2: Gelin Çiçeği

120 10 30
                                    

Birkaç saat önce arabayla Elçin'i almaya gelmiş, oradan da elbiseleri aldığımız gelinlik mağazasına gelmiştik. Mağaza o kadar gösterişliydi ki, elbiselerin bazılarında elmas işlemeler bile vardı. İnsanların buraya verdiği paranın miktarını düşünmeden edemedim.

Benim gelinliğim saten ve düz bir elbiseydi. Omuzlarımın her ikisini de açıkta bırakıyordu ve göğüs kısmı çaprazlama olacak şekilde detaylandırılmıştı. Belime kadar tamamen vücudumu saran elbisenin belden altı giderek genişliyordu. Elbiseye uygun saten bir çift eldivenle de süslenmiş, zarifliğine zariflik katılmıştı. Herhangi bir gösterişi yoktu fakat sadece kumaşıyla bile kalitesini belli ediyordu.

Nişanda giyeceğim elbise ise bebek mavisi, parlak bir elbiseydi. Kumaşını bilmesem de kaliteli olduğu onun da her halinden belliydi. İnce askılar kollarımdan aşağıya dökülüyordu ve göğüs aralarım ile kollarım tamamen açıktı. Onlara da yarısı açık olan sırtım eşlik ediyordu. Aynı gelinliğim gibi o da göğüslerimi ve karnımı iyice sarıyordu. Etek kısmında derin bir yırtmacı vardı ve iddiasını ortaya koyuyordu. Eteğin arkası hem daha uzun, hem de daha katlı duruyordu.

İki elbiseyi de denemiş ve mağazanın içerisinde biraz dolanarak rahatlıklarını teyit etmiştim. İkisi de görünüşlerinin aksine oldukça rahatlardı fakat tabii ki pijamalarımın yerini dolduramazlardı. Yine de hem sade hem şık hem de rahat oldukları için ikisi de içime sinmişti.

Elçin'in giyeceği elbiseyi de o mağazadan seçmiştik fakat onun elbisesi benimkiler gibi önceden planlı değildi. Buraya gelinlik provası için geldiğimizde vitrinde gördüğümüz elbiseyi hepimiz çok beğenmiştik, özellikle Elçin elbisenin içine düşmüştü, ve Elçin'e çok yakışacağında karar kılmıştık. O da elbiseyi nişanda giyecekti.

Yeşil elbise, kalın askılarıyla göğüs kısmına bağlanıyordu ve benim mavi elbisemden bile daha çok göğüs kısmını açıkta bırakıyordu. Elçin için bu pek rahat olmasa da hem benim en güzel günümde güzel görünmesi gerektiğini, sanki aşık olduğum adamla evleniyormuşum gibi, hem de Soner geldiğinde ona kaybettiği kadını göstermeyi istediğini söyleyerek hiç itiraz etmeden elbiseyi almıştı. Göğüs bitiminde başlayan korseye benzer yapısı karnını sararken etekleri bir prenses eteği gibi aşağıya süzülüyordu. Onun da derin bir yırtmacı vardı ve gerçekten Elçin'in kızıl saçlarıyla uyacak bir elbiseydi.

Toplamda üç elbiseyi de alacağımıza emin olarak mağazadan çıkış yaptık. Saatlerdir aynı yerde tıkılı kalmış olmamız bile beni yormaya yetmişti. Elbiseler yarın evimize kargo ile gönderilecek olduğundan biz taşımak zorunda değildik ve bu işin en güzel yanıydı.

Annem yorgun ve bitkin olduğumuz için yemeği dışarda yememizi önerdiğinde Elçin ve bende kabul etmiştik. Gerçekten karnımız kazınıyordu ve özellikle ben açlığa hiç dayanamazdım. Annem de beni iyi tanımış olacak ki fikrini öne sürdüğünde benim cevabımı biliyormuş gibi yalnızca Elçin'e bakmıştı.

Aynı alış veriş merkezinin içerisinde olan bir restorana girdiğimizde fazla kalorili şeyler yememem gerektiğini kendime hatırlatmak zorunda kalmıştım. Öyle ki yemekler çok güzel kokuyorlardı ve kendimi tutamamaktan korkuyordum. Fakat en azından düğün gününe kadar kilomu korumalı, bedenime tam olan elbiselerin içerisinde zorlanmamalıydım. En ufak bir kalori bile onları giyemememe neden olabilirdi ve gerçekten giyemeyecek oluşuma üzülürdüm.

Öncelikle hepimiz birer tabak sebze çorbası almış, ardından da istediğimiz yemekleri söylemiştik. Annem ve Elçin de yediklerine dikkat ediyor olmalıydı ki hepimiz normal hayatta yemekten bile sayılmayacak şeyler istemiştik.

Annem için sebzeli bir makarna, Elçin için yalnızca haşlanmış sebze tabağı ve benim için ise bir salata. Üçümüz için istediğimiz yemeklerin hepsi birleşse birimizi bile doyurmayacak kadar küçük porsiyonlardaydı.

Göğe AşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin