyük olduğum için kimse evlat edinmek istemese bile kardeşlerim evlat edinildi. Ben beş ya da altı sene önce yetimhaneden ayrıldım ve Busandan Seul'e geldim. Kendime bir yaşam kurmaya çalıştım ama işler benim için kötü gitti çünkü peşimde ailemin eskiden kötü duruma düşürdüğü aileler var ve ben kaldığım yerde Maksimum üç ay kalabiliyorum. Senelerdir Kore'de gitmediğim şehir Mahalle kasaba kalmadı ama beni bir şekilde buluyorlar. Yine dönüp dolaşıp Seul'e geldim. Bu sefer bulamazlar umuduyla bir pansiyona yerleştiler. Çalışmaya başladım. Sadece 5 ay rahat ettikten sonra yani düne kadar kimse peşimde değildi. Şu zamana kadar bir şekilde kaçmayı başarsam bile bu sefer başaramadığımı düşündüm ama kaçtım yine. "

Benim için hassas bir konu olduğu için yere bakarak, arada duraksayarak ve gözlerimin dolmaması için dua ederek geçti. Kafamı kaldırıp baktığımda hepsinin yüzünde birer pişmanlık vardı büyük ihtimalle beni suçlu birisi sandılar ve yanlış çıkarımda bulundular. Chan konuşmaya girdi.

"Biz senin hakkında biraz farklı düşünüyorduk özür dileriz ama bir sorum var? "

Sorabilir miyim dercesine bana bakarken kafamı salladım.

"Şimdi ne yapacaksın?"

"kaldığım yere gitmek için bir kaç gün daha beklemem lazım. Sonra paramı ve eşyalarımı alıp başka bir ülkeye gitmeliyim. Artık başka ülkeye gitmenin zamanı geldi. Burada her türlü bulacaklar beni"

"Keşke gitmek zorunda kalmasaydın"

"Zorundayın kaderimizi biz seçmiyoruz sadece yaşıyoruz"

Hyunjin düşünceli suratından çıkıp bir anda bağırdı.

"Ben nasıl atlatıcağımızı buldum"

Ellerin Zamanlarımla DoluWhere stories live. Discover now