11. Bölüm

45 3 1
                                    

Duyduğum şey ile sanki hiçbir şeye olmamış gibi koridorun baiına gidip geri onlara doğru yürüdüm.

Bana selam vermişlerdi. Demin ki hallerini görmeseydim gözüme tatlı gelirlerdi ama şuan hepsi iki yüzlü geliyor.

Hiçbir şey olmamış gibi kahvaltıya indik. Changbin sağ olsun Hyunjin'i indirmiş.

Hyunjin'in yanına oturdum diğer yanımda başka biride yoktu zaten.

Kahvaltıyı edince bu gün izinli olduklarını ve evde kaalacaklarını anladım. Sürekli Jisung ve Seungmin'i izliyordum. Çok yapmacık geliyorlardı başından beri mi böyleydiler yoksa ben ne yaptıklarını bildiğim için mi böyle gelmeye başladı.

Neden birini kendine aşık etmeye çalışırsın ki hem de körü körüne.

Chan hiç bir şey bilmeden masumca bakıyordu gerçekten aşık olmuştu vay be aşık oluyorsun ama aşık olduğu kişi aslında sana komplo kuruyor.

Jisung'un hedefi kim acaba Hyunjin olabilir mi olmaz ya hem sadece arkadaşlar, kime yanlayacak acaba.

Şuan izlediğimiz diziden bir bok anlamadım ya da izlemedim.

Seungmin konuştu.

"Felix benim odamda telefonum kalmış onu getirir misin? "

"Nerede"

"Bilmiyorum valla ama heryer de olabilir çekmecelere falan da bak"

Kafamı sallayıp gittim. Odaya girip telefonu ararken gözüme simsiyah bir defter ilişti. İçimdeki merak duygusunu bastıramadan açtım defteri başında ki kocaman "Sevgili günlük" Yazısında bunun bir günlük olduğunu anladım. Evde yoklarken okusam ayıp mı olur gerçi o milleti kendine aşık ettirmeye çalışırken sıkıntı yok ben günlüğü okuyacakken mi olacak. Günlüğü aldığım yere koydum. Kısa bir süre sonra bulduğum telefonu alıp aşşağıya inip Seungmin'e verdim. Yerime oturup izlemeye çalıştım ama meraktan çatlayacak gibi hissediyorum.

"Yemek yapalım mı"

"Ben ne yapacam"

Hyunjin ayağını gösterip konuitu.

"Oğlum sen patronsun emir verecen daha iyisi mi var"

"Hadi şimdilik kandım diyelim. "

Changbin yine Hyunjin'i mutfağa taşımış ve oturturmuştu. Bende yapmayı bilmediğim için Hyunjin'in yanına oturdum.

Hyunjin arada benimle konuşuyor, bazen bir şey istiyor, bazen de dalga geçiyordu bende Chan'a bakıyordum. Gerçekten aşık olmuş. Bu olaydan çok şey öğrendim insanın inanmak istedikleri bir isteğe karşılık veriyorsa hiç bir yalanın inanılmayacak kadar saçma olmadığını öğrendim.

Yemekleri yaptıkdan sonra herkes öğrenin geçirmek için odalara dağıldı bizde Hyunjin ile odaya gittik. Odaya girdiğimiz anda konuşmaya başladı.

"Sevgilim bu gün neden bu kadar durgunsun"

"Yorgunum biraz"

"Benim sevgilim yorulmuş mu"

Çıkardığı bebek sesi ile burnumu buruşturup konuştum.

"Konuşma bu sesle"

"Nedenmi yoksa kızarmıymış sevgilim"

Yine aynı sesle konuşunca omzuna vurdum.

"şuan senden nefret ediyorum"

"ben de seni seviyorum"

hiçbir şey demeden yatağa uzandım sabahtan beri öğrendiğim şeyleri sindirmem gerekiyordu. Hyunjin tek ayak üstünde çalışma masasına gitti ve geri geldi bende sadece tavana bakıyordum yanıma gelip konuşmaya başladı.

