xxxviii

243 34 81
                                    

fici yayimlamaya basladigimdan bu yana TAM olarak 3 ay gecti ve bu dunya sacmasi uc aydir bitiremedigim fik 10k olmus😭💓 cok tesekkurlee cumleten

iyi okumalarrr

******************************

jeongin

iyot, eter, yağ vesaire kokularından oluşan, her nefes alışımda ciğerlerime dolup midemi bulandıran hastane kokusu. buz gibi, çıplak duvarlar ve isimlerini bilmediğim makinelerden çıkan cızırtı sesleri. karşımda yatan, nefesini dahi zor alan babam bir gece yarısı bindiği arabadan buraya düşmüştü.

yanımda elimi asla bırakmayan hyunjin ne diyeceğini bilemiyordu çünkü benim ne düşündüğüm hakkında bir fikri yoktu. aslında, ben bile ne düşündüğümün veya ne hissettiğimin farkında değildim. bana hayatı zehir eden adam karşımda parmağını bile kımıldatamazken mutlu mu olmuştum? babam olduğu için üzülmüş müydüm yoksa? annemden sonra o da beni bırakıp gidecek miydi? zaten bu bencillik anca ona yakışırdı.

gözyaşlarım düşmek için benim bir karar vermemi bekliyordu sanki. gözlerime tutunmuş, ne akıyorlardı ne de silebiliyordum onları. ifadesiz yüzümdeki tek duygu belirtisi bu gözyaşlarıydı, bir de belki hyunjin'in elini sımsıkı tutuşum.

gece uyumayacaktık zaten lakin planımız kaza geçiren babamın başında beklemek değildi. sabaha kadar asla uyuyamamıştık ikimiz de. ben babamı karşımda böyle görmeye alışık olmadığımdan, hyunjin ise benim yüzümden uyumamıştı.

kapının açılmasıyla bakışlarımı oraya yönlendirdim. beomgyu, heeseung ve jisung gelmişti. onlara hastanede olduğumu haber vermediğim için şaşırmıştım. anlaşılam hyunjin çağırmıştı onları.

"jeongin?"

yanıma gelip sarıldı bana jisung. sırtımı sıvazladı merhametle. ondan sonra heeseung ve beomgyu da aynı şeyi yaptı. kenardaki koltuklara oturdular.

"iyi misin?" diye sordu heeseung.

gözlerimi ona çevirdim, sonra tekrar yere baktım. "hayır."

heeseung yerinden kalkıp uyuyan babamın başında dikildi. ellerini pantolonunun cebine sokup üstten nefret dolu gözlerle baktı ona. "yaşattığını yaşıyor, piç."

beomgyu gözlerini kocaman açıp şaşırarak baktı ona. susması için işaretler verdi ama heeseung takmadı.

"niye öyle bakıyorsun, yalan mı?"

"haklı," diye araya girdi jisung. "karısına yaptıklarından sonra az bile şu yaşadığı. bak sadece karısından bahsediyorum, jeongin'i dahil bile etmedim."

babama diktim gözlerimi. bizi belki de duyuyordu fakat kıpırdamıyordu, kıpırdayamıyordu. hiçbir şey söyleyemiyordu.

"sen gerçekten üzüldün mü jeongin?" diyen heeseung'a döndüm. gözleri iğrenmiş gibi bakıyordu. sadece kafamı aşağı yukarı salladım yavaşça. kaşları çatıldı.

"neyine üzülüyorsun? emin ol şurada yatan sen olsaydın yanına bile uğramazdı."

"heeseung!" beomgyu dürttü heeseung'ı. "bunu şu an konuşmaya gerek yok. daha da bozacaksın moralini."

"hayır," dedim, sesim nefes gibi çıkmıştı. "heeseung haklı, kaza geçiren ben olsaydım umrunda olmazdı büyük ihtimalle."

"eee, o zaman? niye bu hâldesin?" diye sordu asabi bir tavırla. "toparlan jeongin, kendini şu herif için üzmeye bile değmez."

hyunjin araya girmek istemiyordu ama onun da heeseung gibi düşündüğüne adım kadar emindim.

babama döndüm. "ama o benim babam, ne olursa olsun."

entrancing / hyuninWhere stories live. Discover now