11

3.4K 266 92
                                    


Nasıl oluyordu da günün sonunda her şeyin suçlusu kendim gibi hissediyordum? Hiçbir suçumun olmadığını biliyordum ama kontrol edemediğim bir şekilde her şey için kendimi suçlu buluyordum. 

O gece Tarçın'ı kontrol etmek için evden ayrılmasaydım, telefonumu Korkut'a vermeseydim, camdan atlamasaydım ya da o mesajı atmasaydım bunların hiçbiri yaşanmazdı. 

Beni kaçırdığından beri bana karşı her zaman anlayışlı olmuştu. İlk kez birinin sevgim için bu kadar uğraştığını görmüştüm. Bunları düşünmemin yanlış olduğunu biliyordum ama kendime engel de olamıyordum. İstemeden de olsa onu bir arkadaşım olarak görmeye, değer vermeye başlamıştım. 

Aptallıktan başka bir şey olmadığını biliyordum. Onun bana gösterdiği hislerin yalan olduğunu bile bile bunları düşünmem kendimden nefret etmeme sebep olmaya başlamıştı. 

Korkut beni sonunda fark etmiş olacak ki kafasını kaldırmadan gözlerini gözlerimle buluşturdu. Bedeni bu kadar mahvolmuş olsa da kendisi hala aynıydı. Bana aldırmayıp son dikişi de atarak masadaki alkole uzanıp yaranın üzerine boca etti. 

Daha fazla dayanamayarak ürkek adımlarla yanına doğru adımladım. 

"Noldu? Niye bu haldesin?"

Yüzüne bakamıyordum bile gözlerim vücudunun görünen yerlerinde dolaşıyordu. 

"Önemli bir şey değil." 

Sözleriyle gözlerim suratına kaydı ama o bana bakmaktan ziyade sargı bezlerine odaklanmıştı. 

"Ne demek önemli bir şey değil? Şaftın kaymış amına koyayım noldu?" 

Kaşları çatılırken bir şey demedi. Dayak yemiş olabileceğini düşündüm ama karşımdaki cüssesiyle bu  düşüncem uçup gitti. 

"Korkut söylesene lan." 

Hala bir cevap vermemesiyle daha fazla dayanamayıp elindeki sargı bezini alıp odanın bir köşesine fırlattım. Gözleri hışımla beni bulurken geri adım atmayıp aynı şekilde karşılık verdim. 

"Sabrımı sınama." 

Ağzımdan alaylı bir gülüş kaçtı. Anasını sikeyim adamı düşünmek de düşünmemek de suçtu. 

"Doğru dürüst cevap ver o zaman. Endişelendim de soruyorum herhalde şu haline bak." 

Ben konuştukça yüzüne aşağılayıcı bir gülümseme yayıldı. Cümlemi bitirdikten sonra gülüşü kahkahaya evrildi. Kaşlarım derince çatılırken garip davranışı karşısında bir adım geri gittim. 

"Endişelendin..." 

Gülmeye devam ederken yavaşça oturduğu yerden kalktı. Bu durumuna rağmen hiç de güçsüz durmuyordu. Aksine loş odada sanki birden bire iki kat büyümüştü. 

"Neden endişelendin tam olarak? Aksine sevinmen gerekmez mi? O sik kadar beynini kullanıp bu halimden yararlanman gerekmez mi?" 

Dedikleri karşısında şaşkınca ona baktım. Tamam bok gibi bir durumdaydım ama ben onun kadar vicdansız olamıyordum. Elbet başka bir zaman elime bir fırsat daha geçerdi. 

Yavaş adımlarla üzerime doğru gelirken durduğum yerden kıpırdayamadım bile.

"Aptal mısın oğlum sen? Mal mısın yanıma geliyorsun? Endişelendim diyor bir de kafayı yersin amına koyayım."

Daha fazla burada durmamam gerektiğini biliyordum arkamı dönüp odama gitmem gerekiyordu ama kilitlenip kalmıştım. İlk defa bana böyle davranıyordu. İçimde bir şeylerin kırıldığını hissettim ama sebebini düşünmek bile istemeyerek bu duyguyu yok saydım. 

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Mar 04 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

AVCI • GAYWhere stories live. Discover now