"Felix gözlerini kapat"

"noldu" 

konuşurken gözlerimi kapattım"

"ellerini önünde birleştir"

ellerimi önümde birleştirince elime bir şey koydu bende hemen gözlerimi açtım. Hediye paketi kaplı bir şey vardı. suratına bakınca bana beklentiyle bakarken konuştu.

"aç"

hemen paketi açarken bir kısmından bunun bir telefon olduğunu anlamam ile paketi tam açmadan kocaman sarıldım. O da hemen karşılık vermişti sarılırken teşekkür ediyordum Hyunjin'de önemli değil diyordu. sarılma bitince hemen telefonu alıp incelemeye başlasım. Arada bir Hyunjin'i kesiyordum bana bakıyor mu diye kafamı kaldırdığım anda göz göze geldiğimiz için hemen geri indiriyordum. O da kıkırdıyor bana biraz daha yaklaşıyor. Şuan bana telefonun özelliklerini anlatıyor. Bütün özellikleri anlattığı zaman oturup önemli uygulamaları indirmeye başladım.

Ben hala telefon işe uğraşırken Hyunjin tek ayak üstünde masasına oturup işlerini yapıyordu. Yemek yemeğe çağırsalar bile gitmedik çünkü aç değildik. Hala telefon ile uğraşırken üstümde ki bakışlar ile etrafa baktım. Hyunjin sandalyesinde arkaya yaslanmış beni izliyordu. İzlerken bir yandan konuşmaya başladı.

"Felix sen neden bu kadar tatlısın"

"Sen neden bu kadar yakışıklısın"

"Hala senin aynı anda her şeyi olabilmeni anlyamıyorum. "

"Nasıl"

"Hem tatlısın hem güzel hem-"

"Güzel mi"

"Evet erkek güzeli"

"O ne ya"

"Erkekler kadar kaba saba, bakımsız olmayan erkeklere denir"

"He sen kaba saba ve bakımsızsın yani"

"Ne alaka"

"Çok alaka"

Konuşmadan bana bakmaya devam etmiş ben de telefona geri dönmüştüm ama bir süre sonra tekrar konuştu.

"Ama sen telefona bu kadar çok bakarsan sevgiline zaman ayıramazsın"

"Sana zaman mı ayırayım"

"Evet"

Verdiği cevap işe telefonu kapatıp Hyunjin'e döndüm. Çok kasmadım daha önce truva savaşı üzerine hızlıca bir konu açıldı ve biz konuştuk saatlerce Kimin asıl truva savaşının suçlusu olduğu üzerinine.

"Bak sevgilim Afrodit'in suçu hepsi"

"Hyunjin evli çocuk sahibi olan Paris neden Afrodit'in teklifini kabul ediyor o zaman"

"Felix seninle kavgada edilmez bu nasıl bir savunmaya ya"

Zafer gülüşümü yapıp Hyunjin'e baktım odanın kapısın açılması ile ikimizde oraya döndük.

"Biraz sessiz olun gece olmuş uyuyacaz biz"

İkimizde kafamızı sallayınca Hyunjin oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi gelmesi ile yavaşça yana kaydım. Yatağın içine girdik. Birbirimize olabildiğince sarılıp iyi geceler dedikten sonra tekrar aklıma gelen düşünceler ile uykum kaçtı bir kaç saat tek düşündüğüm şey görüşümü savunmaktı. Şuan işe derin düşünceler ile baş başayım. Beni uyutmayan düşünceler. Hyunjin'in uyuduğunu aldığu derin nefeslerin anlayıp genişletti kollarda yavaşça dönerek sırt üstü uzanmaya başlasım gram uykum olmadan tavanı izlemeye başladım. Düşünceler bu gece de beni uyutmayacaktı.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: 2 days ago ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Ellerin Zamanlarımla DoluWhere stories live. Discover now